Güncelleme Tarihi:
‘Evrenin Titreşen Işıkları’ serginin kavramsal ve estetik atmosferine hâkim olan Navine G. Khan-Dossos, bir sabır ve farkındalık anıtına dönüştürdüğü mütevazı çalışmasında SALT Beyoğlu’nun güvenlik görevlilerine ithaf ettiği uzun soluklu bir projenin neticesini bizimle paylaşıyor. Kurumun iki katına yayılan sergideki duvar resmiyle sanatçı, 2011’de bir dönüşüm geçiren ve eski adıyla ‘Siniossoglou’ olan 150 yıllık binanın belleğine odaklanıyor. Sanatçı, bizleri eski ve yeni arasında bıraktığı çalışmasına, ‘İşlenmemiş bir suçun olası mahallinden manzaralar/ Güvenlik Görevlileri için performans’ adını verirken, sergide bizi şöyle bilgilendiriyor: “Figüratif unsur, aslen izleyicidir; işin kendisi ise, sembolik, işlevsel ve dekoratif bir dile sahiptir. (...) Altı haftada üretilen iş, hem bir performans, hem de müdahale olarak işlev gösterir. Tavan süslemelerine gönderme yapan fırça izleri, sergi mekânına ev hissiyatını taşıyarak, özel mülkün en az kamusal mekân kadar bir suç ya da olay mahalli olabileceğine işaret eder.”
Serginin ikinci katındaki 2017-2018 tarihli Rana Hamadeh işi ‘Josephine’in On Cinayeti: Dil Dönmesi’ ise kavramsal sanatın en az yarım asırdır üzerinde kafa, mekân ve beden yorduğu, biçim ve disiplinler üstü ‘alternatif’ okumalara sadık bir güncelleme armağan ediyor. Sergide izleyiciyle en az barışık iş olarak akılda kalan bu zihin bulmacasında bizi, 45 dakika süren bir ‘Opera Kompozisyonu’nun beklediği haberi, duvar panosu üzerindeki tanıtımda veriliyor. Çalışma, Hollanda’nın Rotterdam kentindeki Witte de With Güncel Sanat Merkezi tarafından sipariş edilirken, aslen Hamadeh’in geçen sene aldığı Prix de Rome ödülü için hayata geçirilmiş. İçeriğinde eski usul bir yazıcıdan LED ekran metinlerine uzanan bu yoğun, karmaşık yerleştirmeye izleyiciyi de dahil eden Hamadeh, sergiye bıraktığı bir masaüstü konferans telefonuyla bize ‘görüşme ve mesaj hakkı’ da bırakıyor. İçeriğinde Filistin’de sömürgeciliğe karşı yazılmış bir aşk şarkısından Guantanamo’daki işkence kamplarında kullanılmış müziklere uzanan bir yoğunluk barındıran eser hakkında Hamadeh’in vurguladığı şu söz ise hayli ilginç: “Silinmişin silinmiş arşivi” olarak, delil.
‘Evrenin Titreşen Işıkları’ adlı sergide yer alan bir diğer çalışma, ‘Duymamış Olayım’la Merve Ünsal ise bize Açık Radyo işbirliğiyle Kumbaracı50 tiyatrosu sanatçıları Burakhan Yılmaz, Ceren Sevinç, Dilan Parlak ve İsmail Sağır’ın katkıda bulunduğu, ‘radyo oyunu’ biçimindeki bir ses yerleştirmesini aktarıyor. Dramatik atmosferiyle ürkütücülüğüne karşın izleyiciyi perde ardına çeken yapıtta Ünsal, yapılar ve altyapılarına nefes, ifade gücü kazandırıyor. Neredeyse Brechtiyen lezzetteki bu soğukkanlı eserde SALT Beyoğlu’nun yanı sıra (eski) AKM, Taksim Camii (şantiyesi), Euro Plaza ve adsız bir yapı ‘başrolü’ akustik olarak üstleniyor ve ‘zarf’ ile mazrufu, ‘sakin’ olan ile ‘ev sahibi’ni birbirine düşürüyor, dönüştürüyor. Ünsal’ın kurumda bizimle paylaştığı bir diğer ses yerleştirmesi ise Kâğıthane özelinde kurguladığı ve ‘mutenalaşan’ bölgede birbirine komşu iki apartıman arasında geçen bir akustik diyaloğu tasarladığı ‘Dışarıda değil, öncesinde’ isimli 17 dakikalık işi. Yapıta Emin Yu da imgeleriyle refakat ediyor.
Serginin son sanatçısı, Kahire doğumlu Anna Boghiguian, 2010-2011 tarihli 80’in üzerinde çizim ve 2017-18 tarihli ‘çizgi-heykel’iyle bize ‘Akla Giden Yollar’ın patikasını vaat ediyor. Mısırlı sanatçının Art Brut akımı ve bilhassa genç yaşta ölen Jean-Michel Basquiat’ya göz kırpar hırçınlık ve çocuksuluktaki, kâğıda sayıklanmış ciddi desenleri, esasen maruz kaldığı aşırı politik ve kaotik hakiki dünyaya olanca tazyikiyle püskürtülmüş, estetik birer farkındalık atığına dönüşüyor. Negatif olan her ne ise içeride ve dışarıda kendisi ve sanatını bunun sindirimine maruz bırakan ressam, bu süreçten sonra dünyaya bıraktığı samimi izlerle, “İnsan mevcut duruma nasıl geldi? İletişim araçlarının bize yararı nedir? Karşılıklı öğrenme biçimlerimiz ne kadar anlamlı?” gibi soruları bizimle bölüşüyor.
‘Evrenin Titreşen Işıkları’ başlıklı sergi 31 Aralık’a kadar SALT Beyoğlu’nda