Güncelleme Tarihi:
İnsan aşkı tattığı an sadece duygusal değişim yaşamaz. Hayatı da yeniden şekillenmeye başlar. Çünkü aşk, insanın konuşmasını, dünyaya bakış açısını, huyunu, karakterini, yeme-içme alışkanlıklarını, yatmasını, kalkmasını, işini, arkadaşlıklarını; belki de her şeyini değiştirebilecek yeryüzündeki tek güçtür. Hal böyle olunca aşk, edebiyatın da en önemli temalarından biri halini alır. Aşk romanı birincil odağı iki insan arasındaki ilişkiye ve romantik aşka yerleştirir ve genellikle okuyucuyu tatmin edici mutlu sona götürür. Aşk romanlarını sevenler bilir; kitabın, kapağından başlayarak son cümlesine kadar bir matematiği vardır. Okuyucu nerede, ne zaman, ne olacağını bilir. Karakterlerin birbirlerine nüfuz edecekleri anlardan, tozpembe hayallerin ne zaman yerini karanlık bulutlara bırakacağına kadar.
Onur Akhan ‘Kafamdaki Karıncalar’da insanların hayatına yön veren karşıtlıkları bir aşk hikâyesi üzerinden anlatıyor. Dostluk ile düşmanlık, suçluluk ile masumiyet, doğru ile yanlış, yaşam ile ölüm arasındaki keskin karşıtlıklar romanda aşk sayesinde birbirine karışıyor. Masum bir duygu iki dostu düşman haline getirirken, aşk ölüm ile yaşam arasındaki kalın çizgiyi yok edebiliyor.
“Âşık olmuştu. Onu gördüğü ilk an anlamıştı bunu. İki saniye, sadece iki saniyelik bir bakışma, hayatının tüm akışını altüst etmişti” cümlesiyle açılan ‘Kafamdaki Karıncalar’da yazar, okuyucuyu bir girdabın içine çekme niyetinde olduğunu ortaya koyuyor. Yazar okuyucunun aşina olduğu aşk romanı matematiğini ilk andan yıkarken -birinci paragrafta kahraman hemen âşık olmaz-, amacının aşk romanından çok aşkın, olumlu ya da olumsuz, hayatımız üzerindeki etkileri üzerine gideceğinin sinyalini veriyor.
Üniversite öğrencisi Egemen, Kadıköy-Beşiktaş vapurunda tam da Boğaz’ın orta yerinde ‘Deniz gözlü kız’la kısa bir an göz göze geliyor. Ayaklarını yerden kesen bu bakışmadan sonra renk vermese de hayatını iki saniyeliğine durduran kadının peşine düşmek istiyor. Yanında ‘Paul Auster/Brooklyn Çılgınlıkları’ bulunan kadına, “Kitabınız çok güzel” deyince kadın “Şiir gibi” cevabını verip yine başka yöne bakıyor. Vapur kıyıya yanaştığında kadını kaybediyor. Aslında vapurdan indikten sonra kadın tarafından takip edilenin de kendisi olduğunu çok sonraları öğreniyor Egemen. Kitabın adı ve “şiir gibi” sözcükleri sayesinde uzun süren internet araştırmasının ardından kadını buluyor. Adının Ceyla olduğunu öğrendiği kadınla mesajlaşmaya başlıyor. Kontrol edemediği davranışları ve kafasında kurduğu senaryolarıyla takıntılı Ceyla ilk mesajdan sonra kafasını ele geçiren ‘kurtçuklar’dan kurtuluyor.
Ceyla hayata daha pozitif bakan taraf olurken, yalnızlığından, hırçınlıklarından ve kafasını saran karıncalar yüzünden karamsarlığıyla Egemen ilişkinin negatif tarafını temsil ediyor. Burcunu soran kadına ‘ölüm burcu’ olduğunu söyleyecek kadar karanlık olan ruhuna karşı kadın ‘aşk burcu’ olduğunu vurguluyor. Yazar okuyucusuna her an sürprizler yapmayı, onları ters köşeye yatırmayı seviyor gibi görünüyor. Felaket anları ya da karakterlerin yaşayacakları tesadüfler okuyucunun hiç beklemediği anlarda karşısına çıkıyor. Egemen’in bu gibi durumlarda dedesinin tuttuğu günlük, ‘kırmızı kaplı defter’i ona her zaman yardımcı oluyor. Okuyucu ise Akhan’ın kendisi için yarattığı empati duygusuyla girdiği girdaptan çıkmayı başarıyor.
Onur Akhan, bize hayatta karşımıza çıkacak olaylarda “mefhumu muhalifiyle düşünmek gerek”tiğini hatırlatıyor. Gece olmadan gündüzün, kötü olmadan iyinin, ölüm olmadan yaşamın anlamının olmaması gibi. Akhan kitabında kendine göre aşk açıklamaları getirmiyor. Daha önceleri başkaları tarafından yapılan yorumları da yazmadan edemiyor. Ama Akhan daha güzel bir şey yapıyor. Mefhum aşksa karşısına bir muhalifini koymuyor.
KAFAMDAKİ KARINCALAR
Onur Akhan
Destek Yayınları, 2022
320 sayfa.