Güncelleme Tarihi:
Yirmi yaşındayken annesinin “Manastıra girseydim, hem kendim, hem başkaları için en iyisini yapmış olacaktım” demesi üzerine, “Eğer manastıra girmiş olsaydın ben dünyaya gelmezdim” diye cevap verdi. “Dünyaya gelmen daha önce kararlaştırılmıştı oğlum” dediğinde annesi, “Evet ama dünyaya gelmeden çok önce seni annem olarak seçmiştim” cevabını yapıştırıverdi. “Dünyaya gelmeseydin cennette bir melek olarak kalacaktın” dedi sonra kadın. “Ama ben hâlâ bir meleğim” diye cevapladı Halil. Anne gülümsedi, ellerini çocuğunun omzuna koydu ve dedi ki: “Kanatların nerede peki?” O da elini omzuna koydu ve “Burada” diye cevapladı. Ortadoğulu tüm kadınların hüznünü omuzlarında taşırcasına ve usulca “Kırılmışlar” dedi. Cibran 1912 yılında Arap dilinde yazıya dökülmüş ilk romanlardan biri olan ‘Kırık Kanatlar’ı annesiyle yaptığı bu sohbetin verdiği ilhamla yazdı. “Aşk büyüleyici ışınlarıyla gözlerimi açtı” diyen 18 yaşındaki Cibran’ın ilk aşkı, ilk görüşte aşkıydı anlattığı; şair, yazar ve felsefecinin trajik bir sonla biten, otobiyografik denilebilecek aşk hikâyesi, kendini esas ressam olarak gördüğünü belirten Cibran’ın aşkı resmetmesi, tutkuyu tuvale işlemesi. Roman tam anlamıyla bir edebiyat değil, felsefenin derinliklerinde de bırakmıyor kendini.
Cibran, Selma’ya olan aşkını Arap şiirinin ve edebi düzyazının zengin, zor ve katı geleneğine alışkın insanlarına sakin sakin anlatıyor. Roman’da tatil için Beyrut’a gelen genç Cibran, babasının yakın arkadaşı Faris Karami’yi ziyaret eder. ‘Bu dünyada kimseye zararı dokunmayan’ Karami’nin kendisi kadar nazik ve kibar kızı Selma’yı görür görmez âşık olur. Faris, çocukların arasındaki aşkın farkındadır ama kızını piskoposun yeğeni Mansur Bey’le evlendirmek zorundadır. Cibran, aşkı pastoral şiir tadında anlatırken, eserinde din adamlarının yozlaşması ve Doğulu kadınların gelenekler karşısındaki acizliği ile eşya gibi oradan oraya sürüklenmesine karşı da yoğun bir tavır koyar. Halk, kurtların dişleri ile kasapların arasında telef olan sürü gibi hırsızlarla dolandırıcılar arasında yok olup gitmektedir. Doğulu ulusların açgözlü insanlara ve çürümüş geleneklere boyun eğmesi Cibran’ı yaralar.
Selma ise boynunu kocasının hoyrat boyunduruğu altına koymak üzere baba evini terk eden, kaynana zulmü altında acı çekmek için annesinin şefkatli kollarından ayrılan Doğulu kadının simgesidir. Selma babasının verdiği sözü tutmak ve o adamla evlenmek zorundadır. Selma’nın kurtuluşunun anahtarı; kırılmış kanatlarıyla gelecek meleğini doğurmaktır. Yumuşak, pürüzsüz ve sonuna kadar ferahlatıcı bu aşk hikâyesi, her anı, nasıl hatırı sayılır ve unutulmaz hale getireceğini öğretiyor. Kitap, ‘sevgili’ kelimesinin ne anlama geldiğini anlatmanın yanı sıra mutluluk ve hüzne de başka bir anlam katıyor. Cibran, gerçek sevgiyi anlamanın ne kadar kolay ve bazen onu tutmanın ne kadar zor olduğunu söylemeye çalışıyor; “Çünkü aşk tek özgürlüktür bu dünyada. Ruhu öyle yücelere çıkarır ki, hiçbir gelenek ona erişemez, hiçbir doğal yasa ona sınır çekemez”. Cibran’ın aşk tanımlaması bu. Eğer aşkın anlamını biliyorsanız, bu ressamın tuvalindekiyle eşleşip eşleşmediğini kontrol edebilirsiniz. Ve eğer aşkın anlamını bilmiyorsanız, bu hikâyenin size yol göstermesine izin vermelisiniz. Çünkü aşk tek özgürlüktür.
KIRIK KANATLAR
Halil Cibran
Çeviren: Kenan Sarıalioğlu
İş Bankası Kültür Yayınları, 2018
88 sayfa, 8 TL.