Angosta cehennemi

Güncelleme Tarihi:

Angosta cehennemi
Oluşturulma Tarihi: Mart 25, 2022 14:16

Kolombiyalı yazar, çevirmen ve gazeteci Héctor Abad Faciolince, romanı ‘Angosta’da cennet olabileceği halde cehenneme dönüşen bir şehirde hayata tutunmaya çalışan insanların hikâyesini anlatıyor. Doyurucu, düşündürücü ve etkileyici bir roman...

Haberin Devamı

Héctor Abad Faciolince’in dördüncü ve en çok satan romanı olan ‘Angosta’ (2004) Türkçeye çevrilen ilk eseri. Gecikmeli bir tanışma bu. Zira Latin Amerika edebiyatının boom dönemi sonrası kuşağın öne çıkan yazarları arasında gösterilen Abad, yazarlığının yanı sıra entelektüel kişiliği ile de etkili bir isim.
Héctor Abad, 1958’de Medellin’de doğmuştu. Babası tanınmış tıp doktoru, üniversite profesörü ve insan hakları savunucusu olan Héctor Abad Gómez’di. Babası sayesinde edebiyatla tanışan Héctor Abad Faciolince, ilk kısa öykülerini ve şiirlerini yazdığında henüz 12 yaşındaydı. 1977’de Medellin’de felsefe öğrenimine başladı, ardından Bogota’daki Universidad Javeriana Tıp Fakültesi’ne girdi, sonunda gazetecilik tahsilinde karar kıldı. Yazmayı sürdürüyordu; ‘Piedras de Silencio’ adlı kısa hikâyesi 1980 Kolombiya Ulusal Öykü Ödülü’ne değer görüldüğünde henüz 21 yaşındaydı.
1983’te İtalya’ya gitti, Torino Üniversitesi Modern Diller ve Edebiyatlar Bölümü’nü bitirdi ve 1987’de Kolombiya’ya döndü. Aynı yıl babası paramiliterler tarafından öldürülünce ülkesinden bir kez daha ayrılmak zorunda kaldı. 1992’ye kadar Verona Üniversitesi’nde dersler verdi ve sevdiği İtalyan yazarları İspanyolcaya çevirdi. İlk romanı -Malos Pensamientos (1991)- yayımlandığında İtalya’daydı. 1992’de Kolombiya’ya döndükten sonra çeşitli dergi ve gazetelerde çalışmasının yanı sıra romancılığını da sürdürdü. Gerek gazetecilik alanındaki çalışmaları gerekse romanlarıyla çok sayıda ödül kazanan, pek çok dile çevrilen Héctor Abad, halen The Spectator dergisinde köşe yazarı ve editör danışmanı olarak çalışıyor.

Haberin Devamı

PARÇALANMIŞ ŞEHİR
Hikâye, romanın ana karakterlerinden ilkinin tanıtımıyla başlıyor: “1- Jacobo Lince: 39 yaşında, 78 kilo, 1,75 cm boyunda. Burnu düz, yüzü simetrik. Yüzü güneşten yanmış (Afrika kökenli de olabilir, kim bilir?), ifadesi alnında, gözlerinin ve ağzının kenarlarında, özellikle de gülüş çizgilerinin üzerinde derin kırışıklıklar açıyor. Yaşına ve egzersiz yaparak gizlemeye çalıştığı göbeğine rağmen görünüşünde çocuksu bir şeyler var. Kolları kalın, sakalları Sarazen tarzı, gür. Vücudunun geri kalan yerlerinde ise teni pürüzsüz, kuru, neredeyse hiç tüyü yok. La Comedia otelinin bir süitinde yalnız başına yaşıyor. Boşanmış. Dokuz yaşında bir kızı var...”
Angosta’nın ikinci sınıf toplumu içerisinde yer alan Jacobo, hayatını Takoz adlı sahaf dükkânından kazanıyor. Aslında eline geçen miras sayesinde zengin sayılır ama zenginliğini saklamayı, artık birinci sınıfa katılabileceği halde yerini değiştirmemeyi tercih ediyor. Amaçsızca bir hayat sürdüren, hayatını güzel kadınlarla süsleyen, siyasetin tehlikeli sularına girmekten kaçınan, okumaktan zevk alan bir adam o. Şimdilerde Angosta’yı anlatan esrarengiz bir kitaba dalıp gitmiş durumda.
And Dağları kuşağının kenarındaki verimli topraklar üzerine kurulmuş bir şehirdir Angosta. Bitki örtüsü zengin, ışık yoğunluğu eşsiz, hayvan türleri hem çok sayıda hem de insanlarla uysal bir ilişki içindedir. Ne var ki “mükemmel olan iklimi dışında, Angosta’daki her şey kötüdür. Cennet olabilecek bir yerdir ama cehenneme dönmüştür”.

Haberin Devamı

Cehennemi yaratan elbette en geniş anlamıyla eşitsizlik, eşitsizliğin doğurduğu şiddet. Gerillalar, paramiliterler, uyuşturucu çeteleri ve devlet güçleri arasındaki savaş öyle bir hal almış ki şiddeti kimin, kime ve neden yaptığı birbirine karışmış, devlet yozlaşmış, varlığını yitirmiş. Sonuçta güçlüler -zenginler, paramiliterler, siyasiler- ayrım politikasını devreye sokmuş, kent farklı kesimlerin yaşadığı, özgürce geçiş izni olmayan üç bölgeye bölünmüş.
Böyle bir şehirde, birbirinden farklı ve renkli kişilerle, gerilim ve şiddet yüklü olaylarla kurgulanmış bir hikâye anlatıyor Héctor Abad. Angosta’daki gündelik hayatı roman kişilerinin cinsel tutkularından romantik aşklarına, küçük hesaplarından büyük umutlarına, edebiyat sohbetlerinden siyasi yorumlara, insan hakları mücadelesinden çete savaşlarına kadar geniş bir yelpazede kuşatarak mükemmel bir şehir atmosferi yaratmış. Okuduğumuz, Jacobo ve etrafındakilerin Angosta’nın bunaltıcı ve ürkütücü atmosferinde verdikleri insanca yaşama -daha doğrusu hayatta kalma- mücadelesinin hikâyesi...

Haberin Devamı

AZGELİŞMİŞLİĞİN EVRENSEL KADERİ
Numaralanmış 39, numarasız sayısız karakter barındıran hareketli, heyecanlı, çok katmanlı, ironi yüklü 400 sayfalık hikâyesi kadar dili ve anlatımıyla da başarılı bir roman ‘Angosta’. Hakkında çıkmış yorumlarda birçok eleştirmenin romanı çağdaş dünyanın ayrışmasını ve eşitsizliğini sergileyen modern bir distopya olarak değerlendirdiğini görüyoruz. Belki de Angosta’nın hayali bir şehir, şehirdeki cehennemi düzenin ise biraz abartılmış olmasındandır.
Hayali şehirler derken Onetti’nin Santa María’sını ve Gabriel García Márquez’in Macondo’sunu anmadan geçmeyelim. Abad’ın bu yazarlara, özellikle bir Kolombiya efsanesi olan Márquez’e gönderme yaptığı düşünülebilir. Ancak Abad, Márquez’in mirasını üstlenmez. O, büyülü gerçekçilik sonrası yetişen yeni kuşağın temsilcisi olarak farklı anlatım yollarını deneyen bir yazar. Pikareskten tutun da hicve, maceraya, tarihe, siyasete kadar pek çok türe göz kırpan, kendi edebiyat anlayışını ve gazetecilik deneyimini de işin içine katan Abad’ın romanını türleştirmek zorlama olabilir. Buna karşılık gerçeklerin peşinde koştuğunu ve kendine özgü bir gerçekçilik tarzı geliştirdiğini söyleyebiliriz. Olayların zenginliği, hikâyesinin yoğunluğu, anlatılanların ardındaki toplumsal, tarihsel ve insani araştırmanın ciddiyeti ile Héctor Abad, çağdaş Kolombiya toplumunu edebiyat yoluyla çarpıcı bir şekilde canlandırmış.

Haberin Devamı

‘Angosta’yı büyülü gerçekçilikten ya da distopyadan ziyade hipergerçekçilik ile ilişkilendirmek daha doğru bir yaklaşım. Kolombiya toplumundan, yakın tarihin kirli savaşından, egemen sınıfın adaletsizliğinden, siyasi cinayetlerden esinlenerek yazılan bu romana mekân olan hayali Angosta şehrinin gerçek Kolombiya şehirlerinden çok daha gerçek olduğunu -şaşırarak- fark edeceksiniz. Başkalarının görmediklerini, gördüğü halde söylemediklerini söylediği için şaşırtıyor Abad. Söz konusu gerçekler öylesine keskin gözlemlere dayalı, öylesine karakteristik ayrıntılara sahip ki, sadece Kolombiya’nın değil, dünyanın dört bir yanında benzer sorunlarla boğuşan toplumların, yani azgelişmişliğin evrensel kaderini de hatırlatıyor.
Héctor Abad, gerçeklikle edebiyat arasındaki ilişkiyi bakın nasıl yorumlamış:
“Romanların yoğunlaştırıcı mekanizmalar olduğuna inanıyorum. Bir çiftlikte, bir ülkenin tarihi yansıtılabilir, çünkü tarih o çiftliğin arazisinden geçer ve izler bırakır. Savaş izler bırakır. Gabriel García Márquez’de bir katliam tüm katliamları temsil eder. Evelio Rosero’da adı verilmemiş ordular gerillaları, paramiliterleri veya düzenli orduları işaret edebilir (...) Santiago Gamboa’da seks, diğer birçok hayal kırıklığının yerine geçer. ‘Unutkanlık’ romanımda öldürülen iyi bir adam, haksız yere öldürülen birçok masum kurbanın sembolüdür. Romanlar birbirimizi ve hayatı anlamamıza yardımcı olur.”
Cehennemi andıran bir şehri ve çaresiz insanlarını anlatan bir romanın iç karartıcı olmamasının ilk nedeni Abad’ın anlatısındaki güzellik. Güçlü tasvirler, göndermeler, keskin bir hiciv, ölçülü bir mizah. Ve ‘Angosta’da siyasi gerçekler bireysel hayatlara yansıyarak görünürlük kazanıyorlar. Héctor Abad, her bir karakterin trajedisine nüfuz ederken melankoli yüklü cümlelerde bile ironiyi ustalıkla kullanıyor.
‘Angosta’ hakkında ve Angosta şehrinden esinlenerek daha pek çok konu tartışılabilir. Ancak yerimiz bu kadar; doyurucu, düşündürücü ve etkileyici bir roman olduğunu söyleyerek özetliyorum.

Haberin Devamı

Angosta cehennemi
Angosta
Héctor Abad Faciolince
Çeviren: Banu Karakaş
Livera Yayınevi, 2022
408 sayfa.

BAKMADAN GEÇME!