Güncelleme Tarihi:
Michael Angold ‘Konstantiniye 1453 - Fetih/Düşüş’ adlı kitabında, Konstantinopolis’in fethedilmesinin bir boşluk yarattığına değinir. Hemen kavranılamayan ve hemen yeri doldurulamayan bu boşluğun üç biçimi vardır. Bu boşluk, Bizans mirasının özgürce nasıl kullanılacağı sorunudur. Bu sorunun kavranılması ve mirasın nasıl kullanılacağı sorunu neredeyse yüz yıl sonra gerçekleşebilir. Bizans’ın siyasal ideolojik mirasını Moskova devralır, emperyal kaderini Osmanlı benimser, klasik antikçağ koruyuculuğunu ise Avrupa üstlenecektir.
Bir başka referans, Hegel’den: Hegel ‘Tarih Felsefesi’nde, 16’ncı yüzyılın, yani ortaçağın çözülüşünün üç özelliğinden söz eder. Tinin din vasıtasıyla dünyalaşması, insanın kendi dünyasını tanımak için duyduğu istek vasıtasıyla tinin dışa doğru açılması ve sanatın antikçağın incelenmesi yoluyla yüceltilmesi, ortaçağın çözülüşüne yol açar. Bu çözülüş, Rönesans ve reform çağı biçiminde anılan 16’ncı yüzyılda gerçekleşir. 16’ncı yüzyıl, Batı uygarlığının dönüm noktasıdır. Batı uygarlığı, Haçlı seferlerinin yenilgisinin melankolisinden doğmuştur. Sanatın bu yeniden dirilişinin dışsal nedeni Bizans İmparatorluğu’nun çöküşüdür. Birçok Yunan Batı’ya sığınır ve oraya yanında Yunan dilinin bilgisini ve edebiyatını getirir.
Bu girizgâhı, Preserved Smith’in (1880-1941), ‘Rönesans ve Reform Çağı/Bir Sosyal Arkaplan Çalışması’ adlı kitabı için yapıyorum. Felsefe tarihi, nihayetinde düşüncenin kavramsal olarak neliğine odaklanır ve temelde söz konusu düşünceye ve filozofa bir selamlamayı dile getirir. Ama modern tarih için, söz konusu düşünceden çok, o düşünceyi dile getirene odaklanır, önemli olan onu meydana getiren nedenler ile onun yol açtığı etkilerin ne olduğunu irdelerken, filozof karşısında zafiyet içermemesidir. Smith alışılagelmiş algılamanın dışında, Deleuze’un resim sanatının Tanrı’nın imajları içinden doğuşunu irdelemesine benzer bir 16’ncı yüzyıl analizi sunuyor. Ona göre, 16’ncı yüzyılın gündeminin birinci sırasında Kutsal Kitap yer almaktadır. Şöyle söylüyor: “Kutsal Kitap ne o dönemden önce ne de sonra o dönemdeki kadar gündemde olmuştur.” Yaygın kanı, Rönesans’ın dine karşı mücadeleden doğduğu yönündedir. Smith’in gösterdiği biraz farklı; insanlığı tabulardan ve hurafelerden kurtaranların genellikle din adamları olduğuna dikkat çekiyor. Ona göre, “dindar bir çağda, var olan dine karşı, dinden esinlenmeden yapılan bir saldırının etkili olma şansı yoktur.” Yeni Ahit’in Yunancası ilk olarak 1516’da Erasmus tarafından basılmış; bu baskı, 1519, 1522 ve 1527 yılında tekrar basılır. Latince çeviri de ona aittir. Smith, Erasmus hakkında şöyle söylüyor: “Asıl amacının hurafenin yıkılması ve yerine ılımlı ‘İsa Felsefesi’nin kurulması şeklinde etik bir kaygı taşıdığı gerçektir.” Ona göre Luther de aynı işlevi yerine getirmiştir; bugüne dek yapılmış en iyi Kitabı Mukaddes irdelemesi Luther’in olgun eseridir. Smith “Kitabı Mukaddes’in 1610’daki çevirisinden, Shakespeare döneminin edebi dehasının yeni bir ürünü gibi söz etmeye alışmışızdır” diyor.
Smith’e göre, 16’ncı yüzyılda, Kitabı Mukaddes’ten sonra en çok saygı gören eserler klasiklerdir. Homeros’un Aristoteles’in, Euripides’in kitapları 1487-1500 yılları arasında basılır. Thukydides’in, Sophokles’in ve Herodotos’un kitapları 1502 yılında basılmış; Pindaros ve Platon’un kitapları 1513 yılında... Smith, 16’ncı yüzyılda basılan klasiklerin tam bir listesini veriyor. Antik yapıtların okunup öğrenilmesi bu döneme damgasını vurmuştur. Şu tespiti yapıyor Smith: “Kitaplar insanları fikirlerden zevk almaya, yüce ve soylu bir iç dünya geliştirmeye sevk eder. Kitapların, karakterin şekillenmesindeki bu muazzam etkisi, 16’ncı yüzyılda fark edilmişti.” “Ama bilgiçliğe de yol açtı” diyor. İngilizcedeki ‘bilgiç’ sözcüğü 16’ncı yüzyılda icat edilmiş. Smith’in ‘Rönesans ve Reform Çağı’, soluk soluğa okunan bir kitap.
RÖNESANS VE REFORM ÇAĞI
BİR SOSYAL ARKAPLAN ÇALIŞMASI
Preserved Smith
Çeviren: Serpil Çağlayan
İş Kültür Yayınları, 2020
334 sayfa, 26 TL.