Güncelleme Tarihi:
Arif Sağ, bir bağlama virtüozu. Sazına ve sözüne hayatı katan bir ozan aynı zamanda. Ozanlık, elbette hayatın tüm meşakkatlerini dert edinmeyi gerektirir, ki o da sayısız albümünde fazlasıyla bu derdi sırtlandı.
Ancak her şartta onun müzikal kimliği daha ağır basar. Gerçek bir usta. Bağlaması bilinir de vurmalı çalgılardaki marifeti pek öne çıkartılmaz. Enstrümantal çalışmaları da halk müziğinde çığır açıcıdır.
Ama illaki Sağ’ın bağlaması derseniz, amenna. O gözlerinin üzerine düşen perçemleri ve kendinden geçercesine bağlamasıyla bütünleşmesi, -ki bu halini SHP’de milletvekilliği döneminde Erdal İnönü de bir latifeye konu etmiştir. İnönü, Sağ’ın partiden istifasını, “Arif Sağ gözünü açtı ki partiden ayrılmış” diyerek, kendine has mizahıyla yorumlamıştı- onu ikonikleştirmiştir de.
Ruhi Su gibi bir opera sanatçısı eline sazı alıp türkü albümleri yapsa da, bağlama veya benzer sazlar, bu topraklarda uzun yıllar horlandı; 70’lerdeki Anadolu rock’ın uzattığı ele rağmen. Tanıklık etmeye başladığım 80’lerde özellikle bir gencin sırtında bağlamayla sokakta dolaşması pek ‘havalı’ değildi. Yeşilçam filmleri de bu ‘ezikliği’ beslemişti. Hatta yakın dönemde ‘Avrupa Yakası’ dizisi de bazı sahnelerin fonuna koyduğu ‘bağlama sesi’ ile Nişantaşı cephesinden bir ‘köylülük’ etiketi yapıştırmayı sürdürmüştü.
Fakat ben biliyorum ki, Soner Olgun yıllarca Nişantaşı’nın az aşağısındaki Ortaköy’de bulunan Patika barda yıllarca bağlamasıyla sosyetik müşterileri ağırladı. Zira onun bağlaması ‘Hekimoğlu’ da çaldı, ‘My Way’ de...
Bu noktada Arif Sağ’ın bu sazın gelişiminde mihenk taşı olan iki büyük katkısını yeniden hatırlamakta fayda var: Bağlamanın sokağa çıkması ve sosyetik mekânlara ‘dam’sız girmesinin miladı esasen ASM’dir. Yani Arif Sağ Müzik Merkezi... Bu merkez sayesinde Arif Sağ başta olmak üzere, bağlama ustaları birçok gence bir kulvar açtı. Sağ, bir süre sonra merkezi devretse de ASM, çok popüler bir müzik merkezi oldu ve bağlamanın da gitar gibi gururla gençler tarafından taşınmasını sağladı.
ASM’den önce Arif Sağ ve bağlamasının bir devrimi daha vardır: Muhabbet... Musa Eroğlu, Muhlis Akarsu ve Yavuz Top’un da dahil olduğu ‘Muhabbet’ serisi, 12 Eylül sonrası Türkiye’sinde çok önemli bir müzikal çıkış kapısıdır.
Adeta bir ‘kutsiyet’ addedilen Muhabbet kasetleri elden ele dolaşır olmuştu ve bu bir politik tutumun da sembolüydü aynı zamanda. Milyonlar satan bu seri, benzeri birçok çalışmayı da tetiklemiştir.
Kişisel olarak Sağ’ın ‘İnsan Olmaya Geldim’ albümü de başlı başına bir müzikal olaydır ve benim için aşılmış değildir...
Arif Sağ bağlamasının müzikal tadı bambaşkadır. Bugün belki teknik olarak ondan daha iyi çalabilecek isimler -ki onlardan biri de en yakınındakilerden Erdal Erzincan’dır- bulunabilir. Lakin, onun tele dokunuşunda, telinin çıkardığı sesin tonunda başka bir ruh vardır.
Marifet, ruhla fena halde bezenmiştir. Çünkü Arif Sağ, icra ederken sazıyla yekvücut olur. Saz, söz ve o, birbirine karışır. Tasavvufi bir ayindir artık izlediğimiz...
Önceki gün Antalya’da başlayıp dün de Denizli’de devam eden ‘Üç Usta Bir Muhabbet’ konser dizisinde büyük ustaya eşlik eden diğer iki ustaya gelince... Sabahat Akkiraz için fazla söze ne hacet. O artık bir diva. Geleneği uluslararası arenaya taşıyan, yol aldıkça büyüyen ve kelimenin gerçek manasıyla bir sanatçı.
80’lerden milenyuma kadar milyonlar satan albümler yapsa da bunun karşılığı olan ‘popülerliğe’ ülkenin batısında ulaşamamıştır. Neyse ki kıymetini bugün herkes anlamış durumda. Türkiye’de en çok konser veren sanatçılar listesinde ilk 5’te yer alır, rahatlıkla.
Erdal Erzincan... Arif Hoca’nın kavuğu vereceği kişi, tartışmasız odur. Sözünü ettiğim tasavvufi ayinleri onda da görmek mümkün. Halihazırda bağlamaya en çok emek veren sanatçıların başında gelir. Deneysel çalışmalardan hiç yılmadı. Şelpeden divan sazına kadar uzanan geniş bir yelpazede her bir sesin peşinden koştu ve bu koşusu devam ediyor.
Yıllar içinde yorumunda da büyük değişim oldu. O kırsaldan gelen çekingen veya ‘efendi’ tavırdan daha kâmilane bir yoruma geçiş var. Ezcümle daha bir kendisi; perdeleri kaldırmış, dinleyicisiyle arasındaki...
Sözü yeniden Arif Sağ ile bağlayayım: Usta ile kıymetli oğlu ve halk müziği sanatçısı Tolga Sağ üzerinden bağlantı kurdum. Bu konserler için duygusunu sordum. Tolga Sağ, “Elbette çok heyecanlı ve sahneye çıkacağı için çok mutlu. Bir sene önce Bayraklı Belediyesi’nin konserinde bir eser yorumladı. Geçen martta da Garip Dede Dergâhı’nın açılışında birkaç türkü okumuştu. Ondan önce, 1.5 sene tedavi sürecinden ötürü konser verememişti. Ama adının yazılı olduğu bir etkinliğe çıkmayalı 2.5 sene oldu. Bu konserlerin her birinde 7-8 eser yorumlar diye düşünüyorum” dedi.
Arif Sağ, ayrıca yıllar sonra Sabahat Akkiraz ile aynı sahneyi paylaşmış oluyor... Bunun keyfi paha biçilmez...
‘Üç Usta Bir Muhabbet’ Arif Sağ, Sabahat Akkiraz ve Erdal Erzincan 30 Temmuz’da İzmir Kültürpark Açıkhava Tiyatrosu’nda, 31 Temmuz’da ise Altınoluk Amfi Tiyatro’da.