Kıbrıs'ta arabuluculuk ve Powell'ın mektubu

GEÇEN hafta ortasında Ankara'ya ani bir ziyarette bulunan Başkan Bush'un Kıbrıs Özel Temsilcisi Thomas Weston, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'e, ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell'dan bir de mektup getiriyor.

Mektubun konusu Kıbrıs. Türkiye'yi Annan Planı temelinde görüşmelere geri dönmesi için cesaretlendiren mektupta Ankara'nın bir süredir Washington'a çeşitli kanallarla gönderdiği mesajlara bir de yanıt var.

Bu mesajın ne olduğu, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Davos'ta BM Genel Sekreteri Kofi Annan ile yaptığı görüşmede kamuoyuna yansıyor.

Ankara, ‘‘eşitlik güvencesi’’ istiyor. Öyle ya, Kıbrıs'ın AB üyeliğinin kesinleşmesi ile birlikte dengeler tamamen değişmiş durumda. Rumları zorlayan fazla bir şey yok.

İşte bu yüzden Türk ve Rumlar arasında bozulan eşitliği masada sağlayacak bir dinamiğin devreye girmesinin, müzakereleri rahatlatacağı mesajları veriliyor Washington'a.

Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Davos'ta dile getirdiği, ‘‘iki tarafın da güveneceği arabulucu’’ isteği bu ihtiyaçtan kaynaklanıyor.

1 Mayıs'a kadar çözüm sağlanacaksa, taraflara sözünü geçirecek bir arabulucunun etkili olacağı hesaplanıyor.

Eğer takvim sıkıştırmasaydı, müzakere süreci için zaman olacaktı. Ama şimdi zaman yok. ‘‘Zor kararların bu kısa sürede alınması için, iki taraf üzerinde de etkili bir desteğe gerek var’’ diyor bir Dışişleri yetkilisi.

Bu, BM Genel Sekreteri Kofi Annan adına, Kıbrıslı Türkler ve Rumlar arasındaki görüşmeleri sürdüren De Soto'nun görevden alınarak, yerine yeni bir BM temsilcisinin atanması anlamına gelmiyor.

Annan'ın da işini kolaylaştıracak bir ‘‘dış teşvik unsuru’’ kast ediliyor.

* * *

DÜN Davos'tan gelen haberlerde de yer aldığı gibi, ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell, Ankara'nın aklındaki isimlerden biri. Bu kendisine de iletiliyor. Teklif olarak değil tabii, bir niyet olarak. Çünkü Erdoğan'ın da altını çizdiği gibi, ‘‘iki taraf’’ın da kabulü gerekiyor arabulucuyu.

İşte Powell'ın gönderdiği mektupta bu mesaja yanıt var.

Powell, ‘‘eğer istenirse sürece yardımda bulunacağı’’nın işaretini veriyor.

Powell, ‘‘Ben arabulucu olurum’’ demiyor. Çünkü Rumlar'dan da böyle bir teklif gelmesi gerekli. Ve ne Kıbrıslı Rumların, ne de Atina'nın böyle bir isteği var. Hatta böyle bir girişim istenmiyor. Ve Washington seçim dönemine girdiği için Yunan lobisinin etkisi de dikkate alınması gereken bir unsur.

Ama mektup, Türkiye'nin kaygılarının Washington'da dikkate alındığını, ve ‘‘adaletin sağlanması talebi’’ne hak verildiğini gösteriyor.

* * *

HER ne kadar, MGK toplantısından çıkan tavsiye kararında, Annan Planı ‘‘zemininde’’ denmedi, ‘‘referans’’ sözcüğü kullanıldı dense de, Ankara Annan Planı temelinde görüşmelere döneceğini belirtmiş durumda. Rum basınında yer alan ‘‘Türkiye'nin yeni plan hazırladığı’’ iddiaları doğru değil. İki kesimlilik, iki toplumluluk konusundaki güvencelerde tabii ki ısrarla duruluyor.

Yine de görüşmelerin başlaması için zorluklar devam ediyor. Çünkü BM Genel Sekreteri Kofi Annan, ‘‘Bu planı müzakere edin, anlaştığınız kadar anlaşırsınız, anlaşamadığınız bölümleri ben doldururum siz de referanduma gidin’’ diyor. Bu siyasi bir risk. Rumlar yanaşmıyor. Erdoğan ise, ‘‘mutabakat sağlanırsa referanduma gideriz’’ diyor.

Bütün açıklamalara rağmen ortada henüz somut bir şey yok. Şimdilik Ankara, ‘‘çözüm istediğine’’ uluslararası platformu inandırmaya çalışıyor. Bunun ölçüsünü samimiyet belirleyecek. Rum tarafı ise anlaşmadan önce AB'ye kapak atmak istiyor.
Yazarın Tüm Yazıları