Güncelleme Tarihi:
En azdından “Morganlar Nerede?” böyle bir iddiayla çıkıyor ortaya. Hugh Grant ve Sarah Jessica Parker, bu fimde Bay ve Bayan Morgan olarak bir cinayete görgü tanığı oluyorlar. Ve sanık koruma program ile bir kasabaya yollanarak, burada internet ve telefondan uzak bir ortamda ilişkilerini gözden geçirme imkanı buluyorlar.
Tamam, başta Amerika olmak üzere tüm dünyada evlilik kurumu çok önemli.
Tamam, boşanmalar artıyor ve bunun önüne geçilmesi gerekiyor.
Tamam, toplum düzeni aile düzeninin varlığını gerektiriyor.
Tamam, tamam da, biz evlilik ve ilişki terapisi yapmak uğruna klişeleri gözümüze sokan, zorlama esprilerle güldürmeye ve konuyu eğlenceli bir şekilde aktarmaya çalışan filmlerden bıktık artık.
Allah düşürmesin tabii ama çok ihtiyacımız olursa arar bulur, bir terapiste gideriz. Yeter ki sinemada bizi rahat bıraksınlar.
Hatırlayalım, Aklı Havada (Up in the Air), o şaşırtan, isyankar, klişelerden uzak finaliyle mükemmel ilişki önerisi yapmamış ve farkını ortaya koymuştu.
Morganlar Nerede? ise ‘iyi aile filmi’ portresini, tüm klişeleri kullanarak çiziyor ve bir çuval inciri mahvediyor bu anlamda.
İHANET EDEN ERKEĞİN YALVARMA FASLI
Filmimiz New York’ta açılıyor. Başrolde Sex and the City kızı Sarah Jessica Parker olunca, New York’tan başka bir yer düşünülemezdi zaten.
Meryl, New York’a ve işine aşık bir kadın.
Kocasına da aşıkmış ama bir aldatma o aşka gölge düşürmüş.
Kocası Paul ise yaptığı hatanın farkında ve bir evlilik terapistine gitmek için Meryl’i ikna etmeye çalışıyor.
Bir tek önünde diz çökmediği kalmışken gözleri önünde işlenen bir cinayet çiftin geleceklerini tamamen değiştiriyor.
Peşlerinde azılı bir katil olunca devlet onları koruma programına almak zorunda kalıyor.
Ve ayrılmak üzere olan Meryl ve Paul, adını ilk kez duydukları bir yerde, telefondan, internetten uzak bir halde kasaba hayatı yaşamaya başlıyorlar.
Ve tabii o arada daha da yakınlaşıp, şehirde kaybettikleri doğallığı, içtenliği ve sevgiyi buluyorlar.
"EN İYİ BİLDİĞİM ŞEY EVLİLİK"
Morganlar Nerede?, Hugh Grant ve yönetmen Marc Lawrence ikilisinin, Aşka İki Hafta (Two Weeks Notice) ile Söz ve Müzik’ten (Music and Lyrics) sonra üçüncü birlikteliği.
Marc Lawrence “Bildiğim şeyleri yazmayı doğru buluyorum, karımla kolej yıllarında tanıştım, uzun zamandır evliyiz, en iyi bildiğim şey evlilik” dedikten sonra bitirmiş bu filmin senaryosunu.
Ama evliliği eskidiğinden midir, yoksa yeni bir şey bulamadığından mı bilemem, bu kez önceki filmlerindeki tadı yakalayamamış.
Bir kere sorunlu çiftin birbirlerine olan sevgileri hiç inandırıcı değil. Özellikle de Hugh Grant’ın oynadığı Paul’un. Grant’a baktıkça benim aklıma Brdiget Jones’un Günlüğü filmlerinde canlandırdığı güvenilmez ve çapkın adam geliyor.
Filmdeki espriler ilkokul seviyesinde. Ayının saldırdığı sahne ilginç gibi ama o kadar. Öteye gidemiyor.
Ayrıca Hugh Grant, Sarah Jessica Parker hiç de iyi bir ikili olamamışlar. Ne kimyaları ne de fizikleri tutuyor.
Filmin dökülen senaryosu finale doğru daha da saçmalıyor. O kadar ki katilin Morganlar’ı bulup vurarak bizi bu işkenceden kurtarması için dua etmeye başlıyorsunuz. Hugh Grant ya da Sarah Jessica Parker ne çekse izlerim diyenlerden değilseniz, bu filmden uzak durmanız en iyisi.