Kerkük boru hattını kim istemiyor?

KERKÜK boru hattı, Türkiye'ye petrol pompalamaya başladıktan üç gün sonra etkili bir sabotaj eylemi ile karşı karşıya kaldı.

Çarşamba günü Ceyhan'a petrol pompolamaya başladıktan hemen sonra Kerkük'ten görev yapan Amerikalı askeri yetkililer, Reuters de dahil bazı haber ajanslarına hattın bakıma muhtaç olduğunu ve petrol akışının sekteye uğrama olasılığının bulunduğunu söylediler.

Bu açıklamalardan birkaç saat sonra Kerkük boru hattının, Şirkat yakınlarından geçen bölümünde büyük bir yangın çıktığı haberleri geldi.

Hattın bazı bölgelerinde patlamamış iki el bombası da bulunmuştu.

Kerkük boru hattı, Irak'ın yeniden inşasında ihtiyaç duyulan maddi gelirin bir bölümünü sağlayacak bir kaynaktı. Bu nedenle bu sabotaj, Amerikan ya da İngiliz işgal güçlerine yönelik sabotajlardan daha farklı bir nitelik taşıyor.

Bu doğrudan, Irak'ın yeniden inşasını engellemeye, istikrara kavuşmasını önlemeye yönelik bir darbe.

Irak'ta istikrarsızlıktan medet uman çevrelerin, terör de dahil her yola başvurma kararında olduklarını gösteriyor Kerkük boru hattına sabotaj.

Komplo teorilerine kulak asmam. Öküz altında buzağı aramak için değil ama gerçeğe yaklaşmak için, Kerkük boru hattının, tamir de edildikten sonra faaliyete geçmesinin sonuçlarına bakmakta da yarar var.

* * *

BİRİNCİSİ, bu hattın çalışması Irak'a önümüzdeki bir iki yıl içinde giderek artacak gelir kaynağı yaratacak. Türkiye ile Irak arasındaki ilişkileri canlandırmaya katkıda bulunacak. Üçüncü sonuç ise OPEC içinde hissedilecek. Petrol üreticisi ülkeler OPEC'in kotalarında sapmaya da neden olacak. Yani petrol üretiminin artması petrol fiyatlarında düşüşe yol açacak. Bu da, ekonomilerini sadece petrole bağlayan ülkelerin hiç işine gelmeyecek tabii.

Irak petrollerinin batılılar arasındaki paylaşımında baş rolü oynamış olan ‘‘Bay yüzde beş’’ Kalust Gülbenkyan'ın oğlu Nubar, otobiyografisinde ‘‘Gerçek beni petrol konusunda kimseye, en iyi dostlara bile güvenmemek gerektiğini söylemek zorunda bırakıyor’’ demişti. Babası ise, ‘‘Petrolcüler, kediler gibidir. Onları işiten, sevişiyorlar mı yoksa dövüşüyorlar mı söyleyemez’’ sözleriyle ışık tutuyordu bu dünyanın karmaşık oyunlarına.

* * *

IRAK'ın bir an önce istikrara kavuşması, uluslararası gündemin öncelikli konusu olarak ele alınmalı. Bu hem Irak halkının hem de herkesin çıkarına.

İstikrarsızlık, hele de bir petrol ülkesinin istikrarsızlığında kimin ne oynadığını anlamak ve ölçmek mümkün değil.

Ben, Amerikan Yönetimi'nin Irak'ta düzen istemediği iddialarını doğru bulmuyorum. Çünkü her şeyden önce Bush Yönetimi de, halka Irak'ın hesabını vermek zorunda. Daha şimdiden kendi partisinin temsilcileri bile Demokratlarla aynı soruyu yöneltiyorlar ona. ‘‘Bu iş bize kaça mal olacak?’’ Kimse net rakam veremiyor. İşgal Yönetimi Temsilcisi Paul Bremer 100 diyor, çeşitli araştırma kuruluşları 600 milyar dolara kadar çıkıyorlar. Yönetim, bu rakamın Irak'ta kalacak Amerikan askerinin sayısına, müttefik ülkelerin katkısına ve Irak'ın petrol gelirine bağlı olacağını söylüyor.

Petrol geliri, kısa vadede ihtiyaçları karşılamada yeterli olamayacak. Müttefiklerin katkısı ise Washington'un bölgede birlikte çalışmaya ne kadar açık olacağına bağlı. BM Güvenlik Konseyi'nin 1500 sayılı kararı ile yeniden yapılanma çerçevesinde Irak'ta BM misyonu oluşturulması olumlu bir gelişme ama henüz kimse kesenin ağzını açmaya yanaşmıyor.

Amerikan askerinin sayısının azaltılması ise bana göre tamamen Türkiye'ye bağlı. Ama bunun gerçekleşmesi de Türkiye'nin Irak'a polis gücü değil, gerçek istikrar ve barış gücü olarak gitmesini sağlayacak olanağın tanınmasına bağlı.

Bir küçük not daha. Tabii, Irak'a asker göndermenin faturası konusunda IMF'nin ne diyeceğini de sormakta yarar var. Gerçekten bakalım ne diyecek?
Yazarın Tüm Yazıları