Güncelleme Tarihi:
Yaşayan, hassas, ‘özleyen’ bir kalemi var Murat Erşahin’in. Uzun süredir sinema yazılarıyla bunun belgelerini önümüze koyuyordu; ilk öykü kitabı ‘Adam Mutsuz ve Orta Yaşlıydı’ ile de belge kuyruğuna bir yenisini eklemişti. Şimdiyse onu ikinci öykü kitabı ‘Mümkünse Sıra Başı Olsun Lütfen!’ ile kadrajımıza alıyoruz. Baştan söyleyelim, bizi yanıltmıyor Murat Erşahin, ‘hassas’ dokunuşlarını bir kez daha hissettirmeyi başarıyor. Edebiyatın zorlu yokuşlarından biridir ‘kısa öykü’. “Kısadır, kolaydır” diye bir önermenin yanlışlığını yeniden vurgulamaya gerek yok; gerçekten de edebiyatın en zor alanlarından biridir kısa öykü yazmak. Küçük bir çerçevenin içine ‘dünyayı sığdırmak’ gibi bir yükün altında ezilmekten kurtulmak zordur, kurtulup yola devam edenlerin değeriyse paha biçilemezdir. Öykücülüğümüzün devasa isimlerinin yarattığı ‘baskı’ da hırpalar ‘yeni’ yazarları bir yandan. Çünkü bir ‘çıta’ belirlenmiştir artık, en azından o çıtaya yakın bir yerde konuşlanmak önemlidir. Yaptınız yaptınız; yapamadınız, tarihin ‘edebiyat çöplüğü’ndeki yerinizi alırsınız!
Murat Erşahin’in 28 öyküyle (bunlardan birini 11 ‘çok kısa’ öykü oluşturuyor) vücut bulan kitabı ‘Mümkünse Sıra Başı Olsun Lütfen!’e gelelim yavaş yavaş...
Bahsettiğimiz ‘kısa öykü’ zorluklarını adım adım aşarken, kişisel tarihinin neredeyse bütün dönüm noktalarına temas etmeyi de ihmal etmiyor Erşahin. Bu durumu ‘özleyiş’le ilişkilendirmek mümkün tabii; çağın karanlığının bize dayattığı kötücül duyguları bertaraf etmek için ‘özlemek’le. Doğumdan ölüme uzanan yolda karşımıza çıkan bütün ‘sınavlar’dan alnımızın akıyla çıkmayı kovalarken, kimi zaman da elimizde olmayan sebeplerin bizi sürdüğü yokuşlarda debeleniyoruz. Murat Erşahin de bu yokuşların günümüzde çok daha belirgin ve zorlayıcı olduğunu düşünüyor olmalı, ki geçmişin tozlanmasına izin vermeyen bir hikâye anlatımına kucak açıyor.
Her bir öykünün ortak noktasının ‘hasret’ olduğunu net bir şekilde ifade ediyor Erşahin. “Her şey kirlendi ve biz dımdızlak ortada kaldık!” demeye getiriyor belki de. Haksız da sayılmaz. Aynı kuşağın çocukları olduğumuz için düş kırıklığını ve hasretini anlamamız zor değil. Şirazesinden çıkmış bir insanlığın ayak izlerine mi takılmalı, yoksa kendi ‘masum’ ayak izlerinden uzaklaşmamalı mı? İşte soru bu. Murat Erşahin, bu sorunun etrafında fazla dolanmadan, doğrudan derdini anlatmayı deniyor bu kitapta. Ve kendi ayak izlerine sadık kalarak bir rota belirlemeye çalıştığını söylüyor. Geçmişle bir tür hesaplaşmaya da giriyor bir bakıma; özlüyor geçmişi ama yaşadıklarından bir ders çıkarmaya da çalışıyor. Pişmanlıksa göze çarpmıyor pek. Edebiyat ve sinema başta olmak üzere, Murat Erşahin’in hayata bakışını tarif ederken ‘olmazsa olmaz’ denebilecek unsurlar da baskın bir biçimde kendini hissettiriyor öykülerde. Yazarlar ve filmler arasında slalom yaparken karşımıza çıkan duraklar, bize de bazı şeyleri hatırlatıyor, bazı şeyleri de özletiyor. Bu öyküler, “Biz ne ara böyle olduk!” demeye yöneltiyor bizi de. Çağın hoyratlığına kurban gitmemek için harcanan çabayla anlamlanan bir hayatın ‘sessiz çığlık’ı belki de bu kitap. ‘Sinemadan çıkmış insan’ın, ara vermeden başka bir filme girip ‘hoyratlık’tan uzaklaşmaya çalışmasının tezahürü ya da... Murat Erşahin’in kitabı, ‘mümkünse’ ve ‘lütfen’ diyerek nezaketi elden bırakmayan bir neslin uçup giden ruhunun kırıntılarına bir tür saygı duruşu öte yandan da. Ve avuçlarımızın arasından kayıp giden hayatların ardından yakılmış bir ‘ağıt’...
Mümkünse Sıra Başı Olsun Lütfen
Murat Erşahin
h2o Kitap, 2019
160 sayfa, 18.90 TL.