Alacakaranlık bilgisi

Güncelleme Tarihi:

Alacakaranlık bilgisi
Oluşturulma Tarihi: Ekim 08, 2021 08:59

İlk kez Türkçeye çevrilen Amerikalı yazar Jenny Offill, üçüncü romanı ‘Hava Durumu’nda iklim değişikliğinin yaratacağı kıyamet beklentilerinin, politik durumun ve kişisel hayatlardaki tıkanıklığın yol açtığı endişeleri konu alıyor. Küçük parçalar halinde, didaktikliğe kaçmayan, şaşırtıcı güzellikte bir dille yazılmış ‘Hava Durumu’, çağdaş yaşamın hem ‘korkunç müziğini’ hem de ‘sessiz ışıltısını’ yakalıyor.

Haberin Devamı

1968 doğumlu Jenny Offill, Stanford Üniversitesi’ni bitirdi. Mezun olduktan sonra garsonluk, barmenlik, kasiyer, bilgi denetleyicisi ve hayalet yazar olarak çalıştı. Bu sırada romanı yazıyordu. 1999’da tamamladığı ‘Last Thing’, edebiyat çevrelerinin ilgisini çekti. Ne var ki yeni bir roman için hiç acelesi yoktu. İkinci romanı ‘Dept. of Speculation’ tam 14 yıl sonra, 2014’te yayımlandı ve New York Times Book Review tarafından 2014’ün en iyi 10 kitabından biri seçildi. İngiltere’de Folio Ödülü, PEN/ Faulkner Ödülü ve L.A. Times Kurgu Ödülü için kısa listeye alındı. Üçüncü romanı ‘Hava Durumu’ da hayal kırıklığı yaratmadı; 2020 Kadın Kurgu Ödülü için kısa listeye girmekle kalmadı, 2020’nin en iyi kitapları listelerinde de yer aldı. Halen New York’ta yaşıyor ve yaratıcı yazarlık dersleri veriyor.

Haberin Devamı

ENDİŞELERİMİZİN HİKÂYESİ
2016 yılında, Donald Trump’ın başkan seçilmesinin hemen öncesinde, New York’tayız. Roman kahramanı Lizzie’nin zihnine misafir olacak ve global, ulusal meselelerin bireysel hayata yansımalarını izleyeceğiz.
Lizzie, üniversitede psikoloji eğitimi almış, akademik kariyerini doktora tezini yazma aşamasında terk etmiş, orta yaşlarda, iddiasız bir kadın. Potansiyeline inanan hocası Sylvia sayesinde, kütüphanecilik diploması olmamasına rağmen bir üniversite kütüphanesinde işe girmiş. Kocası Ben ise Klasik Yunan ve Latin edebiyatı doktorası sahibi olmasına rağmen eğitici bilgisayar oyunları tasarlayarak kazanıyor hayatını. Lizzie ve kocası, ikisi de engellenmiş akademisyenler, aldıkları eğitimi hayata geçirememiş, orta sınıf uzlaşmasına boyun eğmek ve entelektüel dürtülerini içe çevirmek zorunda kalmış insanlar. İlkokul çağındaki oğulları Eli ve ismini öğrenemediğimiz köpekleriyle birlikte -ilk bakışta- mutlu bir orta sınıf aile tablosu çiziyorlar. Ne var ki orta sınıfların hayatları kırılgandır. Lizzie ve Ben’in hayatı da dış etkilere çok açık. Öncelikle Trump’ın yükselişinden endişeliler. Sonra Lizzie’nin kardeşi alkol bağımlısı Henry’nin yarattığı endişeler var. Ama en büyük endişelerinin nedeni iklim değişikliği. Endişe derken paranoyakça bir korkudan söz etmiyorum; Lizzie’nin okuduğu kitaplardan yaptığı alıntılar felaketin hiç de uzakta olmadığının çarpıcı kanıtları.

Haberin Devamı

Lizzie’nin endişeleri üzerinden aslında hepimizin bildiği ama bilmezden geldiği bir gerçeği dillendiriyor Jenny Offill. Entelektüel olarak bildiğiniz, ancak hissetmek veya harekete geçmek istemediğiniz bir tür inkârcılık durumu bu. Ya da Offill’in deyişiyle; ‘alacakaranlık bilgisi’... Tıpkı depremlerin olacağını bilmemize rağmen deprem bölgesindeki evlerimizi terk etmememize benzer bir refleks. Offill, her şeyin ürkütücü bir şekilde aydınlandığı ve aniden yeniden karardığı anlarda içine düştüğümüz durumu bir roman karakteri üzerinden sergilemek istemiş.
Gerçekten de biraz akıl-fikir-bilgi-öngörü sahibi herkes ekolojik bir felaket çağının çok uzakta olmadığının farkında ama yapılması gerekenler hakkında kimsenin fikri yok. Afrika ülkelerindeki açlık ve kuraklık haberlerini izlerken çanların artık bizim için çaldığını biliyor ama izleyici olmanın ötesine geçemiyoruz. Yapılanlar; internet sitelerinden yürütülen imza ve bağış kampanyaları, birkaç çevreci eylem, yeşili savunan partilere oy vermek, doğayı tahrip eden ürünleri kullanmamak... Ama biliyoruz ki bu tarz bireysel ya da marjinal mücadeleler küreselleşmiş kapitalizmin azgın iştahıyla körüklenen küresel ısınmanın ve diğer ekolojik felaketlerin önüne geçemiyor. İşte Lizzie’nin endişelerinin ve umutsuzluğunun nedeni bu. Ve ne yazık ki bunlara gündelik hayat dertleri de eklendiğinde ilk bakışta mutlu görünen aile tablosunun içindeki çatlaklar çıkıyor ortaya.
Lizzie’nin hayatı eski hocası Sylvia’dan aldığı çağrıyla biraz olsun değişecektir. İklim değişikliğine dikkat çeken bir hareketin başını çeken Sylvia, seyahatlerine Lizzie’nin de katılmasını ve işlerini takip edip sıkıcı kısımların üstesinden gelmekte ona yardımcı olmasını ister. Başta heveslidir Lizzie ama ABD’nin çeşitli eyaletlerinde düzenlenen etkinliklerdeki izlenimleri hiç de iç açıcı olmayacaktır. Zaten Sylvia da mücadeleyi bırakmıştır. Trump’ın seçimleri kazandığını öğrendiğinde hocasının şu sözleri yankılanır zihninde: “Kargaşanın hâkim olduğu zamanlarda insanlar bir diktatöre özlem duyarlar...”

Haberin Devamı

PARAMPARÇA
‘Hava Durumu’ 2020’de yayımlandığında olumlu eleştiriler aldığını söylemiştim. İç karartıcı meseleleri ele almasına rağmen insancıl ve insana dair bir umudu barındıran roman, çağdaş topluma ilişkin gözlemleriyle de dikkat çekici. Romanı sevimli kılan en önemli etken hiç şüphesiz roman kahramanı Lizzie. Çevresinde olup bitenlere, tüketim toplumunun çalişkilerine, göçmenlere, bağımlılara duyarlı bir kadın. Keskin ama müstehzi bir gözlemci, zeki ama göze batmamış, kendisini gerçekleştirememiş bir entelektüel. Güçsüzlüğünü, daha doğrusu yapabilirliğinin sınırlarını çok iyi biliyor. Buna rağmen elinden geleni yapmakta kararlı. Zira hiçbir şey yapmayan insanların sorununun bir parçası olduğunun farkında.
Roman boyunca geleceğin gerçekleşebilecek tüm versiyonlarını hayal etmesine tanıklık ediyoruz. “Gelecek, kapısı biraz aralık olan karanlık bir dolap. Bakmayı seçsek de seçmesek de canavar onun içinde”. Lizzie özelinde Offill bakmayı seçiyor ve okuyucuyu ne yapabileceği hakkında düşünmeye çağırıyor.

Haberin Devamı

Jenny Offill, ‘Hava Durumu’nun yazılmasında Bosnalı-Amerikalı roman ve anı yazarı Aleksandar Hemon’un ‘Mantıklı Olmayı Bırak ya da Trump Çağında Nasıl Yazılır’ adlı bir makalesinin etkisi olduğunu söylemiş. Özellikle de şu satırların: “Yapılması gereken şoku, herhangi bir şeyin kabul edilmesini engelleyen yüksek bir uyanıklığa dönüştürmek, korkuyla yüzleşmek ve her şeyin garip görünmesini sağlama şeklini sevmektir. Benim beklentim çatışmayı arzulayan ve yıkıma sahip çıkan bir edebiyat, korku içeren ve şokla baş eden bölünmüş bir zihin edebiyatı... Edebiyatı da dahil olmak üzere Amerika artık harabeye dönmüş durumda...”
Offill de klasik anlatı tarzını bir kenara bırakmış ve günümüzde yaşamanın nasıl bir şey olduğu hakkında -içgörü ve mizahla dolu kısa, zarif paragraflarla- parçalı bir roman yazmaya karar vermiş. Hikâyesini anekdotlar, alıntılar, soru-cevap listeleri ve roman kahramanının zihninden geçen çağrışımlarla kotarmış. Kendi yazma sürecinin de böyle olduğunu söylüyor Offill: “Küçük parçalar halinde bir şeyler yazarım, sonra aklımda kalıcı olup olmadıklarını görmek için bir süre kalmalarına izin veririm. Zaman geçtikçe daha az önemli olan şeyler elenir. Bir şekilde doğal dünyayı taklit eden bir form arıyordum ve bu yüzden romanı bölümlere ayırmadım, bunun yerine küçük parçalar halinde yazdım.”
Küçük parçalar halinde, didaktikliğe kaçmayan, uzun teorik açıklamalara yer vermeyen, şaşırtıcı güzellikte bir dille yazılmış ‘Hava Durumu’. Çağdaş yaşamın hem ‘korkunç müziğini’ hem de ‘sessiz ışıltısını’ yakalıyor. Dünyaya başka bir açıdan bakıyor; Offill’in dünyası kaosu ve uyumu aynı anda barındıran bir yer...
Ve böyle bir dünyayı savunmak için: “Sahip olduğumuz tek şey önemsemek. Sinizm sadece yumuşak bir inkâr biçimidir. Sırf devrimci olduğun için hüzünlü olman gerektiğine inanma sakın. İçinde bulunduğun duruma kayıtsız kalma; onun tarafsız, sıradan bir seyircisi değilsin sen, çaba göster.”

Haberin Devamı

Alacakaranlık bilgisi
HAVA DURUMU
Jenny Offill
Çeviren: Aylin Ülçer
Harfa Yayınları, 2021
176 sayfa, 29 TL.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!