Arada...

Güncelleme Tarihi:

Arada...
OluÅŸturulma Tarihi: Ekim 01, 2021 00:07

Kâmil Erdem’in yeni öykü kitabı ‘Yok Yolcu’da okuru karşılayan; arada yazılmış, aradan bakan, arada bırakan, hatta aradanlığın seviyesini yakalamış bir öykücülük... İleri ile geri arasında salınan ve ne yöne gideceğine ancak okurun karar verebileceği öyküler. Endişesiz, sakin, dertli ama yüksek sesle konuşmayan.

Haberin Devamı

Kâmil Erdem’in yeni öykü kitabı ‘Yok Yolcu’ için bir anahtar kelime seçseydim tereddütsüz ‘arada’ derdim. Her tür duygu ve düşünsel çağrışım yanında estetik oluşun tarafsızlığını da imleyen bir aradalık bu. Arada yazılmış, aradan bakan, arada bırakan, hatta aradanlığın seviyesini yakalamış bir öykücülük. İleri ile geri arasında salınan ve ne yöne gideceğine ancak okurun karar verebileceği öyküler. Endişesiz, sakin, dertli ama yüksek sesle konuşmayan. Arada öylesine söylenivermiş söz gibi, lakin mutlaka değeri o söze muhatap kulakların duyarlığına ayarlı.
Hayata bağlanmak kadar hayattan çıkmak, hayatı kurcalamak kadar onu kavramaya ayarlanmak ayrıca belirgin vasfı bu öykülerin. Yer yer mekânı (ahşap kapılı ev, mermer masa vb.) ve nesneleri kişileştirmekten de geri durmayan bir yazma yöntemi. Günlük hayatın ayrıntılarına odaklanırken o ayrıntıları, ona bakan gözün iç dünyası ile de örmeye her an açık. Patatesin bir sebze olmaktan çıkışı ve hafıza ile acı arasında bir canlı varlığa dönüşmesi de bundan. Birinin adına söz almak birine söz geçirmek için değil sözün değerini keşfe ayarlı bir duyarlık. Yer yer de iç edebiyat atıflarıyla dünyasını genişleten bu öyküler, şiir ve diğer edebi türlere gönül selamlarıyla dolu (İlhan Berk, Rıfat Ilgaz, A. Hamdi Tanpınar vs.).
Öyküyü yüklenen dil ile kahraman arasındaki dengeli koşutluklar, eyleme bağlı cümle akışkanlıkları/durgunlukları da cabası. ‘Nereye gittiği bilinmeyen düz yüzlü, endişesiz, alıştırılmış görünüşlü kadınlar ve erkeklerin gölgelerine, nefeslerine, seslerine dokunmak’ istersiniz siz de bir sebeple. Aradalıklar psikolojik olduğu kadar özel hayat için de geçerli. Yok gibi sevgililer. Orada olunmamış gibi fakat tam da olayların ortasında kalakalmışlıklar. Şaşırtıcı benzetmelerle bezenmiş iç istekler. ‘Ata yadigarı kadim bir ormanda, asırlık bir meşe ağacına yaslanmayı hayal ederek polislerin yanından geçip gitmeler.’ Arada sosyal statüler, yaş ve cinsiyet öbeklenmeleri.
Niçin böyle diye düşünürsünüz içten içe. Bir ağır metal kokusu gibi dipten duyulan hayatın kokusuna karşı bu ‘aradan’ nazar neden? ‘Yok Yolcu’, şehri yazma biçimiyle (İstanbul) alttan akan bir kent kitabı iken üstelik, ‘İtaatkâr kalabalığın içinde’ bir görmüş geçirmiş sakinlik neden? Hatta yekpare bir biçimle değil de şehre yakışır çeşitlilikle öykü kurmak sebepsiz değil. Dahası. ‘Kimse kimsenin yüzüne bakmazken herkesin yüzünü taramak’ kimin adına? Galiba o da hayatta kalma payı. Öykü, hayatta kalma payı değil de nedir ki insan için zaten. Hayatın şu çoklu aradanlığında ‘Yok Yolcu’, bir çoklu duyuşlar öbeği.

YOK YOLCUÂ

Arada...

Kâmil Erdem
Sel Yayınları, 2021
110 sayfa, 24 TL.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!