Güncelleme Tarihi:
Çoğumuza göre hayat bir yolculuk. Mutluluk, başarı, sevinç kadar gözyaşları, hayal kırıklığı ve başarısızlıklar da yolun parçası. Ama yolculuğu sadece tırmanılacak merdivenlerden ibaret görmeye başlayınca işler değişiyor, gözümüzü diktiğimiz en üst basamağa ulaşmaya çalışırken yaşam iki yanımızdan akıp gidiyor.
Tıpkı şarkı söylemeyi çok seven Arya’nın müzik yolculuğunda olduğu gibi. Mahalle korosunda korist olan Arya ihtiyacı olan her şeye sahip aslında; güzel bir sesi, yeteneği, azmi ama en önemlisi yüzünden eksik olmayan gülümsemesi, hayalleri ve yaşama sevinci var. Bir süre sonra okul korosuna başvurduğunda mahalle korosunun gönüllü şefi Gorgo Usta’yla çalışıyor ve kolayca geçiyor elemeleri.
Arya bundan sonra dur durak bilmeden çıkıyor kariyer merdivenlerini. Okul korosu, şehir korosu, devlet orkestrası derken bu defa dünyanın en iyi korolarından birine dikiyor gözlerini ve öyle kilitleniyor ki hedefe, başka hiçbir şey görmez oluyor.
Özge Sunar Bahar’ın anlatım gücü ve Mavisu Demirağ’ın çizimleri Arya’nın geçirdiği değişimi ve yabancılaşmayı an an yaşatıyor bizlere. İlk zamanlar hissettiği heyecan ve sevinç yerini giderek hırs, kaygı ve yabancılaşmaya bırakıyor. Artık müziği değil kazanmayı hedeflediğinin farkına bile varmıyor.
Ve dünya seçmelerinde iki büyük sürpriz bekliyor Arya’yı; birincisi, sahneye çıktığında selam vermeyi bile aklına getirmediği tüm jüri üyelerinden geçersiz not alması, ikincisiyse jüride bir zamanlar geçemeyeceği eleme olmadığına inanan Gorgo Usta’nın da olması. İşte o zaman hatırlıyor ustasının sözlerini ve neleri kazanıp neleri kaybettiğini.
Neyse ki sürprizlerle dolu, yepyeni yolculuklara çıkmak için hiçbir zaman geç değildir.
Gizemli bir matematik oyunu
Matematiği bile keyifli kılan, problemden probleme koşma isteği uyandıran bir gizem, yaratıcılık ve matraklık düşünün. Burcu Ünal’ın mizah yüklü anlatımı ve Ezgi Keleş’in bant karikatür tadındaki çizimleri birleşerek tadına doyum olmaz bir oyuna davet ediyor okurları.
“Aşçı benden iki su bardağı aldı, 700 gramlık kavanozum eksildi. Bir su bardağı en çok 120 gram alabilirdi. Yiyeceksen bir dilim kek, hangi kavanozdayım, bulman gerek.”
Çınar’ın, karikatür defterine ulaşmak için çözmesi gereken ne ilk ne de son problem bu. Okulun asansörü, kütüphanesi, spor salonu, kantini, öğretmenler odası onu ve arkadaşlarını bekleyen sorularla dolu. Peki, matematiği eziyet gibi gören Çınar, Refik, Pınar ve Ekrem bu oyunun içinde nasıl buluyorlar kendilerini?
Her şey Çınar’ın, Bünyamin Öğretmen’e ödev defteri yerine dalgınlıkla karikatür defterini vermesiyle başlıyor. Çınar dersi karikatür çizerek geçiriyor zira. Defterini isteyince de öğretmen okul çıkışı Refik, Pınar ve Ekrem’le birlikte sınıfta beklemesini istiyor. Dördünün ortak noktası sadece felaket notları değil elbette ama bunu şimdilik kimse bilmiyor ve öğretmen kapının altından attığı zarfla oyunu başlatıyor.
Oflaya poflaya başladıkları oyun kısa sürede inanılmaz keyifli bir maceraya dönüşüyor. Peki, Bünyamin Öğretmen’in tek amacı bu dört kafadara matematiği sevdirmek mi dersiniz?