Güncelleme Tarihi:
Tarihçiler ne düşünürler bilmem ama her zaman Ahlat ile Alaiye arasında bir bağlantı bulurum. Van Gölü ile Akdeniz arasında gidip gelen bu bağlantıda, Anadolu’ya giren Türklerin ilkin pekâlâ bir deniz sayılabilecek Van Göl’ünde su stajı yaptıklarını hayal ederim. Şimdilerde Ahlat mezartaşları ve Alanya Kalesi, Selçuklu sanatı kadar yerleşim fikrinin ipuçlarıyla doludur. Ahlat uzaklığından dolayı bakirliğini koruyor olsa da Alanya bir turizm suikastına çoktan kurban gitmiş şehirlerimizden birisi. Akdeniz’e bir koçbaşı gibi uzanan tarihi Alanya Kalesi, görkemli görselliği kadar içinde tuttuğu tarihi derinlikle de hâlâ kıymetini yaşatıyor. Orhan Karaoğlu editörlüğünde hazırlanan ‘Alanya/Kadim Medeniyetler Kalesi’ kitabı, şehrin tarihi ve kültürel kimliğine yepyeni projeksiyonlar sunmayı amaçlıyor. Önsözde ‘Alanya’nın salt bir turizm cenneti olmadığını’ bilimsel yolla aktarma amacı taşıdığını söylerken Orhan Karaoğlu, Alanya’nın kadim yüzüne de ışık düşürmeyi amaçlıyor.
Anadolu’nun herhangi bir eski yerleşim yerinden söz etmek doğal olarak sözü paleotik döneme kadar götürür, arkasından bir medeniyetlerin geçişini sıralar. Tabii bir liman olan Alanya, Akdeniz’de ticaretle oluşan bütün etkileşimlere açıktır. Ayrıca ticaretin getirdiği artı değer onun yıldızını parlatır. Murat Turgut’un vurguladığı gibi ‘Helenistlik dönemden beri kullanılan kalesi’ bize burada önemli bir birikimin oluştuğunu gösterir. Hitit ve Asur gibi etkin medeniyet dokunuşlarına Roma’nın eklenmesi önemli bir göstergedir. Ve hikâyenin devamında Türklerin Anadolu’ya yayılması, Selçuklu varlığı ve Osmanlı hâkimiyeti gelecektir. Şüphesiz Alanya’nın Selçuklu ve Osmanlı öncesi geçmişi parlak ve değerlidir ama onu Selçuklu ve Osmanlı üzerinden okumanın getireceği sonuçlar bambaşka kapılar aralar.
Mehibe Şahbaz, ‘fetihle gelen evlilik’ yorumuyla, Alaiye’nin alınması ve sonrasındaki gelişmeleri detaylıca anlatırken sadece bir şehrin hikâyesini değil Selçuklu’nun oluş sürecini de açıklar. Merkezinde Alaaddin Keykubat vardır bu sürecin. Kalonoros (Alanya) Kalesi salt bir maddi fetih değildir. Sultanın adını almakla daha ontolojik bir kimlik kazanır. Gedik Ahmet Paşa tarafından Karamanoğulları’nın elinden alınıp Osmanlı hâkimiyetine geçen Alanya, ‘Akdeniz’in tamamen Osmanlı hâkimiyeti altına girmesi’ gibi kritik bir öneme sahiptir. Bundan sonra önemli bir Osmanlı sancağı olacaktır.
Alanya’dan bahsederken Yörüklerden söz açmamak olmaz. Zaten turizm öncesi Alanya yalın ve otantik bir Yörük beldesidir. Davut Şahbaz, ‘16. yy’da Alanya Yörükleri’ çalışmasında konar-göçer Türklerin karakteristik hallerine yoğunlaşır. Şahbaz detaylı şekilde ‘Yörük’ kavramını irdeledikten sonra ‘1530 tarihli defterde Alanya’da 24 civarında cemaatin varlığından söz edildiğini’ vurgulamaktadır. Bu bize, Yörüklüğün de almaşık ve zengin bir geçişkenliğe sahip olduğunu gösterir.
Çocukluğumun geçtiği Toroslar’a (Konya-Bozkır) dönüp baktığımda Alanya’dan artakalan kültürel izlerle büyük akrabalık taşıdığımızı hayretle görüyorum. Serdar Bulut’un hazırladığı ‘Alanya Ağızlarında Bitki Adlarıyla İlgili Söz Dağarcığı’ bölümünü okurken de bir çocukluk bahçesinde gezmenin ayrıcalığını yaşadım. Kelimeler, kelimeler... ’Çıtlak, murt, pardı, feslikan, ütük...’ Bilirim, az dilci ve dilbaz değildir Yörükler. Alanya dahil.
ALANYAÂ
KADÄ°M MEDENÄ°YETLER KALESÄ°
Editör: Orhan Karaoğlu
Vakıfbank Kültür Yayınları, 2023
496 sayfa.