Güncelleme Tarihi:
“Yutulmuş sözcüklerde ne çok anlam” diyor ‘Kursaktaki Hezimet’te. Yutulmuş sözcükler ‘Ağız’da (İthaki) duruyor. Diğerleriyse çoktan ‘Ağız’dan çıkmış, gitmiş dolaşmış, karışmış, bulanmış, kırılmış, sertleşmiş, değişmiş, yerine başkasını göndermiş, eksilmiş, kaybolmuş, nice yollar nice şiirlerden geçerek geri dönmüş. Çeliğe su verilir gibi şiire de yepyeni anlamlar verilmiş. ‘Boomerang’ dinamiğiyle işleyen bir şiir. Kitaptaki dinmeyen rüzgâr sesi eşliğinde, sanki her sözcük dizesine o anda dönüyor gibi. Uçarı, çapkın, sert, çocuksu, koyu ve diri sözcükler. Şair onları parlatmıyor, tam tersine uzağa atıyor, “İtirazı olan varsa çıkıp gitsin bu şiirden” bile diyor. Ece Ayhan’ın çok sevdiğim dizelerindeki kuşlar gibi Kaan Koç’un sözcükleri de. ‘Zambaklı Padişah’ şiirinde, “Biz kuşları tutmuyoruz ki/Kapıda koyveriyoruz/Dönüp onlar ceplerimize giriyorlar/N’apalım?” dediği Ece’nin. Hakiki meraklar var. Soruların şiiri. Kaan Koç, sanki soruları dize kılığına sokarsa, daha esaslı yanıtlar alacağını düşünmüş gibi yazmış. Bazı şiirler gözümüzün içine bakar, bazıları kalbimizi aralamaya çalışır, bazıları belleğimizde daha çok yer etmek ister gibidir. ‘Ağız’da kafaya, göze, kalbe, ete, kemiğe çalışan şiirler gördüm. Sarsıcı. ‘Ağız’ dolusu gülmekten mülhem, ‘Ağız’ dolusu okumak için. Uzun uzun, yola çıkar gibi, geri döner gibi ve yolda rastladıklarıyla da yol olmak için, yeniden gider gibi. ‘Uzun Yola Çıkacak Olana Öğütler’ şiirinin, “Dünyayı bilmem, gitmedim” dizesiyle başlaması ne ironiyle ne de şaşırtmacayla açıklanabilir, ikisinden de daha şaşırtıcı olanla, saflıkla, gerçekle belki. Tok, okurda tokluk hissi yaratan şiirler. Bazılarını okurken, sanki beklediğiniz şiir oymuş gibi, mektubunuz gelmiş gibi açıp okuyorsunuz, bazılarını da adından dizelerine, birkaç kez yarısından başa dönerek. Başka şiirlerden geçip kendine varıyormuş gibi de davranıyor: “Hayatıma davrandı kimileri; bulamadığım ne varsa buldular bende” diyor, sonra da şunu: “Yemin ederim kimse benim değil”. ‘Özçekim’ de müthiş şiirlerinden Kaan Koç’un: “Çok uzun şiirlerin dönemi sona erdi” dizesiyle sınanıp kendini güzel güzel okutan bir şiir oluyor. ‘Ölü Kara Sedye Ak’, 301 maden işçisinin can verdiği Soma faciası için yazılmış: “Maskeni tak, canlı rolü yap, sedyeni kızdırma/Sigortan yapıldı bunu kutla, kredi borcun da kalmadı iyi/Ne iyi seni hatırladık ölü”. Kaan Koç’tan ağız tadıyla uzuuuuuun uzun şiirler okumak, uzuuuuuun uzun sevmek için.