Güncelleme Tarihi:
En kolay en yakınımızdakileri incitiyoruz. En kolay onları görmezden geliyoruz. Onca kelimeye boğulduğumuz 24 saatlik zaman dilimlerinde sevgilimize, eşimize, annemize, babamıza, çocuğumuza, en yakın arkadaşım dediğimize sus pus oluyoruz en çok. İçimize atıyor, üstünü örtüyor, geçiştiriyoruz. Biriktiriyoruz istemeden de olsa. Kalbimiz ağırlaşıyor. Yükün ağırlığını fark ettiğimizde çok geç olmadıysa ne âlâ...
Doğal ebeveynlik ve bağlanma üzerine yazan, konuşan psikolog Nilüfer Devecigil’den kulakta kalan: “İlişkilerde incinir, ilişkilerde iyileşiriz.” Zehra Çelenk’in öykülerini okurken aklımda hep ‘ilişkilerde aldığımız yaralar, yaptığımız beceriksiz pansumanlar’, kulağımda (Elif Turan) yorumuyla ‘Aç Kapıyı Gir İçeri (gönlüm bekliyor seni)’...
Zehra Çelenk’in ilk öykü kitabı ‘Hayatta Kalma Rehberi’ndeki ilk hikâyeden, ‘Manzara Körlüğü’nden devam edelim: “...Denizin, ormanın, kentin manzarası gibi, insanın da manzarası gücünü zamanla kaybediyor. Birbirimizin yüzüne baka baka görünmez hale geliyoruz. Alışkanlığın tutarlı kaplumbağası aşkın sabırsız tavşanını daima yeniyor.”
‘Manzara körlüğü’ metaforu kendini diğer öykülerde de sık hissettirerek kitabın tamamına yayılıyor. Ve yazar eşliğinde; öykü kişileri için manzaranın netleştiği, o körlük hissinin dağıldığı kritik ‘an’lara süzülüyoruz. Zehra Çelenk büyük değişimleri tetikleyen ufak anları hikâyeleştiriyor, tekil hayatlardaki daracık aralıklara gizlenmiş öyküyü çıkarıyor ortalığa. Sevgili, karı-koca, anne-kız, baba-kız, kardeşler, kediler geçiyor o aralıklardan. Hepsi bir zaman sevilmiş, bir zaman sonra anlaşılmaz, sevilmez olmuş kişileri var Çelenk’in. Annesini terk ederken onun neşesini de alıp giden babanın ardındaki kız (Hayatta Kalma Rehberi) ya da hayranı olduğu yazar kocasını ‘gerçekten tanımaya başlayan’ genç kadın (Mavi Fincan) bu öykü kişilerinden. ‘Ses Rengi’nde hepi topu 32 kelimelik bir karşılaşmanın, ‘Boynuz’da birkaç saniyeyi kaplayan bir bakışmayla gelen ‘kendini fark etme’ anının öyküsünü kuruyor Çelenk.
İkinci bölümündeki (Gelecekte Biten Hikâyeler) üç öyküde; bugüne çok uzak durmayan distopik günlerden sesleniyor bize yazar. Ruhlarımıza ve kalplerimize kasteden gri bir gelecek bu... Ama ‘üst sistemlerin’ hayatlara ördüğü denetim ağları (bugüne göre) çok daha çetrefilli teknolojik detaylar içerse de insanın özdeki dertlerinin o günlerde de değişmeyeceğini sezdiriyor.
‘Hayatta Kalma Rehberi’ndeki hemen hemen tüm öykülerin bana geçen ortak bir duygusu var: Her bir öyküyü iyi yazılmış, iyi çekilmiş bir filmin birkaç dakikasını izliyormuşum gibi yaşadım. Çelenk’in kalemi, okuyanı çok hızlı çekiyor bahsetmeye çalıştığım anların içine. Noktayı koyarken aynı hızda değil ama neyse ki, usulca bırakıyor sizi yere... İncitmeden. İçini, nefesini, kalbini serinletiyor okuyucusunun. Zehra Çelenk’in kalemine Gazete Duvar’daki haftalık yazılarından aşina olanları şaşırtmayacak bir ton bu. Kelimelerle oyun oynamayı değil zarif danslar yapmayı sevdiğini sezdiren bir kadın karşımızdaki. Hayat akıp giderken durup dinlemediklerimiz için bizim yerimize ‘pause’ tuşuna basıyor sanki. “Akıp giden hayatta kayıp düşmemek için sağlam manevra kabiliyeti edinir, kendinden başkasını düşünemeyen insanlar” haline dönüşürken hep beraber; içimize, karşımızdakinin içine dokunma duygusu yaratan öyküler anlatıyor. Karamsarlığa, betliğe düşmek yok öykülerde. Tersine, Çelenk her son noktasına anlayışlı bir tebessüm de konduruyor; sayesinde insan, hayatta kalmanın bin türlü yolu olduğunu hissediyor.
Hayatta Kalma Rehberi
Zehra Çelenk
Everest, 2019
111 sayfa, 15 TL