Afrika’nın büyülü gerçekliği

Güncelleme Tarihi:

Afrika’nın büyülü gerçekliği
Oluşturulma Tarihi: Aralık 23, 2022 11:28

Başyapıtı ‘Kuzeye Göç Mevsimi’yle tanıdığımız Tayeb Salih, ‘Zein’in Düğünü’nde şaşırtıcı bir düğün haberinin basit bir Sudan köyünün günlük hayatına yaptığı etkileri anlatıyor. Mutlaka okuyun Tayeb Salih’in romanlarını, sadece Sudan’ı ya da Arap dünyasını değil, bizim hikâyemizi de anlatıyor.

Haberin Devamı

Afrika ve Arap edebiyatının en en önemli yazarlarından Tayeb Salih, 1929 yılında Kuzey Sudan’ın Al Dabbah kenti yakınlarında, Nil kıyısında bir köy olan Karmakol’da doğmuştu. Hartum Üniversitesi’nde eğitim gördü. Bir süre ülkesinde öğretmenlik yaptıktan sonra İngiltere’ye yerleşen Salah, uzun bir süre BBC’nin Arapça bölümünü yönetti, UNESCO’da çalıştı. Çok iyi İngilizce bilmesine rağmen romanlarını kendi dilinde kaleme alması direniş kültürünü benimsemesindendir. Sadece dili ile değil seçtiği konularla da direnişi sürdüren Tayeb Salih’in Afrikalı veya Afrikalı Arap olarak toplumsal, dini ve politik kimliğini sergilediği romanları -‘Al-Rajul al Qubrosi’ (1978), ‘Zeyn’in Düğünü’ (1969), ‘Kuzeye Göç Mevsimi’ (1969) ve ‘Daumat Wad Hamid’ (1985)- Batı’da ses getirmiş, pek çok dile çevrilmişti. Kısa hikâyeleri de modern Arap edebiyatının en iyileri arasında sayılan Salih’in ‘Zeyn’in Düğünü’ adlı eserinden uyarlanan Arapça film, 1976’da Cannes Film Festivali’nde ödüllendirildi. Salih, 2009’da, Londra’da hayat veda etti.

Haberin Devamı

ARAP EDEBİYATI KLASİKLERİ ARASINDA
1962’de Arapça yayımlanıp 1968’de İngilizceye çevrilen ve kısa zamanda Arap edebiyatı klasikleri arasına giren ‘Zein’in Düğünü’, daha sonra prestijli Heinemann Afrika Yazarlar Dizisi içerisinde yeniden yayımlandı. Hatırlatmakta yarar var; Tayeb Salih’in 1966 yılında Beyrut’ta yayımlanan ‘Kuzeye Göç Mevsimi’ romanı, 2001’de Arap Edebiyatı Akademisi tarafından 20. yüzyılın en önemli romanı seçilmişti.
Romandan ziyade novella niteliği taşıyan ‘Zeyn’in Düğünü’, ‘Kuzeye Göç Mevsimi’ne de ev sahipliği yapan Nil kıyısındaki köyde geçer. Hikâye Zeyn’in düğün haberinin kulaktan kulağa yayılması ve çocukların neşeli “Zeyn evleniyor” çığlıklarıyla başlar. Bütün köy şaşkına dönmüştür; zira Zeyn, köyün ermişi ile delisi arasında gidip gelen bir karakterdir. Üstelik fiziksel anlamda çekiciliği de yoktur:
“Zeyn’in yüzü uzuncaydı, elmacık kemikleri, çenesi ve gözaltları çıkıntılıydı, alnı açık ve yuvarlaktı, gözleri küçücük ve daima kıpkırmızıydı. Göz yuvaları, yüzündeki iki mağara gibi içeri göçüktü. Yüzü tamamen tüysüzdü. Ne kaşları ne de kirpikleri vardı. (...) Bu yüzün altında uzun bir boyun yer almaktaydı. (Çocukların Zeyn’e taktığı lakaplardan biri de ‘zürafa’ idi.) Kolları, maymun kolları gibi upuzundu. Elleri kalındı, uzun sivri tırnaklarla biten çekik parmakları vardı. (Zeyn hiçbir zaman tırnaklarını kesmezdi.) Göğsü oyuktu, sırtı hafif kamburdu.”
Ne var ki tuhaf hal ve tavırlarıyla, iyiliğiyle ermiş katına çıkarılan Hanin ile kurduğu dostlukla köyün en renkli kişisidir Zeyn. Bir başka özelliği daha vardır bu genç adamın:
“İnsanlar her ne kadar Zeyn hakkında ileri geri konuşsalar da onun estetik zevkine güvenirlerdi. Zeyn şehrin en güzel, en ahlaklı ve en cilveli kızlarını severdi. (...) Kızların erkeklerden gizlendiği bu muhafazakâr toplumda bir tellal gibi onunla kızlarına koca aramaya başladılar. Zeyn aşk elçisi gibiydi, aşkın güzel kokularını bir yerden bir yere taşıyordu. İlk başta aşk onun kalbine düşer, sonrasında ise çok geçmeden bir başkasının kalbine taşınırdı. Sanki bir simsar veya komisyoncu ya da postacı gibiydi. Zeyn, fare gözünü andıran çukurlaşmış göz yuvasına gizlenmiş küçük gözleriyle güzel kızlara bakar, onlardan bir şeyler kapardı, belki aşk? (...) Yavrusunu kaybetmiş dişi köpek gibi oradan oraya koşturur, kızın ismini dillendirir, her yerde adını sayıklardı. Böylece çok geçmeden kulaklar dikkat kesilir, gözler farkına varırdı. Nihayetinde aralarından bir atlı uzanır, kızı onun elinden kapardı.”
Ancak belli ki bu kez kaçırmamıştır kızı elinden Zeyn. Hikâyenin geri kalanı doğrusal olmayan bir şekilde, köyün düğün öncesi yaşantısı ve olayları ekseninde kurgulanmış. Usul usul, köy hayatına nüfuz edecek karakteristik ayrıntılarla anlatıyor Tayeb Salih. Ve hikâye düğün günü kadınların zılgıtları ile sonlanıyor.

Haberin Devamı

BİR DİRENİŞ BİÇİMİ OLARAK ROMAN
Romanın mekânının sonraki romanıyla aynı yer olduğunu söylemiştim. Burası aynı zamanda -isim verilmese bile- Tayeb Salih’in doğduğu köy. Aslında bütün anlatılarında mekânla birlikte benzer karakterleri ve benzer temaları da kullanıyor Salih. Kimilerine göre bu yaklaşım yazarın, karakterlerin gelişimine tanıklık eden okuyucunun kendisini bütünlüklü bir dünya içinde hissetmesini sağlıyor. Salih’in mekân tercihi köyün sömürge öncesi kültürü, ‘Sudan’daki medeniyetin merkezini’ temsil ettiği fikrini benimsemesinden. Sadece Sudan’la sınırlı değil; Sudan köyü özelinde tasvir edilen hayat aslında Suriye, Cezayir, Mısır ve pek çok Arap ülkesinde sürüp giden hayatları da yansıtıyor. Tayeb Salih’in göstermek istediği parçalanmış Arap coğrafyasının birbirine benzerliği; “Yakında tüm Araplar bu gerçeği keşfedecekler” demiş bir söyleşisinde; “Bizim için birlik bir ölüm kalım meselesidir”.
Kısa, ilk bakışta basit ve olaysız bir roman ama tıpkı ‘Kuzeye Göç Mevsimi’nde olduğu gibi daha derin meselelere açılacak bir derinliğe sahip. Jameson’un ifadesiyle, bireysel kahramanın kaderinin ‘Üçüncü Dünya’ kültür ve toplumunda mücadele veren kamunun alegorik temsiline dönüştüğü bir anlatı. Hikâyedeki kişilerin toplumsal sınıf ve katmanları simgelediği ve köydeki çatışmanın mekânla sınırlı kalmayıp bütün bir ülkeyi ifade ettiği ‘Zeyn’in Düğünü’ pek çok açıdan tartışılabilir.
Öncelikle, köy hayatının tasvirinin araştırmacılar tarafından antropolojik bir kayıt sayılacak kadar önemli bulunduğunu söyleyebilirim. Bir zamanlar Türkiye’de yazılan köy romanlarının barındırdıkları sosyolojik zenginliğe benzer bir durum. Öyle ki “Sudan köy yaşamı hakkında etnografik çalışmalar kadar öğretici” olduğunu ileri sürenler de var. Elbette bir romana bu kadar büyük anlamlar atfetmek biraz abartılı. Ama anlatıcının köyü uzaktan etnografik bir mercekle gördüğü çok açık...

Haberin Devamı

Köyün inanç ve yaşantı açısından üçe bölünmüş parçalı yapısının Sudan modernleşmesiyle birlikte ortaya çıkan parçalanmanın simgesi olmasına rağmen söz konusu tabloya yerleştirdiği kişiler çok canlı. Salih, roman kişilerinin iç dünyalarını farklı düzeylerde ve yoğunlukta psikanalitik tahlillerle yansıtırken gerçeklik ve hayal, Batı ve Şark arasındaki kültürel fark, kardeşliğin uyum ve çatışması, bireyin sorumluluğu gibi temaları öne çıkarmış. Bu motifler ve onların bağlamını yazarın İslami kültürel geçmişi ile prekolonyal ve postkolonyal modern Afrika deneyimine dayanıyor. Ve sonuçta Tayeb Salih bireyin uyumlu bir varoluşunun ancak insani değerler etrafında kurulu bir toplumda mümkün olabileceğini vurguluyor.
Uyumun sağladığı bir finalle bitmesi romanın ütopik yanını, mucizelerle dolu -verimli- bir yılın yaşanması ise doğaüstü yanını ortaya koyan motifler. Ancak ütopyasının barındırdığı ironi, bunun bir temenni ya da uyarı olduğu biçiminde yorumlanabilir. Doğaüstülük ise çok net değil, daha çok insanların inanç biçimleri ile ilgili. Böyle bir tarzı seçmesinde 60’lı yıllarda Sudan edebiyatına egemen olan toplumcu gerçekçiliğe karşı oluşunun etkisi var; ‘Zeyn’in Düğünü’ büyülü gerçekçiliğin içinde mütalaa edilebilir. Açıkçası dili de böyle bir tarza çok daha yakışıyor.
Mutlaka okuyun Tayeb Salih’in romanlarını, sadece Sudan’ı ya da Arap dünyasını değil, bizim hikâyemizi de anlatıyor...

Haberin Devamı

Afrika’nın büyülü gerçekliği
Zeyn’in Düğünü
Tayeb Salih
Çeviren: Timur Aşkan
Ayrıntı Yayınları, 2022
80 sayfa.

BAKMADAN GEÇME!