Güncelleme Tarihi:
Notos’un birbirinden renkli, albenili kapaklarıyla yayımladığı kitapları yerli yersiz demeden, yani ayırmadan sevip sarmalıyoruz. Bazılarını hemen okuyup bazılarını okumak için ayırıyoruz. Çok iyi genç öykücüler var Notos’tan kitapları yayımlanan, bazıları Latin, bazıları buradan. Denemeler de öyle, Alejandro Zambra’nın ‘Okumamak’ (çev: Çiğdem Öztürk) kitabını olur mu hiç okumamak? Elde kalem okuyoruz. Hiç bilmediğimiz Şilili, Meksikalı, Latin Amerika’nın ortasından, kıyısından yazarlardan, şairlerden öyle bir söz ediyor ki, sanki 40 yıllık tanış, eh 40 değilse de dört kitabını okumuşuz gibi davranıyoruz. Kısmet, belki bir gün... Sanırım yakında şairlerle ilgili bir romanı da yayımlanacak. Şairlerin roman kahramanları olduğu romanlara da bayılıyoruz! Bakınız Roberto Bolano romanları.
Tabii Notos’u dergi ve kitap olarak sevmemizin bir nedeni daha var, 80 öncesinden yoldaşımız Semih Gümüş’ün var ettiği şahane bir dergi, 94 olmuş, 100’lerce olsun! ‘Okumamak’ kitabını yalnız okumak olmaz dedim, Banu Yıldıran Genç’in ‘Geri Döndüğüm Yerler’ kitabını da ekledim. Böylece, klasik kitap eleştirisinden uzak, deneme yanılma yöntemiyle yazıldığını düşündüğüm iki şahane kitapla da okuduğum, henüz okumadığım, mutlaka okuyacağım kitaplar altında 20.000 fersah yol almaya niyet ettim!
Size de oluyordur, bazı kitapların daha kapağını açmadan, adına bakarak içinde sevdiğiniz bir yazardan, kitaptan, filmden söz edildiğini hissedersiniz. Ben de sevdiğim ve hakkında bir yazı yazdığım o güzelim ‘Kırmızı Kazak’ (Can Y.) ve müellifi Meltem Gürle’nin bu kitapta anıldığını düşündüm. Ortasından yazmaya başlamak gibi ortasından okumaya başlamak da güzel, daha ortaya gelmeden görmek de öyle!
İyi deneme kitaplarının bir iyiliği de size ne kadar da az okuduğunuzu göstermesi ki şimdi modası geçti ama ‘political correctly’ olarak, az değil farklı kitaplar okumak diye düzeltmek de olası ama yapmayacağım, daha çok okumaya çalışacağım!
Banu Yıldıran Genç’in ‘ev hali’ rahatlığında diyeyim hemhal olduğu kitapları ele güne gösterirkenki özeni ve şefkati, okur da ‘Geri Döndüğüm Yerler’e gösterir diye umuyorum. Çünkü ne edebiyat eleştirmeni ne de kitap uzmanı (bu da ne demekse!) sıfatında kitap incelemesi yapıp bize önerilerde bulunan biri değil o. Çok okuyan, okuduklarından bazılarının altını çizen ve bunları da paylaşmaktan sevinç duyan bir okuryazar. Geri döndüğü yerler de bir bakıma altını çizdiği cümleler.
Okuryazar olmak kıymetli, ama daha da güzeli Genç gibi iyi bir okur olmak. Az bulunur bir şey. Hele sözünü ettiği kitaplar da okuduğunuz ve okumaya niyetlendiğiniz yapıtlarsa sevinçli bir okur olmuş sayabilirsiniz kendinizi. Beni de saymayı unutmayın e mi?
“Yazılarıma dair tek iddiam samimiyetim.” Yazarı söylemese de yazısı söylüyor zaten. “Yazdıklarıma dair en sevdiğim sıfat ‘içten’ sözcüğü.” Bu nereden belli oluyor derseniz, üzerine yazdığı yazarların önemli bir bölümünün fazla tanınmamış, ilk ya da ikinci kitaplarını yayımlamış gençler olduğundan derim. Tabii samimiyet ve içtenlik bizi bazı yazarlarla da buluşturma gerekçeleri aynı zamanda.
Genç keşke her yıl böyle bir kitap yayımlasa. Hem uzun uzun okumuş, düşünmüş hem de eskisi yenisi demeden iyi edebiyatın peşine düşmüş, unuttuklarımızı hatırlatmış, görmediklerimizi göstermiş, bir de yaşamıyla kitabı örtüştürmüş ki, insan hemen kendine o kitaplardan kitap beğenmek istiyor!
Beğeniyoruz: İşte Kamil Erdem, 40 yıl önceden tanışım, günümüzün en özgün öykücüsü. Ve öyküsünün başkişisi, eski arkadaşımız İzzet Yasar. Refik Halit Karay’ı sevmemek olur mu, özellikle de Tuncay Birkan’ın yayına hazırladığı 18 deneme kitabından sonra? ‘Yalnız Bir Avcıdır Yürek’le kavuştuğumuz, ‘Hüzünlü Kahvenin Türküsü’nde buluştuğumuz ve Erdal Öz’ün Can Yayınları için henüz Cağaloğlu’ndayken verdiği, 40-50 sayfasını da çevirdiğim ‘Düğünün Bir Üyesi’yle tanıştığımız Carson McCullers. Ama Danimarkalı yazar Helle Helle’yi duymamışım. Miroslav Penkov’un ‘Batının Doğusu’yla ben de büyülenmişim. Ozan Can Özübal’ın ‘Mavna’sını okudum ama Barış Andırınlı’nın ‘Ajar’ını görmemişim. Nibel Genç de kitabıyla henüz tanışmadığım yazarlardan, ‘Mısır Koçanlarını Kızartan Koku’yu bulup okuyayım. Pınar Öğünç, Ayhan Koç severek okuduklarımdan. Aleksandar Hemon herkese öğütlediğim, özellikle de ‘Hayatlarımın Kitabı’ndaki denemelerini unutamadığım, yeni kitabı yok mu acaba, çok özlediğim bir yazar. Rachel Kusk da öylesine okumaya başlayıp diğer kitaplarını da hemen edindiğim bir yazar...
Haklısın Banu Yıldıran Genç, okunacak çok şey var!