Kıpkırmızı olduğu an

BERNARD BOT Bugün sonuç açıklanana kadar imzayı atın. Ya da müzakere tarihini unutun. Paraf yoksa bizden bu kadar.

ERDOĞAN (Türk heyetine dönerek) Beyler biz bu kadar güçsüz bir ülke miyiz? (Arkadan koro halinde) ‘Hayır değiliz’ sesleri...

BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan başkanlığındaki Türk heyeti saat 09.00’da AB Konseyi Binası’na vardı. Sabah erken saatte giden heyetle buluşuldu. Durum umutlu görünmüyordu. Görüşmelerde bir arpa boyu yol alınamamıştı.

Hemen toplantıya geçildi.

2 saat boyunca havanda su dövüldü. Metinde Türkiye’nin kabul etmekte zorlanacağı maddeler olduğu gibi duruyordu.

19. madde yani Kıbrıs Rum Kesimi’nin tanınması anlamına gelecek ‘Ankara Anlaşması’nın yeni 10 üyeyi de kapsayacak şekilde genişletilmesini öngören ek protokolün hemen imzalanması’ bizim tarafı en çok zorlayan maddeydi. Burada Rum lider bu ek protokolün bizzat Başbakan Erdoğan tarafından parafe edilmesini istiyordu.

PARAF ISRARI

Bu parafe edilmeden, verilen tarih geçerli olmayacaktı. 23. paragrafta ise Türkiye’ye karşı klıcı kısıtlamalar vardı. Türkiye bunu da istemiyordu. Ucu açık ifadesi ise muğlaktı ve Türkiye bunun netleştirilmesini talep ediyordu.

Sonunda saat 11’i biraz geçe görüşmeler tıkandı.

Hollanda Dışişleri Bakanı Bernard Bot, Başbakan Erdoğan’a, ‘Bakın bu alabileceğinizin en iyisi. Daha iyisi olmayacak. Bunu hemen imzalayın ve bu iş bitsin. Bundan iyisi olmaz’ deyince, bizimkiler ‘Sizinle bir daha müzakere edelim’ dediler.

Bot, ‘Bugün sonuç açıklanana kadar imzayı atın. Ya da müzakere tarihini unutun. Paraf yoksa sizin için burada bir şey yok. Bizden bu kadar. Uzatmayalım’ diye ısrar etti.

Başbakan Erdoğan kıpkırmızı kesildi. Arkasındaki Türk heyetine döndü, ‘Beyler biz bu kadar güçsüz bir ülke miyiz’ dedi.

Arkadan koro halinde, ‘Hayır değiliz’ sesleri yükseldi.

BİZ GİDELİM

Başbakan, Hollanda Dışişleri Bakanı Bot’un elini tuttu. Diğer eliyle iki kez eline vurdu ve ‘Teşekkür ediyoruz. Bugüne kadar size zahmet verdik. Biz artık gidelim. Türkiye’de bizi bekliyorlar’ dedi.

En büyük şaşkınlık Türk heyetindeydi.

Çünkü böyle bir plan yoktu. Her şey konuşulmuştu ama bu konuşulmamıştı. Başbakan inisiyatifi ele almış, kalkıp gidiyordu.

Gül, Başbakan’a ‘Biraz daha kalsak’ dedi. Başbakan ayağa kalktı ve kapıya yöneldi. Egemen Bağış özet bir tercüme yaptı: ‘Thank you, good bye.’

5’Lİ ZİRVE

İkna çabaları olumlu sonuçlandıktan sonra masaya oturur oturmaz Erdoğan, ‘Madem geldik, şu 19. maddeden başlayalım’ dedi. Kıbrıs maddesi yeniden ele alındı. Türkiye Kıbrıs’ta çözümü zorladığını ama Rum tarafının uzlaşmaz olduğunu anlattı. ‘Zaman tanıyın. Bu iş çözülsün. Bu şekilde çözülmez. Biz imzalasak da çözülmez. Hep beraber çözümü zorlayalım’ dedi.

Madde yeniden yazıldı. Çok değerli bir 10 ay kazanıldı. Ardından kalıcı kısıtlamalar cümlesi kaldırıldı ve yerine gerekli hallerde bazı kısıtmalar uygulanabilir diyen bir ifade konuldu.

Tarama sürecinin 3 Ekim 2005’te başlamasından da vazgeçildi ve 3 Ekim müzakerelerin başlama tarihi oldu.

YETERİNCE AÇIK MI?

5’li zirvede sorun çözüldü ve 25 ülkenin onayı için toplantı salonuna indirildi. Rum lider sesini kesmiş oturuyordu. Sorun çıkmadan metin imzalandı.

Kimse bir şey anlamamıştı.

Dışişleri eski müsteşarı Uğur Ziyal Egemen Bağış’ı uyardı: ‘Lütfen tam tercüme yapın. Bunlar Başbakan’ın ne demek istediğini anlamadılar’

Ziyal ardından Bernard Bot’a dönerek şu tarihi sözleri İngilizce olarak söyledi: ‘Sanırım anlamadınız. Sayın Başbakan Türkiye’ye dönüyor. Umarım şimdi anlamışsınızdır. Her şey yeterince açık mı?’

Bot bir an sendeledi, şaşırdı ve Gül’ün kolunu tuttu, ‘De, De, Dear Abdullah, neler oluyor’ diye kekeledi. Gül de, ‘Bernard, Sayın Büyükelçi’nin de söylediği gibi Türkiye’ye dönüyoruz’ dedi.

Toplantı salonuna bomba düşmüş gibiydi.

Türk heyeti kapıdan çıktı ve binada kendilerine ayrılan odaya gitti.

SON DARBE

Her şey tamamlandıktan sonra son darbeyi Başbakan Erdoğan vurdu.

Görüşmelerin tam biteceği sırada, Erdoğan ve Türk heyeti masadakilere döndü, ‘Unutmadan bir şey de yapacaksınız. Bizim 3 Ekim 2005’e kadar Rumları da içeren 10 yeni üyeyi kapsayan ek protokolü imzalamaya yönelik niyet beyanımız için çıkıp ‘Bu bir tanıma değildir’ diye açıklama yapacaksınız. anlaştık mı’ dedi. Liderler, ‘Hayır, bu kadarını da kabul edemeyiz’ deyince, Türk heyeti, ‘Edersiniz. Edersiniz’ yanıtını verdi ve istediğini de aldı. İşte o AB’den art arda gelen ‘Türkiyenin bu yaptığı tanıma sayılmaz’ yönündeki şaşırtıcı destekleyici açıklamalar da bu konuşmanın ardından çıktı. Sonrasında 25’lerle de anlaşma imzalandı.

Blair saçlarını Silvio çoraplarını çekiştiriyordu

Konseydeki görüşmeleri yıldırım hızı ile kesen liderlerden önce Tony Blair geldi, ardından, eşi de Türk olan Alman Dışişleri sözcüsünün haber vermesi ile Alman Şansölyesi Gerhard Schröder, sonra da İtalyan Başbakanı Silvio Berlusconi içeri girdi. Odaya giren diğer isim ise Türk heyetinin taviz vermez tutumu ile masadan kalkmasına neden olan, yani sinirleri bozan Hollandalı Bakan Bernard Bot’du. Ancak, Bot olanları sessizce izliyor ve bir Türk heyet üyesinin deyimi ile süt dökmüş kedi gibi duruyordu. Odada Blair, Schröder ve Berlusconi görülmeye değerdi. Erdoğan ‘Evet buraya kadarmış’ deyince, üç lider de, ‘Bir dakika hiçbir yere gitmiyorsunuz, AB’nin bu tarihi projesinin yok olmasına izin vermeyeceğiz. Biz tüm sorunlarınızı halledeceğiz’ dediler. Blair saçları ile oynuyor. Berlusconi ha bire, dizine kadar uzun çoraplarını çekiyor, Blair tam bu sırada Rum Kesimi’ni bana bırakın dedi ve odada bulunan İngilizlerin Ankara’daki elçisi Westmacott’a, ‘Bakanımız Jack Straw ile Rumları halledin’ dedi.

En iyi çözüm bu muydu?

Elbette en iyi çözüm bu değil. Kıbrıs Türk Kesimi’nin tanınması sağlanabilir, müzakereler çok daha önce başlayabilir, herhangi bir kısıtlama olmaması için AB üyeleri ikna edilebilirdi. Hatta AB binalarına Atatürk resmi asılması da istenebilirdi. Ama AB içinde işler böyle yürüyor. Sadece Türkiye ile ilişkilerde değil, birbirleri ile ilişkilerde de masadan herkes alamadıklarından ötürü memnuniyetsiz, aldıklarından ötürü memnun kalkıyor. Farklı çıkarlara sahip ülkelerin başka türlü bir arada olması mümkün değil. Türkiye, bu zirveden hem kárla, hem zararla çıktı. Ama aynı durum AB ülkeleri için de geçerli.

- BİTTİ -

O gece bize telefon gelmedi

Dün Genelkurmay Başkanlığı’ndan Aslan Güner Paşa aradı.

Fatih Bey, kaynaklarınız sizi yanıltmış olabilir. O gece Brüksel’deki heyetten Genelkurmay’a telefon edilmedi. Üst düzeyde bir görüşme yapılmadı. Sizi tanıdığımız için bir açıklama yapmak yerine sizi aramayı tercih ettik’ dedi. Açıkçası bizim kaynaklarımız böyle bir telefondan söz etmişlerdi. Demek ki, yanlış bilgi almışız. Düzeltiriz.

Teşekkür

Bu dizinin hazırlanmasında bana en büyük yardımları Kanal D Ankara Editörü Metehan Demir ve Kanal D Haber Koordinatörü Özay Şendir yaptı. Gelişmeleri neredeyse anı anına öğrendik. Aslıgül Atasagun da gelişmeleri yabancı kaynaklardan teyit etti. Hepsine teşekkür ederim.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Çamura taş atarken üzerimize sıçramasını göze aldığımız zaman.
Yazarın Tüm Yazıları