Adalet oyunu

Güncelleme Tarihi:

Adalet oyunu
Oluşturulma Tarihi: Ocak 06, 2023 09:59

Pek çoğumuzun tanıdığı Harry Bosch karakterinin yaratıcısı ve çağdaş Amerikan polisiye edebiyatının kültleşmiş ismi Michael Connelly, ‘Son Hüküm’de avukat Mickey Haller’in çetrefilli ve tehlikeli bir davayı çözme sürecini anlatıyor. Kitapta Bosch ve Haller işbirliği yapıyor.

Haberin Devamı

Tam adıyla Michael Joseph Connelly, 1956’da Philadelphia’da, İrlandalı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Babası inşaat işindeydi; Michael Connelly de babasının izinden giderek inşaat mühendisliğine girdi. Ancak polisiye tutkunu olan annesinden etkilendiğini çok geçmeden anlayacaktı. Mühendisliği bırakarak gazetecilik bölümüne girdi, 1980’de Florida Üniversitesi’ni bitirdikten sonra uzun süre gazetecilik yaptı. 1987’de hayranı olduğu Raymond Chandlers’ın kentine ve dedektif Philip Marlowe’un evine, yani Los Angeles’a taşınması Connelly için tam bir dönüm noktasıydı. Bir yandan gazeteciliği sürdürürken bir yandan da ilk romanı -ve ilk Harry Bosch macerası- ‘The Black Echo’yu (‘Kara Yankı’, 1992) tamamladı. Edgar Gizem Yazarları en iyi ilk kitap ödülünü kazanınca her yıl bir roman hızında sürdürdü yazmayı. Adı satış listelerinin en üst basamaklarına tırmanmaya başladığında gazeteciliği bıraktı ve bütün zamanını polisiye edebiyata ayırdı. Bu, göz alıcı bir kariyerin başlangıcıydı. Özellikle LAPD dedektifi Hieronymus ‘Harry’ Bosch ve avukat Mickey Haller karakterlerinin yer aldığı dizileriyle dünya çapında ün kazandı. 40’tan fazla dile çevrilen, 40’tan fazla kitap yayımlayan Connelly, 74 milyonu aşan satış rakamıyla gelmiş geçmiş en çok satan yazarlar arasına da girdi. Çok sayıda edebiyat ödülü kazanmasının yanı sıra romanları sinemaya ve TV dizilerine uyarlandı. Yazmayı hâlâ büyük bir ciddiyet ve enerji ile sürdürüyor.

Haberin Devamı

HALLER VE HARRY BİR ARADA
Connelly, 2005 yılına kadar dedektif Haryy Bosch dizisinden 11 roman yayımlamış, ayrıca Jack McEvoy ve Terry McCaleb dizilerinden de birer kitap çıkarmıştı. 2005’te yeni bir diziye daha başlayacaktı; avukat Mickey Haller.
Serinin diziye uyarlanan ilk kitabı ‘Lincoln’de mesleğini Los Angeles’ta sürdüren, avukatlık bürosu yerine Lincoln marka arabasını kullanan avukat Mickey Haller ile tanışmıştık. Müvekkillerinin çoğu uyuşturucu satıcısı ve gangsterlerden oluşan, onları savunmak için yasal boşluklardan yararlanan Mickey Haller, adalet oyununda Harry Bosch’un karşı tarafında yer alıyordu. Ancak vicdan sahibi birisi olarak gerektiğinde müvekkillerinin hesap vermesini sağlayacak bir adalet anlayışına da sahipti; bazen ABD polisinin ‘brass verdict’ dediği ‘sokak adaleti’ anlayışına...

Haberin Devamı

Türkçede ‘Son Hüküm’ adıyla yayımlanan ‘Brass Verdict’ (2008) tam da bu anlayışın yansıması.
Ünlü bir avukat olan babasının izinden giden Mickey Haller, bu macerasında 42 yaşında. Karısından birkaç yıl önce ayrılmış. Hayatındaki önceliği kızı Hayley ile ilişkisini rayına oturtmak. İlk macerada başından geçenlerden sonra mesleğinden ve insanlardan biraz uzaklaşmış.
İşte bu sırada eski arkadaşı avukat Jerry Vincent’in öldürüldüğü haberini alır. Vincent, elindeki dosyaları sürdürmesi için Haller’i vasiyet etmiştir. Karısını ve karısının sevgilisini öldürmekle suçlanan Walter Elliott’un davası işte böyle gelir önüne. Hollywood’un yani sinema dünyasının güçlü patronlarından olan bu adamın davası elbette medyada karşılığını bulmuş ve dikkatler Mickey Haller’in üzerine çekilmiştir. Bu aynı zamanda arkadaşı Jerry Vincent gibi Haller’in de olası bir suikastın hedefi haline gelmesi demektir. Neyse ki cinayetlerin soruşturmasını yürüten dedektif, Harry Bosch’tur. İlk kez bir araya gelen bu iki adam önce takışsalar bile bir süre sonra suçluları açığa çıkarmak için işbirliği yapmaya karar verirler. Ancak güç, menfaat, maddi çıkar ilişkileri ile sulanan bastıkları zemin çok kaygandır...

Haberin Devamı

HERKES YALAN SÖYLER
Türkçeye ilk çevirisi 1999’da yapılan Michael Connelly polisiyelerini, özellikle de Harry Bosch serisini çok sevdiğimi söyleyebilirim; polisiye işlemleri, dava aşaması, Los Angeles kentinden insan manzaraları ve karakterleriyle arka planı çok sağlam ve inandırıcı. Genellikle arkasında kentin kodamanlarının karıştığı suçlara dayalı hikâyeleri ve olay örgüsü de bir o kadar ayakları yere basan cinsten. Connelly de Amerikalı, romanları da çok satıyor ama ‘Amerikan Bestseller’ polisiyelerinin uçuk kaçık seri katil klişesinin çok uzağında duruyor.
Connelly romanlarında kentin ve karakterlerin öneminden söz ettim. Mesela Bosch karakterini ele alalım. Koyduğu isim bile yazarın kurguya nasıl yaklaştığını gösteriyor. Şöyle açıklamış Connelly: “Bu karakterin yaratılmasına yaklaştığımda hiçbir şeyi boşa harcamak istemedim. Mümkünse karakterinin tüm yönlerinin anlamlı olmasını istedim. Bu, elbette, adını da içerecektir. Üniversitedeyken gerçek Hieronymus Bosch’un çalışmalarını kısaca incelemiştim. Sefahat, şiddet ve insan kirliliğinin zengin detaylı manzaralarını yaratan 15. yüzyıldan kalma bir ressamdı. Cehennem de dahil olmak üzere eserlerinin çoğunda ‘çıldırmış bir dünya’ hissi var -bunlardan biri, yazdığım bilgisayarın üzerindeki duvarda asılı. Bunun karakterim için mükemmel bir isim olacağını düşündüm, çünkü çağdaş Los Angeles’ı Bosch’un bazı resimleriyle yan yana getirmenin metaforik olanaklarını gördüm. Başka bir deyişle, Bosch’umu bugünkü Los Angeles’ın cehennem gibi bir manzarasında başıboş bırakmayı planlıyordum.”

Haberin Devamı

Kısacası Connelly, romanlar toplamını, tüm karakterlerinin bir Bosch resmindeki gibi yerleştirildiği büyük bir tuval olarak tanımlıyor. Bu karakterler bazen kesişir, bazen çatışır, bazen birlikte iş yaparlar. İşte bu nedenle farklı serilerinin kahramanları farklı serilerde yan rollerde boy gösterirler. Arka planda ise ‘sefahat, şiddet ve insan kirliliğinin zengin detaylı manzaralarıyla’ Los Angeles, yani Melekler Şehri yer alır. Connelly’nin suçla mücadele eden kahramanları Cehennem Melekleri’dir.
‘Son Hüküm’ de Connelly’nin her zamanki bakış açısını yansıtıyor. Harry Bosch dizisinde suçlarla mücadele eden Bosch’un ağzından sergilenen sinizm, Mickey Haller dizisinde de hâkim. Haller’in hukukla adalet arasında yaptığı ayrım daha hikâyenin başında söze dökülmüş:
“Herkes yalan söyler. Polisler, avukatlar, müvekkiller... Jüriler bile. Ceza hukukunda, her davanın jüri seçimi esnasında kazanılıp kaybedildiğine dair bir inanç vardır. Ben buna sonuna kadar inandığımı henüz söyleyemem ama bir cinayet davasında, müvekkilinizin kaderini tayin edecek 12 vatandaşın seçiminden daha önemli bir safha olmadığını bilirim. (...) Hâl böyleyken, biz her davaya jüri seçimiyle başlarız.”

Haberin Devamı

Mahkeme bir oyun alanıdır. Mesele adaletin tecellisi değil, kimin daha inandırıcı olduğunda. Bu nedenle savcı ve avukat karşılıklı olarak bir tiyatro sahnesindeki oyuncular gibi jüriyi etkilemeye -kızdırmaya, öfkelendirmeye, duygulandırmaya- çalışırlar. Hikâye boyunca bu sahneyi sıklıkla kullanıyor Connelly. Mickey Haller’in birinci tekil şahıs anlatıcısı olarak yaptığı değerlendirmelerle adaletin nasıl bir görsel şova dönüştüğünü anlayabiliyoruz. Ancak gerilim hiç eksik değil; bir yandan cinayetleri kimin işlediğini, diğer yandan mahkemedeki oyunun nasıl sonuçlanacağını merak ederken hikâyenin sürprizli sonu da geliyor.
Connelly, kariyerinin başında hikâyesi ve kurgusu sağlam polisiyeler yazmıştı. Zaman ilerledikçe üslubunu da sağlamlaştırdı. Diyalogları, tasvirleri, tempoyu hızlandırma ve yavaşlatma becerisiyle sadece iyi bir polisiyeci değil, iyi bir yazar olduğunu kanıtladı. ‘Son Hüküm’ bunun iyi bir örneği; iyi bir roman, iyi bir polisiye...

Adalet oyunu
SON HÜKÜM -
MICKEY HALLER SERİSİ 02
Michael Connelly
Çeviren: Mehmet Gürsel
Ayrıksı Kitap, 2022
560 sayfa.

BAKMADAN GEÇME!