Anadolu’ya seslenen, Anadolu’dan ses alan büyük besteci: Muammer Sun

Güncelleme Tarihi:

Anadolu’ya seslenen, Anadolu’dan ses alan büyük besteci: Muammer Sun
Oluşturulma Tarihi: Ekim 28, 2022 16:54

Anadolu ezgilerini kullandığı ‘Köçekçe’, ‘Horon’, ‘Yurt Renkleri’ gibi klasik müzik besteleriyle tanınan, “Benim müziğim Anadolu müziğidir, köye aittir. Hoyrat çalınız!” diyen usta besteci ve eğitimci Muammer Sun, ölümünün birinci, doğumunun 90. yılında Sinemis Sun’un yazdığı Deniz Kültür Yayınları’ndan çıkan ‘Müziğin Kanatlarında Bir Yaşam: Muammer Sun’a Armağan’ kitabıyla anılıyor.

Haberin Devamı

Cumhuriyetin ilanından itibaren müzik eğitimine dair atılan adımlarda; Musiki Muallim Mektebi-Ankara Devlet Konservatuvarı sürecinde farklılıklar gerçekleşti. Üngör’ün planları ile Hindemith’e atfedilen bu adımlar arasındaki görüş ve uygulama farklılıkları, günümüze göz ardı edilmek istenen sorunları taşıdı. 1960’lı yıllardan itibaren savunduğu görüşler ve girişimleriyle Muammer Sun ise sorunların giderilmesine yönelik çaba sarf etti. Her kitabının önsözünde, kendisiyle yapılan her söyleşide aynı yönü işaret eden ve aslında yaşamını ulusal konulara duyarlıkla geçirirken aksine sıkıntılara sürüklenen Sun, bir eğitimci ve besteci olmasının yanında bir kültür ve düşün insanı olarak da topluma büyük katkıda bulundu. Bugün Muammer Sun’un 90. yaş dönümünde Sinemis Sun’un ‘Müziğin Kanatlarında Bir Yaşam’ adlı ‘Muammer Sun’a Armağan’ kitabı Deniz Kültür tarafından yayınlandı.
Bir bakkalın veresiye defterinde elbette sabır, hatır ve emek vardır. Önceden köylerdeki takası, kültürel olarak veresiye defterine evrilten bakış açısı; dayanışma ve fedakarlığın bir önemli toplumsal göstergesini inşa etmiştir. “Çıkar” üzerine değil, “karşılıklı yarar” üzerine kurulu “alış ve veriş” düzeninden, bilmem nerelere... Vereceklinin vefatında ya yakınlarının denkleştirip ya da bakkalın gönlünden kopup gelirinden feragat ettiği üstünü karalattığı sayfalar; birlikte yaşayanların arasında gelişen “özen” ve “hatır” gibi değerli hasletlerin varlığını sürdürmesine vesile olmuştur. Peki ya bakkal hayattan ayrıldığında?
Anadolu’ya seslenebilen, Anadolu’dan ses alabilen bir müzik insanıdır o... Zamanında, piyano eserini çalan büyük usta Mithat Fenmen’e; “Benim müziğim Anadolu müziğidir, köye aittir. Hoyrat çalınız!” demesiyle gayet güzel özetlediği gibi... Cumhuriyet olmasa; değil eğitim almak, neredeyse köyünden dahi çıkamayacağının farkında olup değer bilirdir. Bundan dolayı da kendisini, mensubu olduğu ulusa “borçlu” sayar, yaşına haline bakmadan, bitmek tükenmek bilmez emek sarf eder, fedakârlık yapar, üretir, özenli davranır, sunar. Bunları yaparken ahlaklıdır, etik davranır, kopyacı değil özgündür, kırıcı olup olmayacağını sakınmaksızın samimi ve dürüsttür, yeni yapıt sunarak verdiği değeri gösterir.
Kitapları, şarkıları, müzikleri, marşları ile aslında Sun; aynı noktaya hizmet eder: Anadolu’nun en uç köşelerindeki köylere kadar, hakları olan müziği ve eğitimini sunmak...
Çocuk şarkıları yazan, öğretecek müzik öğretmenleriyle seslendirecek koroların oluşumuna, gelişimine çaba sarf eden, dinlemelerini sağlayacak radyo ve TV gibi araçların bu yönde hizmet vermesi için nitelikli hale gelmesine emek harcayan Sun; özellikle 1960’larda büyük işler başarır. 1968’de Ankara’da, 1969’da Sinop’ta MEB bünyesinde düzenlenmesine liderlik ettiği “Çocuk ve Gençlik Korolarına Yönetmen Hazırlama Kursu” ile 1968’deki “Piramidin Tabanı: Bütün Türkiye’de Çocuk ve Gençlik Koroları Kuruluyor” yazısında, sorunun yanında çözümü anlatır, uygulamaya koyulur. Kendi sözleri üzerine bestelediği şarkılarla çocukların keyifle söyleyerek; doğruya, güzele, iyiye yönlenmesini, hasletlerini geliştirmesini hedefler.
Hande Dalkılıç’ın “Türklerin Scarlatti’si” benzetmesinde bulunduğu “Yurt Renkleri” ile; Anadolu’nun çiçeklerinin renklerini ve kokularını yansıtır. Ulusun değerlerini, müzikal birikimini, özelliklerini müzikle resmeder. “Kurtuluş” ve “Cumhuriyet” film müzikleriyle, Kuvayi Milliye ve Cumhuriyet’i notalara işler. Koro yapıtlarıyla, eğitim müziğiyle her eve girer, her kulakta yer eder.
Bir bakkalın, çoğunluğunun maddi veya ödeme durumu öyle gerektiriyor diye tuttuğu veresiye defterinde elbette sabır, hatır ve emek vardır. Vereceklinin vefatında olanlar malum… Peki ya bakkal hayattan ayrıldığında? Muammer Sun, yalnızca nefes alıp verme açısından o “son” an geldiğinde, takasla açık kalan köy bakkalının veresiye defteri de açıldı. Köylüden yumurta alıp mum verir gibi, darı alıp kitap verir gibi; içlerinden biri olduğu, “çıkarlar” üzerine değil, “karşılıklı yarar” üzerine kurulu “alış ve veriş” yaptığı Anadolu’dan hikayeler alıp eser verdi, destanlar alıp aydınlık verdi, kültürü besledi. Deftere yazmadığı alacakları getirenler, hatır sayıp bildirenler toplandığında; aldığının çok katını verdiği, aslında epey de alacaklı olduğu anlaşıldı. Sonsuzluk mekanına “hayırlı ve yararlı insan” olarak uğurlandı. Hesap kapansa da, defterin lehine açık kalması doğru oldu. Kursağından arttırdığı ile kenara ayırdığı kefen parasının yanına kuşlar içsin diye suluk, insanlar için çeşme yaptıran Anadolu’nun yoksulluğu; unutmaz, daha da alacağı gelir, kültüre hizmeti bitmez. Sonsuzluğu önünde saygı ve minnetle...

Haberin Devamı

Anadolu’ya seslenen, Anadolu’dan ses alan büyük besteci: Muammer Sun
MÜZİĞİN KANATLARINDA BİR YAŞAM:
MUAMMER SUN’A ARMAĞAN
Sinemis Sun
Deniz Kültür Yayınları, 2022
320 sayfa.

 

BAKMADAN GEÇME!