Açılsın ‘Algı Kapıları’...

Güncelleme Tarihi:

Açılsın ‘Algı Kapıları’...
Oluşturulma Tarihi: Şubat 16, 2017 16:30

Yunan sanatçı Maro Michalakakos’un Galeri Nev İstanbul’daki ‘Algı Kapıları’ sergisi, kimlik, kadınsılık, aşk ve ölüm arasında ‘düşleyecek ve düşünecek materyal’ vermekte ve ‘algı kapıları’mızı açmakta.

Haberin Devamı

Maro Michalakakos’un Galeri Nev İstanbul’da sergilenen kimi eserlerinde görebileceğimiz, kendisinin geliştirdiği özel bir tekniği var. Michalakakos, kadifeyi neşter gibi ameliyat malzemeleriyle kazıyarak kumaşın üzerinde bir imaj yaratıyor. Ortaya çıkan eserini, sergisinin kurgulandığı mekânın mimari yapısını ve tarihini gözeterek yerleştiriyor. Bu vasıtayla mekâna girdiğimizde aşina olduğumuz halinden farklılaşmış bir mekânla ya da beklenenin dışında bir ortamla karşılaşıyoruz. Örneğin, ‘Arzu ve Güzelliğin Altın Hapishanesi’ adlı esere baktığımızda, bir binanın pencerelerine kadife kazıma tekniğiyle yapılmış eserler yerleştirmiş ve sergi mekânının ortasında Uyuyan Güzel’in’ yatağı bulunmakta. Pencere önüne yerleştirilmiş eserlerde kumaşın kazınmış yerlerinden ışık girer ve yapılan resim, doğal ışık sahnesinde görünür olur. Bir evin pencerelerinden içeri hava ve ışık haricinde, komşuların, yani dışardakilerin, bakışı da girebilir. Pencereler, duvarların aksine görüntü geçirgendirler, evi hassas ve bakışa açık kılarlar.

Haberin Devamı

Michalakakos, başını ellerinin içine yerleştirmiş düşünen bir insan figürüne ve ne gördüğünü kestiremediğimiz çökkün gözlere ‘Gelecek Geçirmez’ ismini vermiş. Bu çarpıcı bir başlık. Sanatçı, ‘Algı Kapıları’ sergisindeki bu eseri, ilk olarak 12. yüzyılda bir hapishane olan ve sonrasında sergi alanına dönüştürülen Chateau de Adhémar’ın pencerelerinde sergilemişti. Bu zindanlar, bir kez girildiğinde bir daha çıkışı olmayan, ölüme kadar geleceğin yok sayıldığı mekânlardı. ‘Gelecek geçirmez’ olan sadece 12. yüzyılda oraya kapatılanlar için o zindan değildir. Aynı zamanda bakışın ta kendisidir. Michalakakos’un eserlerine bakarken biz de ‘Ben kimim, ne görüyorum, nerede duruyorum ve durduğum yerde ben yokken ne vardı?’ sorularıyla baş başa kalırız.

Aynı doğrultuda okuyabileceğimiz bir başka eser, ‘Eye, I’ (Göz, Ben) diye adlandırdığı, üzerine kendisinin geliştirdiği teknikle gözlerin kazındığı bir psikanalist divanıdır. Bildiğimiz gibi, psikanalistler divanın arkasında oturarak analizanlarına kendilerinin bakışından kopma ve özgürce akıllarına geleni söyleme imkânını verirler. Tam da bireyin kendisini gözden geçireceği, dile getireceği, analistinin ve tüm ötekilerin bakışından mesafe alacağı divanda yatarken beliren göz ve bakış kimindir? ‘Arzu ve güzelliğin altın hapishanesi’nden kaçmaya yarayabilir mi? Bu eser bu soruları anlamlandırmamıza yardım edecektir.

Haberin Devamı

Ne kadar güzel ve çekici gözükürse gözüksün, özne, Uyuyan Güzel’in prensini beklediği altın yatağından, kendi arzusunu dile getirdiği ve arzusunun arkasında durduğu konuma geçmelidir. Bir diğer deyişle, Uyuyan Güzel’in bakışlarla çevrili yatağından, psikanalistin divanına ve buradan da bir arzu nesnesi olmaktan, arzulayan özne olmaya giden uzun bir yolu vardır. Bu bağlamda Michalakakos’un eserleri kültürün ekranlardan bize yansıyan görsellik üzerine kurulu olduğu 21. yüzyılda, kadının aldığı değişik konumların sanatsal bir araştırması olarak okunabilir mi? Başka bir deyişle 21. yüzyılda kadın olmak ve âşık olmak ne demektir?
Her şanslı birey için yaşamı var eden aşk ve cinselliktir, sonunu hazırlayansa ölüm... Aşk ve cinsellik, yaşam ve ölüm arasında bu yüzyılda nerede ve nasıl konumlanıyor? Michalakakos’un suluboyayla yaptığı güzel ama ölüme mahkûm hayvan resimleri, Uyuyan Güzel’in yatağını ‘Arzu ve güzelliğin altın hapishanesi’ diye adlandırması tam da güncel olan selfie’ler, ‘photoşoplanmış’ güzellikler arasında hapsolmuş arzu nesnesi konumundaki kadının aşkına dair ne söyler?
Michalakakos’un eseri hepimizin günlük hayatta bildiği divan, lavabo, yatak gibi nesnelerin ve masallardan ya da mitolojiden gelen karakterlerin dönüşümüyle bize kimi zaman bilinçli olarak, kimi zamansa, henüz farkında olmadan dahi kimlik, kadınsılık, aşk ve ölüm arasında ‘düşleyecek ve düşünecek materyal’ vermekte ve ‘algı kapıları’mızı açmakta...
‘Algı Kapıları’ 4 Mart’a kadar Galeri Nev İstanbul’da.
*Pınar Arslantürk: Psikoterapist

Haberin Devamı

Maro Michalakakos kimdir?
1967 Atina doğumlu Maro Michalakakos Fransa’daki Ecole Nationale d’Arts Plastique de Paris-Cergy’de ve Almanya’daki Hohscule for Bildende Kunst in Braunschweig’de güzel sanatlar eğitimi gördü. Yunanistan, Fransa, İsviçre, Almanya ve Amerika’da sergiler açtı. Eserleri aralarında İstanbul Modern’in ('Yok Olmadan' sergisinin afişindeki kuşlar ona ait) de olduğu pek çok önemli müzede sergilenen sanatçı, Atina’da yaşıyor ve çalışıyor.

Açılsın ‘Algı Kapıları’...


BAKMADAN GEÇME!