Güncelleme Tarihi:
‘Bostan ve Gülistan’ı duymayan yoktur. Şirazlı Sâdi’nin bu iki eseri asırlar boyunca etkin metinler olmuştur Osmanlı dünyasında. İçindeki şiiriyetten çok hikmet ve belagatine yoğunlaşıldığı da açıktır. Bugün ise şiir ile anlatımın özü arasında bir gidiş gelişten söz edilebilir. Her ne kadar, dünya çapında Hafız ve Mevlana kadar bilinir olmasa da 13’üncü yüzyıldan bugüne değin yaşayan bir isim olmanın sebepleri olmalı. ‘Aşkın ve tutkunun şairi’ diye vasıflandırmış Homa Katouzian, Sâdi’yi. Katouzian hazırladığı ‘Sâdi: Hayatın, Aşkın ve Tutkunun Şairi’ adlı biyografide; şairin hayat öyküsü ile eserlerinin ruhunu örtüştürmeye çalışmış. Elbette, doğuda her zaman yeterli olmayan belgeye dayanarak yapmaya çalışmış bunu. ‘Derin eleştirel araştırma’ olarak gördüğü çalışmasını, İran edebiyat tarihini ve onun biçim, içerik, tür ve üslup gibi edebi araçlarını da göz ardı etmeden ilerletmeye çalışmış.
Görülen odur ki tıpkı bizim modern edebiyat sürecimizde olduğu gibi İran’da da ‘klasikler ve modernler’ kavgası çıkmış, bazı şairler yüceltilirken bazıları yok sayılmış. Dönemlerin siyasal şartlarına göre şekillenen bu bakıştan Sâdi de nasibini almış gözüküyor. Fakat her şeye rağmen 13’üncü yüzyıldan bu yana bir Sâdi gerçeği hep olagelmiştir. Bizde ise şairler tarafından geliştirilmiş metinlerdir ‘Bostan ve Gülistan’.
Bağdat’ta Nizamiye Medresesi’nde eğitim gören, aşk şairi, tasavvuf ehli olmadığı halde o dünyaya hayranlık duyan Sâdi hakkında biyografik bilgilere ulaşmanın zorluğu bugün de sürmektedir. Şairin hayatını yazarken eserine bakmanın elverişli yanları olmakla birlikte riskler de içerir. Çünkü şair bambaşka bir şeyi anlatıyor olabilir. Bu bağlamda, Katouzian’ın biyografisi daha çok eser üzerinden ilerlemiş olmanın sıkıntıları ile dolu. Araştırmacı, biyografi yazarı eserden hayata doğru ilerlerken esere bakarak vaktiyle verilmiş kimi yanlış hükümleri de ayıklamak zorunda kalır. Nitekim, H. Katouzian, bu konuda hayli emek harcıyor.
Seyahatleri, tartışmaları, eğitim hayatı, iktidarla yaşadığı ilişkiler, özel hayatı ve eserleri iç içe geçtiğinde oldukça karmaşık bir tablo ile karşılaşırız. Bu bir bütünlük gibi gözükse de özünde sınırları bugünün gözüyle belirlenemeyen geçişkenlikleri içerir. Hayal ile gerçek birbirine karışır. Özne soyutlanır. Tecrübe genelleşir. Zaten Doğu’nun yapmak istediği biraz da budur. Birey silikleşirken eseri ve onun özünü parlatmak... Bu bağlamda, Sâdi ve onun ölümsüz eserleri ‘Bostan ve Gülistan’ iyi örneklerdir.
‘Eserlerinin tek bir yapıya indirgenmesi mümkün olmayan’ Sâdi, akla ve zekâya büyük değer vermesinin yanında çok iyi bildiği tasavvuf bilgi ve teorisini şiirinin içine ustaca yerleştirmiştir. Her ne kadar yazdıklarının özü dolayısıyla bir fikir insanı gibi görülse de özünde şairdir. Şiir diliyle yazılan ‘Bostan ve Gülistan’dan Farsça bilmeyenlerin şiir zevki duymaları elbette beklenemez. Ama bu eserlerdeki anlatıların ruhuna dikkat kesildiğinde, şiirsel coşkunun zirveye çıktığı hep hissedilir. Yüksek şiirin kristalize dili onda da evrensel duyuşa karşılık gelir. Aşk ve tutku, şiirin mülküdür sonuçta. Kaynağı da tabii.
SÂDİ
HAYATIN, AŞKIN VE TUTKUNUN ŞAİRİ
Homa Katouzian
Çeviren: İsmail Hakkı Yılmaz
Vakıfbank Kültür Yayınları, 2020
224 sayfa, 28 TL.