Güncelleme Tarihi:
Klasik tragedya türünün yaratıcısı kabul edilen Aisykhylos’un kaleme aldığı ‘Yakaranlar’, “Durdurun bu düzeni, durdurun!” diyerek sesleniyor 2500 sene öncesinden bugüne... Binlerce yıl sonra yeniden doğduğu topraklara dönen metin, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde DasDas Sahne’de prömiyerini yaptı. Mısır’dan Yunanistan’a kaçabilmek için vatanlarını terk eden 50 cesur kadının hikâyesini anlatan metnin rejisi Arif Pişkin, Didem Balçın, Mert Fırat ve Volkan Yosunlu’ya emanet. Aysun Şişik tarafından ilk kez Türkçeye çevrilen oyun, çeşitli yaş ve meslek gruplarından altı profesyonel ve 44 amatör olmak üzere toplam 50 oyuncuyla sahneleniyor. Hayal Köseoğlu ve Edip Tepeli’nin de yer aldığı metnin müzikleri ise Vedat Yıldırım imzasını taşıyor. Cinsiyet eşitsizliğine, insan haklarına ve mülteci olma konularına değinen ‘Yakaranlar’, 2500 sene öncesinden günümüze atıfta bulunan bir sesleniş aslında. Mert Fırat, ‘Yakaranlar’da cinsiyet eşitsizliği ve mülteci sorunu, seyirciyi asıl meseleye götüren konular. Metnin ana mesajı; “Bizler özgür bireyler olarak yaşamımızı sürdürmek istiyoruz” diyerek özetliyor oyunu. Didem Balçın ise ‘Yakaranlar’ın, o çağlardan günümüze baskıya karşı duran kadınların seslenişini anlattığını belirterek, “Hiçbir kadın, hiçbir erkek; daha doğrusu hiçbir birey zorla istemediği bir hayata ya da duruma maruz kalamaz. Bugün hâlâ gündemde olan konu istenmeyen evlilikler, çocuk gelinler, şiddete maruz kalan kadınlar olunca hikâye güncel bir boyut kazanıyor” diyerek, bu yüzyıllık seslenişi anlatıyor. ‘Yakaranlar’ı reji ekibinden Mert Fırat, Didem Balçın ile oyuncu Hayal Köseoğlu ve müziklerin arkasındaki isim Vedat Yıldırım’dan dinledik.
MERT FIRAT: DÖNEMİN ‘DİSTOPİK’ GELEN DÜNYASI BUGÜN HÂLÂ VAR
Dünyanın en eski oyunlarından biri olan ‘Yakaranlar’ın sizdeki karşılığı nedir, neler hissettiriyor?
Öncelikle ‘Yakaranlar’ı, 2500 yıl sonra doğduğu topraklarda dünyada ilk kez Türkçe olarak sahnelemek bizim için tarifi çok güç bir his yarattı. Hikâyenin bendeki karşılığı ise maalesef aradan 2500 yıl geçmesine rağmen bu dünyada hiçbir şeyin değişmemiş olması ve belki de o dönem ‘distopik’ gelen dünyanın bugün var olması. O dönemde yakaran kadınlar, bugün katbekat artmış şekilde yine yakarıyor, isyan ediyorlar. Tek istekleri onları bağlayan, birebir görmediğimiz ama her an hissettiğimiz zincirlerden kurtulmaları. ‘Yakaranlar’ da bunu anlatıyor.
Projeye nasıl başladınız?
DasDas’ta kendi prodüksiyonlarımız dışında pek çok tiyatro ekibine ev sahipliği yapıyor, Türkiye’deki oyunlarla beraber yurtdışındaki oyunları da takip ediyoruz. Londra’da ATC Theatre’da sahnelendiğini duyduğumuz ‘Yakaran Kadınlar’ı izleme şansı yakaladık ve ekiple tanıştık. Uzun fikir alışverişleri sonucunda da ‘Yakaranlar’ı DasDas’ta tiyatroseverlerle buluşturma fırsatı yakaladık.
VEDAT YILDIRIM: YAKARANLAR’IN SESİ OLMAYA ÇALIŞTIK
Projeyi hayata geçiren arkadaşlar; gerek reji ekibi gerekse DasDas ailesi, kültürel-politik bir yerden yola çıkarak ‘Yakaranlar’ı bugüne ve bugünün Türkiye ve Ortadoğu’suna göstermek istiyor. Bizler de Kardeş Türküler geleneğinden gelen müzisyenler olarak bu coğrafyanın kültürel renklerine, dokusuna, yaşantısına kültürel çoğulcu bir yaklaşım getirmeye çalışıyoruz. 2500 yıl önceki metin eski bir hikâye olmasına rağmen kadın-erkek meselesi açısından çarpıcı bir güzelliğe sahip. Bizler; özellikle dramaturji ekibi, koreografi, müzik, ışık ve ses ekibi ‘Yakaranlar’ın sesi olmaya çalıştık. Bu trajediyi ve ‘kadınların kaderlerine meydan okuma hallerini en çıplak hali ile nasıl verebiliriz’in peşinden koşmaya çalıştık. Umarım becerebilmişizdir.
HAYAL KÖSEOĞLU: NEREYE KAÇABİLİRİM ÖZGÜR OLMAK İÇİN?
Yüzyıllar önceden günümüze seslenen bir metinle sahnede izliyoruz sizi. Hikâyeyle ilgili neler düşünüyorsunuz?
2500 yıl önce yazılmış olmasına rağmen maalesef hâlâ gerçekliğini koruyan bir konu. Keşke bu, hâlâ kanayan yaralarımızdan olmasa. Özellikle ataerkil bir toplumda yaşamanın omuzlarıma yüklediği yükün, bilinçaltıma attığı korku tohumlarının, hareket kabiliyetime olan kısıtlamaların, kendimi her alanda ifade etme konusunda ürkekleştirmesinin yarattığı baskıdan kaçma isteğini çok iyi anlıyorum. Bu kadınların dertlerinden biri de bu aslında.
Bu oyunun sizi en etkileyen cümlesi nedir?
“Nereye kaçabilirim özgür olmak için?!” Bu oyunda beni çok etkileyen cümledir bu. Ataerkil toplumlarda bir kadın bence bunu fazlasıyla hissediyor. ‘Yakaranlar’ın, buluştuğu seyirci özelinde değişen bir derdi olmalı. Çünkü ataerkil düzeni değiştirme arzusu bu oyunu izlerken bence izleyen kadınların da erkeklerin içinde de aynı güçte yanacak. Yanı başımızda her gün bu trajedi misliyle yaşanıyor. Biz de “Unutmayın bizi, biz buradayız!” diyoruz. Seyirci bunu hissederek ayrılırsa salondan, ne mutlu bize.
‘Yakaranlar’ 19, 26 Mart ve 2, 9, 16, 23, 30 Nisan’da saat 20.30’da DasDas Sahne’de izlenebilir.