Güncelleme Tarihi:
Anaïs Nin, 1903 yılında Fransız-Danimarkalı karışımı şarkıcı Rosa Nin Cullnell ve Kübalı ünlü piyanist Joaquin Nin’in kızı olarak dünyaya gelir. Fransa Neuilly’de doğan Anaïs Nin’in yazma tutkusu 11 yaşında, hayatının sonuna kadar yazdığı ‘Günlükler’iyle başlar. 1923’te bankacı Hugh Guiler ile, 1953’te ise orman memuru Rupert Pole ile evlenir. Aynı anda evli kaldığı Guiler ve Pole, Nin’in 1977’de hayatını kaybettiği ana kadar birbirlerinden habersiz yaşar. Birçok kitap yazan Anaïs Nin’e asıl ününü kazandıran 1966’da ilk cildini yayımladığı ‘Günlükler’idir. 15 bin sayfa, 7 ciltten oluşan günlüklerinin tamamı 1985 yılında Hugh Guiler’in ölümünden hemen sonra Rupert Pole’un izniyle eksiksiz olarak basılınca edebiyat dünyasında sansasyon yaratır.
KOLEKSİYONCU İÇİN HİKÂYELER
1940’larda bir ‘Koleksiyoncu’ için erotik hikâyeler yazmaya başlar Nin. Sayfası 1 dolara yazdığı bu hikâyeler için yazar Henry Miller aracı olur. Ölümünden sonra yayımlanan ve erotik öykülerinin toplandığı ‘Venüs Üçgeni’ ilk kez tam metin olarak Notos Kitap tarafından Betül Kadıoğlu çevirisiyle yayımlandı.
Nin psikanaliz yüklü, ‘gerçeküstü’ ve şiirsel dille yazılmış erotik hikâyeleri, başlarda sadece telefonla görüştüğü, müşterileri için erotik hikâyeler toplayan ‘Koleksiyoncu’nun eleştirisine uğrar. ‘Şiirsellik değil’ eğlence isteyen ‘Koleksiyoncu’nun baskısı altında yazılan erotik hikâyeler edebiyat dünyasında bir ilktir. Nin, kendi duygu dilini yaratarak, erkek yazarların tekelindeki alana girer. Kendi fantezilerini gerçeklik diye pazarlayan erkeklerin anlatılarına karşı bir meydan okumaya ve güçlü bir saldırıya girişir.
‘Venüs Üçgeni’ndeki tüm hikâyeler kadınsı bakış açısıyla erkek cinselliğinin varsayımları arasındaki bir araştırma. Canlı ve tutkulu karakterleriyle Nin, sadece aşkın anlam ifade ettiği bir dünyada kadın cinselliğinin özüne iner. ‘Venüs Üçgeni’nin en çarpıcı özelliklerinden biri de modern yüksek çözünürlüklü pornoya tamamen zıt bir yönde ilerlemesi. “Seks gözyaşlarıyla, kahkahayla, sözcüklerle, vaatlerle, olaylarla, kıskançlıkla, hasetle, korkunun, yabancı diyarlara yapılan yolculukların, yeni yüzlerin, romanların, öykülerin, düşlerin, fantezilerin, müziğin, dansın, afyonun, şarabın heyecanıyla karışmalıdır” der Nin o ünlü günlüklerinde.
DUYGULARIN PARÇALANIŞI
Felsefi, hızlı ve rahatsız edici bu erotik okumalarıyla bizi birçok farklı karakterin hayatında geziye çıkarıyor Nin. Yolculuk, gittiği her ülkede kadınların ilgisini çeken ‘Macar Maceraperest’in takıntıları ve aşırılıklarıyla başlar. Kimliğini hiçbir zaman açık etmeyen ‘Tüllü Kadın’ özel buluşmalar için şık bir restorandan yabancılar seçer. ‘Linda’ aynada gerçek yüzünü taşıyamayan yalancıdır. Onun yüzündeki şehvet, erotizm yerine utanmaya dönüşür. ‘Lilith’in hikayesi, bir kadının kocasına hiç istek duymadığı bir tür oyundur. ‘Bask ve Bijou’daki erkek karakter cinsel saplantıları nedeniyle yalnız ve üzgündür...
Erotizmin ve dramatik gerginliğin birlikte büyüdüğü ‘Venüs Üçgeni’nde, döneminin kadın yazarları Colette ve Woolf gibi, Anaïs’in duygularını parçalaması, derinlemesine analiz etmesi, çözümlemesi sadece ‘erotik edebiyat’ okurları için değil, tüm edebiyatseverler için sıradışı bir deneyim olacaktır.