Güncelleme Tarihi:
Bir araştırma yaparken bazı dergilerdeki makaleler için çaba harcamaya kalkarsanız sonuçsuz bir işe girişmiş olursunuz. Sözün özü, abesle iştigal edenler listesinde yerinizi alırsınız.
Çünkü başta siyasal nedenlerle, tek sayı çıkan dergilerin sayısı hayli kabarıktır. Yazının aşağılarına doğru size adlarını vereceğim. Kişisel kütüphanelerin korunması, dağılma tehlikesine karşı önlemler alınabilir. Adınıza bir kütüphane kurabilirsiniz, belli bir kuruma bağışlayabilirsiniz, sahaflara satabilirsiniz. Sonuçta o kitabı bir yerlerde bulup okumak mümkündür. Yazarlar arasında böyle bir alıp verme geçerlidir.
Dergi ve gazete koleksiyonlarına gelince, onları her zaman bulamazsınız. Sahaf dostum Emin Nedret İşli’nin verdiği bilgiye göre eskiden dergi koleksiyonerleri varmış; cebinde kartoteksler taşırlarmış, bugün belki tek tük böyle meraklılar varmış. İnterneti her derde deva görenlerin burada yetersiz kaldıklarını görüyorum. Dergi koleksiyonunun önemi nereden kaynaklanır?
Bir yazıda bir makalenin adı geçer; onu okumadan, içeriğini irdelemeden yazınızı tamamlayamazsınız. Araştırmalar yaparsınız, eş dost yardımını beklersiniz. Yalnız dergi değil, gazete koleksiyonları için de geçerlidir bu sıkıntı. Bazı bencil okurlar, araştırmacılar sadece kendileri yararlansın diye fotokopi çıkarmaktan üşendikleri için o sayfayı koparırlar; benim başıma geldi, başkalarının da gelmiştir, gelebilir.
Kütüphaneler de bu konuda yeterli birikim yeri değildirler. Araya araya bitkin düşseniz de bir dergi koleksiyonuna ulaşmak her zaman gerçekleşmez. Hele tek nüsha çıkmışsa ve toplatılmışsa... Bizim ülkemizde bu sonuç, aramanın önündeki siyasal engeldir.
‘Tek sayılık dergiler’ tarihinde Konur Ertop ile benim de yerimiz vardır. ‘Yankı’ adlı tek sayılık bir dergi çıkardık. Sertellerin ‘Projektör’ adlı dergisi de tek sayı çıkabilmiş, sonra toplatılmıştır. Ülkemizde ve basın tarihinde yasaklar, zorbalıklar, toplatmalar, el koymalar, cezalandırmalar o kadar çoktur ki pek çok akademik çalışmaya ve de kitaba konu olmuştur.
Reşad Ekrem Koçu’nun ‘Tarih Dünyası Mecmuası’nın eki olarak kaleme aldığı 42 sayfalık ‘Osmanlı Tarihinde Yasaklar’ (1950) isimli çalışması yasakların tarihini muhteşem bir üslupla okuyucuya anlatır. Basın sektöründeki yasaklamalar ve toplatılan kitaplar hakkında ise en vurucu çalışma yakınlarda kaybettiğimiz Bülent Habora’nın ‘Yasak Kitaplar’ (1969) adlı yapıtıdır. 143 sayfalık bu çalışmayı Bülent Habora, “En fazla kitap toplattıran savcıya, en fazla aleyhte rapor veren bilirkişiye ve Türkiye’de fikir özgürlüğü vardır, lafını en fazla eden politikacıya adıyorum” diyerek ithaf eder. Bu küçük ama önemli kitapta yasaklanan, toplatılan kitapların listesi, bilirkişi raporları ve bu konulardaki tartışmalar yer aldığı gibi, toplatılan ve yasaklanan süreli yayınların listesi de yer almaktadır. (Bu konuya devam edeceğim.)