Tam bu sırada ünlülerin arka arkaya gelen aldatma haberleri gündeme çeşni oluyor. Tüm bunları dizide hâlâ aldatıldığını anlamayan “Öğrenirsem dizi biter, o kadar kişi ekmeğinden olur, öğrenmeyeceğim” diye direten, dizinin Adnan’ı, Selçuk Yöntem ile konuştuk.
Aşk-ı Memnu dizisinin başarısını neye bağlıyorsunuz? - Özenli bir araştırmaya bağlıyorum. Senaryonun iyi olması, oyuncu seçiminin ve yönetmenin doğru olması, iyi yapım şirketi, iyi bir kanal. Bu buluşma Aşk-ı Memnu’da oldu. Bundan sonra herkes çok iyi ve özenli olmak zorunda; yoksa halk kabul etmeyecek. İki oyuncu, üç mekân olmayacak artık.
Yasak aşk da ilgi çekmedi mi sizce?- Hayatın her boyutunda var yasak aşk. Kimse kendini kandırmasın, köyde de var, kasabada da var, Amerika’da, Almanya’da da. Yıllar önce de vardı, şu anda da var ve olacak. Önemli olan bunu çok kreatif biçimde ortaya koymak, insanı insana anlatmak.
Türk aile değerlerini sarstığını düşünüyor musunuz?- İnsanların gönlüne, beynine zincir vuramazsınız.
Bihter’le Behlül’ün sevişme sahnesi çok konuşuldu, hatta dizilere şifre gündeme geldi.- Komik... Kanalizasyon nedeniyle sel olmaması için çaba sarf etmek, eğitim sistemini düzeltmek varken, ‘Behlül öptü, Türkiye battı’, bu korkunç bir şey. Bunu bir bakanın ağzından duymak da çok hüzünlü.
Adnan Bey’i nasıl buluyorsunuz, Selçuk Yöntem’le örtüşen yönleri var mı? - Benim oynadığım karakterlerin hiçbiri Selçuk Yöntem’le bütünleşemez. O bir karakter. Selçuk Yöntem ancak ‘Ben olsam öyle yapmazdım’ diye onun sohbetini yapar. Adnan karakteri esasında dürüst, sağlam, inanmış, paylaşımcı bir insan, tutkulu, aşk dolu bir adam.
“Ben olsam yapmazdım” dediğiniz ne?- Bu kadar inanmazdım, daha şüpheci olurdum. Tabii bunu söylemek işin kolayı. Yaşayan en son duyar ya, belki onun da etkisi var.
ADNAN ANLAYINCA ZATEN DİZİ BİTECEK
Tecavüz sahnesi de çok konuşuldu... - Tecavüz değildi o, yaşadığı olaydan dolayı istemiyordu, istemeden beraber oldu. Olay bu, çünkü Adnan onu çok seviyor.
Zorlandınız mı o sahneyi çekerken?- Hayır, estetik çektik o sahneyi, çabuk ve kolay oldu..
Yastık var mıydı arada! - Öyle bir şey yok ya..
Bihter’le Behlül’ün sevişme sahnesinde çok tartışıldı yastık hikayesi...
- Beren’in bunu söylemesinin nedeni, başka bir filmde yaşanmış olması. Sahnenin özünü çektikten sonra yakın planlar çekilirken kimse rahatsız olmasın, konsantrasyon iyi sağlansın diye yastık konmuş.Ama herkes bunu Aşk-ı Memnu’ya yüklüyor, alakası yok.
Zorla ilişki sahnesi kadınlardan tepki aldı mı?- Hayır. Hatta olumlu tepkiler aldım (gülüyor). “Aaa... Olur mu canım, tabii ki yani” diye.
Gerçek hayatta başınıza aldatma geldi mi?- Hayır.
Ne hisseder aldatılan?
- Bilemem ki.
Adnan Bey’e soruyorum.- Adnan Bey onu anladığı zaman, Bihter intihar edecek zaten, dizi de bitecek.
Aldatma son günlerde çok sık gündeme geldi, en son Tamer Karadağlı “Hepimiz su samuruyuz” tişörtüyle çıktı.
- Takip etmedim, su samuru ne demek bilmiyorum, ben böyle kavramlarla uğraşmıyorum.
Bazı roller insanın üzerine yapışıp kalıyor. Sizde de öyle bir durum oldu mu? - Bence kurtuluyor. Başka bir işe geçtiğiniz zaman, tanınmanız hâlâ önceki işten devam ediyorsa orada bir yanlış vardır.
Tek izin günümüz çarşamba
Sette yaşam nasıl?- Çok huzurlu, çok rahatız Adnan Bey’in yalısında. Uyumumuz çok iyi.
Ortalama kaç saat çalışıyorsunuz?
- 20 sayfa çekiyoruz bir günde. Sabah 9’da başlıyoruz gece 11-12 bazen 2. Bayağı yoğun çalışıyoruz. Bir dizinin formatı 35-45 dakika. Biz 1.5 saatlik televizyon filmi çekiyoruz her hafta. Yani akıllara zarar esasında, iki ekip çalışıyoruz. Dünyada herhalde Türkiye’de oluyor bu.
Nasıl atıyorsunuz stresinizi, ne yapıyorsunuz dinlenmek için?- Atamıyorsunuz. 11-12’de eve gidip yatıyorsunuz sabah 8-9’da kalkıp sete gidiyorsunuz. Suratlar düşüyor, gençler daha absorbe edebiliyorlar ama onlar bile bir şey yapamıyorlar bazen. Haftada bir gün izin yapıyoruz, çarşamba günü.
Sette nasılsınız peki; disiplinli, gergin, yumuşak, neşeli? - Çok iyiyiz. Bir kez iş iyi olunca mutlu oluyorsunuz. Ben nasılsa bugünler geçecek diye dolu dolu yaşamaya çalışıyorum. Sıkılmamaya çalışıyorum. Çalışma saatleri 12’yi bulunca çökmeye başlıyorsunuz, o zamanlar tatsız oluyor, onun dışında çok büyük keyifle gidiyoruz sete. Eğleniyoruz, zaman zaman DVD seyrediyoruz. Sohbet ediyoruz, bazen uyuyoruz. Sahnelerin arasında 2-3 saat varsa alışverişe gidiliyor bir yerlere. Bahçe çok güzel, onun için şanslıyız.
EN UZUN SAHNE YEMEK SAHNESİEn uzun çekilen sahne:
Yemek sahnelerimiz. 13 sayfa yemek sahnesi çektiğimiz, sabah başlayıp akşam bitirdiğimiz oldu.
En kolay çekilen sahne: Bizim yatak odası sahnemiz. Daha çok yatakta sohbet ediyorsunuz, çabuk bitiyor.
En gergin sahneler: Kavga sahneleri ama çekimi keyifli.
En tekrar sahne: Geçen gün merdivenlerden çıkılıp odaya gidilecek, belki 15 kere tekrar ettik. Herhalde bizim rehavetimizden kaynaklandı, yemek yemiştik ve yoğurt vardı.
BAYKAL AĞABEYİ ÖZLÜYORUMBaykal Saran’ı Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümü’ne girdiğimde Ankara Devlet Tiyatrosu’ndaki oyunlarında tanıdım. Benim için yeri gerçekten çok farklı. Bir ağabey, bir baba gibi. Nevi şahsına münhasır bir insandı, bir şeytan tüyü vardı onda. Gerçekten özlerim onu, evimde resmi bile vardır her zaman. Birlikte Kurtlar Vadisi’nde çalıştık, daha önce de Ankara’da bir oyunda. Sanki o Ankara’da da onu göremiyormuşum gibi geliyor; öldü diye bir kavram gelmiyor aklıma. Bence onun Baykal Saran ödülleriyle bu niteliğinin devam etmesi çok anlamlı. Üç yıldır veriyoruz bu ödülleri. Bu yıl “Bir Delinin Hatıra Defteri” oyunundaki performansı nedeniyle Erdal Beşikçioğlu’na verdik. Beşikçioğlu 15 bin TL’nin de sahibi oldu. 23 Ekim’de bu ödül için bir tören düzenleyeceğiz.