Güncelleme Tarihi:
Konusu aşk olan kitaplarda genelde ilişkiler üçüncü bir kişiyle sınanır. Kiminin sonu hüsranla biter, kimindeyse gerçek aşkın zaferine tanık oluruz. Ya da araya giren şey üçüncü bir kişi olmaz da mesafe olur. Bu sefer de birbirinden uzak düşen iki sevgilinin vuslata varıp varamayacağını merak ederek çeviririz sayfaları. Bezmen ‘Unutkan Aşk’ta bu ikisinden farklı bir şey yapıyor. Üçüncü kişi veya mesafe yerine, araya alzheimer hastalığını koyuyor.
Alzheimer hastalığı bugün dünyada 47 milyon kişide tespit edilmiş durumda. Bu sayının 2050 ile beraber 135 milyon olması bekleniyor. En genel tanımıyla bir demans türü olan alzheimer, halk arasında ‘unutkanlık hastalığı’ olarak biliniyor. Fakat bu unutkanlık son evresinde artık kişinin kendini dahi unuttuğu zorlu ve yorucu bir noktaya evriliyor. Çoğunlukla 65 yaş ve üstü nüfusta gözlemlenen bu hastalığın yaş ortalamasının düşmeye başladığı da bir diğer önemli nokta. ‘Unutkan Aşk’ çağın en önemli hastalıklarından birisini merkezine alırken, bir yandan da hastalığın kişinin sadece zihinsel değil ruhsal ve fiziksel âleminde de nelere yol açtığını aşama aşama gözler önüne seriyor. Üstelik bunu sadece hastalıktan mustarip kişiyle sınırlandırmayıp onun en yakınındaki kişiler üzerindeki etkisine ve bu ilişkilerin nasıl biçim değiştirdiğine bakıyor. Bu haliyle alzheimer hastalığına dair bilinmeyen ya da eksik bilinen pek çok meseleyi elinizdeki roman bir kurgu dahi olsa oldukça gerçekçi bir yerden okuma imkânı sunuyor.
Hikâye dehşet dolu bir gece sahnesiyle açılıyor. Karşımıza ilk çıkan karakter Atlas ve telefonda arayıp “Çok kötü şeyler oldu” diye konuştuğu, doktor arkadaşı Murat. Burada tam olarak ne olduğunu bilmezken kendimizi iki yıl üç ay öncede buluyoruz. Her şeyin başladığı yere bir dönüş bu. Ve Maya ile tanışıyoruz. Birbirlerinin ikinci baharı olan Atlas ve Maya evliliklerinde 20 yılı devirmiş, görenin kulağını çekiştirip tahtaya vurduğu cinsten bir sevdanın başkahramanları. Yazar olan Maya ile tiyatrocu Atlas’ın sanatın hiç eksik olmadığı rüya gibi ilişkisi seneler içinde hiçbir şey kaybetmemiş. Derken Maya’nın küçük unutkanlıklarıyla başlayan bir huzursuzluk baş gösteriyor ve aynı zamanda aile dostu doktorları Murat sayesinde Maya’nın alzheimer olduğu ortaya çıkıyor. Daha önce ailede hiç görülmemiş bu hastalık sebebiyle afallayan Atlas ve Maya için de yeni bir dönem demek bu.
Neyi kaybettiğini dahi unutacak kadar kaybolan Maya’nın ruh hali ve karakteri de hastalık ilerledikçe değişmeye başlıyor. Huysuz, paranoyak, öfkeli bu yeni kadın Atlas’ın hiç tanımadığı bir kadınken, Maya da delicesine âşık olduğu adama karşı kendini yabancı hissetmeye başlıyor. Kendi içinde hayli acılı ve güç olan bu durum, Maya’nın gitgelli ruh hali sebebiyle daha da yara alıyor. Yaptıklarını hatırlamamakla beraber yaptıklarından duyduğu suçlulukla kötü hissettiği kendine gelme anları bir yanda, sevdiği kadının yitip gidişini izlerken elinden hiçbir şey gelmeyen Atlas’ın çaresizliği bir yanda...
Bezmen, romanını, önceki romanlarına göz kırpan detaylarla zenginleştirmiş. Kendisi gibi yazar olan başkahramanı Maya’nın tüm bu süreçte kaleme aldığı romanı, Yunan mitolojisinin talihsiz âşığı olarak bilinen Orpheus’undan esinleniyor. Arada Maya’nın yazmakta olduğu romanın sayfalarına geçtiğinizde Orpheus ve kendisi arasındaki paralelliklerle çarpraz bir okumanın içinde buluyorsunuz kendinizi. Tedavisiz, umutsuz bir hastalığın pençesinde ‘Unutkan Aşk’, okuruna da “Ben olsam ne yapardım” diye kendini çokça sorgulatıyor.
UNUTKAN AŞK
Nermin Bezmen
Doğan Kitap, 2020
440 sayfa, 46 TL.