Güncelleme Tarihi:
Çocukluğumun geçtiği kasabada milli bayramlar adeta paylaşılmıştı. Cumhuriyet yetişkin erkeklerin, 23 Nisan kadınlar ve özellikle kız çocuklarının ve genç kızların, 19 Mayıs ise erkek çocukların, gençlerin. Bir de 27 Mayıs Bayramı vardı ama ona berber ve bir-iki emekliden başka kimse ilgi göstermezdi. Bayramların böyle paylaşılmasındaki ana sebep elbette ki içindeki etkinliklerdi. Herkes duygulanırdı belki ama halk düşünmeyi değil etkinliği ve eğlenceyi sever. Ben de iple çekerdim 19 Mayıs’ın ufuktan bir güneş gibi doğmasını. Hamaset ile efsane, çelişki ile gerçeklik zamanla köklense bile insan geçmişini sever. Yarışma ve kazanma duygusu yüksektir 19 Mayıs’ta.
Peki 19 Mayıs tam olarak ne idi? Çürük bir vapur, azgın ve dalgalı bir deniz, köhne bir imparatorluk ve onun hain padişahı, İngiliz fenerlerinin soğuk ışığı ve tek ve yalnız bir kahramanın doğuşu mu? Tam olarak gerçek neydi? Neden akla kara, yanlış ile doğru, iyi ile kötü, hain ile kahraman, eski ile yeni karşıtlığının kurbanı oldu? “İlk kez 19 Mayıs 1939’dan itibaren resmi bayram olarak kutlanmaya başlayan ve 20 Haziran 1938’de genel tatil günleri arasına alınan” 19 Mayıs’ın açık ve tarihi belgelere uyan bir geçmişinden söz edilebilir mi? Nedense Cumhuriyet tarihinin en efsanevi ve tartışmalı konularından biri olmuştur 19 Mayıs. İfrat ile tefrit arasında gidip gelişin tipik örneklerindendir.
‘Bir Devlet Operasyonu: 19 Mayıs’ adlı çalışmasında “Tarihçinin vazifesi de zaten kendi kanaatlerini pekiştirme gayreti değil, hakikatlerin her yönü ile ortaya çıkmasını sağlayacak eserler vermektir” diyen Murat Bardakçı, zaman içinde ulaştığı belgelere dayanarak, “Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a sadece kendi iradesi yahut Sultan Vahdettin’in talimatı ile değil, devletin kararı ile gittiği ve seyahatin bir devlet operasyonu olduğu” düşüncesindedir. Bardakçı, soğukkanlı ve tarafsız şekilde bu ‘devlet operasyonu’nu aydınlatmaya çalışır ama tam bir hükme de varmaz. Çünkü devlet böyle işleri şahıs, zaman, yöntem belli etmeden yapar. ‘Meçhullük’ bir gelenektir onun nezdinde.
Peki ne yapacak insanlar? Behçet Kemal ‘mevlitçiliği’ne mi yoksa Kadir Mısıroğlu ‘fesçiliğine’ mi inanacak? Birincil kaynakları elinde tutan ‘devlet’ bunca yıl Vahdettin dahil, Mustafa Kemal dahil her aktör ve olayı niçin ışıtmadı? Bu da mı bir ‘devlet operasyonu’ idi? Murat Bardakçı mümkün olduğunca objektif olmaya çalışıyor. Okura bırakıyor son kararı ama kendi yorumunu da esirgemiyor. Hakkında bu denli senaryo üretilen yolculuğun aydınlanmasını istiyor. Ona göre bu yolculuğun anafikri: “Müttefiklerin, Samsun ve havalisinde çıkan karışıklıklara son vermek bahanesi ile Mondros Mütarekesi’ne dayanarak Samsun’u ve o bölgedeki daha başka yerleri işgal etmelerini önlemek ve görev mahallinde kendi başlarına harekete geçerek silahlı bir mukavemet oluşturacağından emin oldukları Mustafa Kemal’in gittiği bölgede teşkil edeceği gücü yeri geldiğinde kullanmak, özellikle de barış masasına arkalarında bu ve bunun gibi güçlerin varlığını hissettirerek oturtmak!”
Damat Ferit, Vahdettin başta olmak üzere herkes şu veya bu derece ile bunun için çalışmış ama tarihin yönü başka akmıştır. Öyleyse, tarih devam ediyordur. 19 Mayıs, Bardakçı’nın altını çizdiği gibi bir icattır.