Güncelleme Tarihi:
‘Bitkilerin Özel Hayatı’ Keehyun’un arabasındayken bir hayat kadınıyla pazarlık yaptığı anlarla açılıyor. Makyajını ve kulağındaki kocaman küpeleri çıkarırsa ancak anlaşabileceklerini söylediği ve sürekli göğüslerine baktığı kadınla bir süre sonra anlaşmayı başarıyor. Aslında kadınla kendisi için değil bacakları olmayan abisi için anlaşıyor. Romanın anlatıcısı Keehyun, abisine kadın bulma görevini annesinden devralmış. Fotoğrafçılık dahil her şeye yetenekli, ‘altın çocuk’, annesinin gözdesi erkek kardeşinin şimdi, kontrol edilemeyen cinsel dürtüleri içeren korkunç nöbetlere maruz kaldığını öğreniyor. Bir roman için oldukça sert bir giriş olsa da aslında öyle değil. Anlatıcı kısa sürede sevimli, şaşkın ve kesinlikle pişman olarak ortaya çıkıyor. Onun suçluluğu hikâyenin sürmesine ve başka bir yöne evrilmesine neden oluyor. O anlatırken anlamlandırıyor aslında. Kendi anlatısı ailesini anlamasına yardımcı oluyor.
Her şey en başlarda sert ama bir o kadar da komik görünüyor. Anlatıcı o kadar inandırıcı ki, anlattığı hikâye kara komediden hızla insanlık trajedisine dönüşüyor. İçinde bulunduğu trajediyi anlatırken de yavaşlıyor. Aslında her şey abisinin kız arkadaşına âşık olmasıyla başlıyor. Aşkı intikamcı bir saplantı haline geliyor, dolaylı yönlerden abisinin bacaklarını kaybetmesine kadar gidiyor. Tabii bunlar geride kalırken, şansı onu eve geri getiriyor ve çok farklı bir aile hayatının içine atıyor. Bazı şeylerin değişmediği de ortada. Sessiz babası bitkilerle teselli bulmaya devam ediyor. Bahçesine romantik bir âşık gibi bakıyor. Lee Seung-u bitkileri, özellikle de ağaçları, kavuşamayan âşıkların aldığı şekiller olarak kullanıyor. Ağaçlar insan için teselli ve manevi sığınak sunarken her şeyden önce insanlık tarihinin tanıkları olarak hikâyede yerini alıyor. Anlatıcı, özel dedektif olarak iş hayatına devam ederken gizemli bir müşteri ondan bir kadını takip etmesini istiyor. Takip edeceği kadının annesi olduğunu anladığında yazar, hikâyedeki gizem dozunu artırıyor. ‘Bitkilerin Özel Yaşamı’nın altmetinlerine girildikçe, yazarın zekice ortaya koyduğu sırlarla ilgili bir kitap olup çıkıyor.
Kitabın arka kapak yazısında 2008 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Jean-Marie Gustave Le Clezio’nun “Kore edebiyatı, Nobel ödülünü fazlasıyla hak ediyor. Ben kişisel olarak Anatoly A. Kim, Hwang Sok-yong ve Lee Seung-U’nun bu ödülün muhtemel adayları olduğunu söyleyebilirim” sözüne yer verilmiş. Nobel’e yakın bir yazar olarak Lee Seung-U, insanın en önemli kaygılarından birine odaklanıyor: “İnsanların kafasından geçenler.” İnsanlarla konuşmaya başlamak için hiçbir zaman geç değildir. Lee’nin anlatıcısı, insan zihnine girmek için karşıdan gelecek seslere kulak vermek gerektiğini biliyor. Uzun zamandır okuduğunuz en sıradışı aşk hikâyesi için de kitabın sayfalarını çevirmeye başlamalısınız.