Güncelleme Tarihi:
1960’lı yıllardan bu yana siyasetin içinde Köksal Toptan. Bir nehir söyleşiyle hayatını anlattığı Esra Güner Hacıoğlu, kendisine “Zamanı durdurabilseniz; hangi anda, nerede dursun istersiniz” diye sorduğunda cevabı çok net: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na seçildiğim o an, zaman donsa derim...” O gün, öyle bir gündü ki; hem 450 oy alarak ilk turda Meclis başkanlığına seçilmiş hem de eşi Saime Hanım telefonda, bir torunu daha olduğunu müjdelemişti...
Zonguldak’ta çalışan babası, Rize’nin köyünde okuyan Köksal’a bir paket gönderir. O paketin içinden bir çanta çıkar. Çantada iki defter, iki kalem vardır. Bir de cam bilye... Zonguldak’ın, Toptan’ın hayallerini süslemesi de bu günlerin eseridir, çünkü çocuk aklıyla, “Zonguldak’ta böyle çantalar varsa, kim bilir başka neler var” diye düşünür.
Anılar, hayatının nasıl şekillendiğini anlamamızı sağlıyor. Mesela bir gün, “Adnan Menderes Kilimli’ye gelecek” dediler. Köksal Toptan, dördüncü sınıftaydı. Kilimli Meydanı doluydu, halk heyecanla bekliyordu. Menderes geldi, kürsüye çıktı ve konuşma yaptı. İşte o gün anladı, Köksal Toptan daha o yaşta siyaseti sevmişti.
Babasını ilk kez ağlarken gördüğü gün, Menderes’in idam edildiği gündü. O günü bakın nasıl anlatıyor: “Korkunçtu. Çok büyük bir travma yaşandı. Hepimiz, annem, babam... O acıyı, o çaresizliği anlatamam...”
Eşi Saime Hanım ile arkadaşlığı ilkokul dördüncü sınıfta başladı. Aynı ortaokula devam ettiler. Köksal Toptan hukuk fakültesini kazandı, İstanbul’a geldi. Saime Hanım da... Böylece okul arkadaşlıkları kesintisiz devam etti.
Sonra yolu Adalet Partisi’ne çıkar. Gaziosmanpaşa ilçesinin gençlik kolları başkanı olur. O günler, Süleyman Demirel’in de siyasette adının daha çok duyulmaya başlayacağı, Adalet Partisi Genel Başkanlığı’na seçildiği günlerdi. Sadece bir yıl sonra, Demirel, ilçe başkanı Ali Külünk’ü yanına çağıracak ve Toptan için, “Bu çocuğa sahip çıkın, sakın harcanmasın, kol kanat gerin. Bu çocuk ileride iyi bir
siyasetçi olacak” diyecekti.
ERKEN SEÇİME GİDEBİLSEYDİK...
Toptan, kendi gençliğinden bugünün gençliğine geliyor: “Türkiye’de bu kadar olay oluyor, siz hiç üniversitelerin adını duyuyor musunuz? Bu olaylar karşısında üniversitenin bir fikri yok mu? Tüm kesimler konuşuyor da üniversite niye konuşmuyor?”
İlk milletvekili seçildiği an kürsüye giderken ne hissettiği, evliliği, balayı, meşhur Güneş Motel olayı, bakanlığı... Her şeyi anlatmış Köksal Toptan.
Hacıoğlu’nun, “Ülkeyi 12 Eylül’e götüren sürece bugün baktığınızda, o dönemdeki düşünceleriniz halen geçerliliğini koruyor mu” sorusuna ilginç bir cevap veriyor: “Düşüncelerimde değişiklik olduğu söylenemez. Demokrasinin işleyebilmesi için Yenikapı ruhu yaratılabilir miydi diyorum, ama o günlerde öyle bir birliktelik yoktu.” Ve bir iddia ortaya atıyor: “Erken seçime gidebilseydik, Türkiye’de 12 Eylül darbesi yaşanmazdı...”
12 Eylül darbesi kitapta önemli bir yer tutuyor. Özellikle 11 Eylül günü neler olduğu altı çizilerek okunmalı...
Doğru Yol Partisi günleri, imam hatiplerden açık öğretime, güzel sanat lar liselerinden radyo televizyon liselerini açan bir bakanın ağzından Milli Eğitim’in portresi ve AK Parti’ye geçişi...
‘Ağabey’; fotoğraflar ve anılarla Köksal Toptan’ın hayat hikâyesi gibi görünse de Türkiye’nin de yakın
geçmişi aslında...