Güncelleme Tarihi:
Aytunç Erkin’in arı duru bir Türkçeyle yazdığı kitabını okudum. Kırmızı Kedi ’den çıkan ‘Dayının Casusları’, bölümler halinde ve gayet akıcı. Her dönemde ayrı bir sıkıntıyla boğuşan Türkiye’nin son 40 yılına bela olmuş FETÖ yapılanmasının en keskin hamlelerini, sahneler halinde gözler önüne seriyor. Her sahnede ayrı bir kıyım ayrı bir zulüm var. Bu konuda daha yazılacak, anlatılacak çok şey olacak mutlaka. Kim bilir daha neler görüp neler duyacağız.
Kitabın ilk bölümü dönemin Kara Harp Okulu Komutanı Tümgeneral Reha Taşkesen’i istifaya götüren süreci anlatıyor. Bu süreç o gün için karmaşık ve ‘asimetrik’ nitelikteydi. Ama artık sır değil. Hepsi bilinen usuller. Telefonlar dinlenmiş, ihbar mektupları yazılmış. Bir komutanı bezdirecek, yıldıracak ne varsa yapılmış. Netice de ne olmuş? Komutan istifa etmek zorunda kalmış. İstifadan sonra Genelkurmay’ın ‘istifa sebebi özel hayat’ mealindeki açıklaması komutana yapılan haksızlıkların tuzu biberi olmuş. Komutan kendini anlatmak için çareyi de bir gazeteciyle konuşmakta bulmuş. Reha Taşkesen’in başına gelenler, 2006’da bile Tümgeneral düzeyinde bir ismin hedef alınarak kolayca tasfiye edilebildiğini gösteriyor.
Bu süreçte Taşkesen’in komutanlarının tavrı da dikkate değer. Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök, Kara Kuvvetleri Komutanı ise Yaşar Büyükanıt. Bir de Büyükanıt’ın kurmay başkanı Ergin Saygun Paşa var. Olaylar zincirinden anlıyoruz ki Taşkesen’e en çok yardımcı olmaya çalışan Ergin Saygun Paşa… Bir de Taşkesen’e telefonlarının dinlendiğini bildiren istihbarat başkanı Korgeneral İsmail Hakkı Pekin var. Yazar haklı olarak Genelkurmay Başkanı Özkök’e yükleniyor. Ancak bu konuda nasıl bir tavır aldığı belli olmayan Yaşar Büyükanıt da var ortada… Kaldı ki TSK’daki ilk ve en mühim Fethullahçı yapılanma emareleri Büyükanıt’ın önce Kuleli sonra da Kara Harp Okulu komutanları olduğu dönemde ortaya çıkıyor. Ayrıca Büyükanıt, Taşkesen hakkındaki ihbar mektuplarından henüz birkaç ay önce Şemdinli iddianamesine maruz kalmış… Fethullahçı yapılanmayı en iyi bilmesi gereken komutanlardan biri… Eğer bunca emareye hatta emareden de öte somut veriye rağmen Taşkesen kurban edilebilmişse bunun sorumluluğunu o dönem görevli olan herkese eşit paylaştırmak gerekir diye düşünüyorum. Hiç kimse kendi sorumluluk ve kusurunu perdelemeye çalışmamalı. Bir de unutulmamalı ki bazı generallerin Cumhurbaşkanı’nın eşinin kıyafetinin nasıl olması gerektiğine müdahale edebilecek kadar kendini muktedir hissettiği bir dönemde yaşanıyor bunlar…
SIR İTİRAFLAR DA KİTAPTA
Mesela Gülen’in en yakınındakilerden Nurettin Veren, 40 yılın ardından itirafçı olmuş. Türlü serüvenlerin ardından 16 Kasım 2006’da Genelkurmay’a sayfalarca ifade vermiş. Ordudaki yapılanmayı anlatmış. İmamların isimlerini vermiş. Adeta bugünleri satır satır ifşa etmiş. Sonra ne olmuş? İfade kayıplara karışmış. Büyükanıt’ın Genelkurmay Başkanı olduğu dönem… Erkin bu ifadeyi de bularak tam metnini kitaba koymuş.
Başka ne olmuş? Askeri savcı Zekeriya Duran şantaj ve baskı ile emekli olmak zorunda bırakılmış. Hava Kuvvetleri Askeri Savcısı Ahmet Zeki Üçok, Kayseri’de suçüstü yakalanan üç Astsubayı konuşturmuş: ‘Biz cemaat evlerinde yetiştik, talimatları filancadan aldık’ demişler. Tabi olan Üçok’a olmuş. Yarbay Duran’ın akıbetine uğramış. Askeri Hâkim Mehmet Yüzbaşıoğlu keza… FETÖ’nün izini bulan veya bulma azminde hangi askeri hâkim, savcı varsa tasfiye edilmiş. Sonrasında ‘Genelkurmay Adli Müşaviri’ Muharrem Köse’nin tavsiyesiyle de Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, ‘kozmik oda’ aramasına da harddisklerin teslimine onay vermiş. Erkin, Köse’yi ve neler yaptığını da tafsilatıyla anlatıyor kitabında…
Kitapta 11 ayrı sahnede benzer olay ve durumlar var. Göreceksiniz ki hiçbir şey birdenbire olmamış. Hatta hiç de sürpriz değilmiş. Bağıra bağıra, meydan okuya okuya gelmişler. Kati hükmü tarih verecek. Erkin’in anlattıkları belgelere dayanıyor. Bu belgelerin bir kısmı da kitabın sonunda yer almış.