Zor bir kadınım

Güncelleme Tarihi:

Zor bir kadınım
Oluşturulma Tarihi: Kasım 10, 2006 00:00

’Alacakaranlık’tan sonra oynadığı ’Yanık Koza’da da rol gereği ölen Ayça İnci, "Ben ekranda ölmeye alıştım artık. Ama annem ve anneannem etkileniyor izlerken" diyor. Genç oyuncu, kendini şu sözlerle özetliyor: "Zor bir kadınım galiba... Hem de her konuda. İnatçıyım. Bazen sabit fikirli olabilirim."

Sinemanın unutulmaz karakter oyuncularından Bilal İnci’nin torunu Ayça İnci, dedesi gibi oyuncu olmaya karar verdikten sonra sıkıldı, mücadeleden vazgeçmek üzereydi. Sonra Uğur Yücel çıktı ortaya ve onun teklifiyle başladığı ’Alacakaranlık’ dizisiyle adını duyurdu. En son ’Yanık Koza’da Leyla karakteriyle izlediğimiz İnci, şimdi ’Karagümrük Yanıyor’da şoför Nalan rolüyle ekranda.

Sizi "Yanık Koza"da ’Leyla’ karakteriyle izlemiştik. O diziden neden ayrılmıştınız?

- Senaryo gidişatına oyuncu müdahale etmez hiçbir zaman. Sanırım böyle olması gerekiyordu. Bir yerden sonra tıkanırsa hikáye, karakterin ölmesi gerekebilir.

Öldüğünüze üzüldünüz mü?

/images/100/0x0/55ea9ba6f018fbb8f88b1743
- Üzülmedim. Çünkü ’Alacakaranlık’ta da ölmüştüm, ekranda ölmeye alıştım artık. Beni fazla etkilemiyor. Daha çok annemi ve anneannemi etkiliyor izlerken.

Şimdi ’Karagümrük Yanıyor’da şoför Nalan rolündesiniz... Bize rolünüzü anlatır mısınız?

- Hikáye bilindiği gibi bir mahallede geçiyor zaten. Şoför Nalan da dişiliğini arka plana atmış, taksicilik yaptığı için daha erkeksi giyinen, taksici arkadaşlarının tavırlarını almış biri. Belki bu, yalnız bir kadının dış dünyaya karşı savunması da olabilir.

Mecbur kalsanız, Nalan gibi İstanbul’da şoförlük yapar mısınız?

- Ben çok kötü bir şoförüm. İstanbul trafiğine çıkamıyorum ve anlık dalgınlıklarla hatalar yapabiliyorum. Ama şoförlük dışında insan parasız kaldığında namusuyla çalışmalı ve ekmeğini taştan çıkarmalı. Bu şoförlük de olabilir, başka meslekler de olabilir.

’Yanık Koza’da sonu ayrılıkla biten bir aşk yaşadınız. ’Karagümrük Yanıyor’da da gizli bir aşkla bağlı olduğunuz Ramazan’ı, yani Uğur Arslan’ı başkasına kaptırıyorsunuz. Sizin kaderiniz mi bu?

- Beni buna yakıştırıyorlar demek ki.

Gerçek hayatta sevdiğiniz adamı başkasına bırakır mısınız, mücadele etmez misiniz?

- Adam seni sevmiyorsa bırakacaksın. Mücadele ederken entrikalarla kötülüklerle onu ele geçirmektense, temizliğini saflığını ortaya koyup kararı ona bırakmak en mantıklısı. ’Yanık Koza’daki gibi evli bir erkek söz konusuysa ben zaten buna baştan izin vermem. Çünkü ileride ben de bir hayat kuracağım, çocuklarım olacak, ama büyük de konuşulamıyor tabii. Aşk çok farklı bir şey.

/images/100/0x0/55ea9ba6f018fbb8f88b1745
ŞİMDİKİ AŞKLAR FASTFOOD TADINDA


Ayça İnci aşkı nasıl yaşar?

- Aslında ilk başta aşka inancım var mı bunu tartışmak gerekir. Benim kafamdaki aşk çok farklı, ama şimdilerde fastfood çağında, her şey fastfood yaşanıyor, aşklar da öyle. Ben eski İstanbul beyefendilerinin, hanımefendilerinin yaşadıkları gibi bir aşk yaşamayı hayal ediyorum. Huzur, saygı, şefkat, hoşgörüyü bulup böyle bir aşk yaşarsam ne mutlu bana. Şu anda da bir ilişkim var, ama ben ilişkimi göz önünde yaşamayı sevmiyorum. Mesela yeni bir dizim yoksa gündemde olmuyorum, yeni bir projeye başlıyorsam, bununla ilgili röportajlar veriyorum.

Televizyonda kendinizi izlerken eleştirir misiniz?

- Evet, hem de çok acımasızca. Çünkü hálá kendi oyunculuğumu çok yetersiz buluyorum. Her geçen gün yeni bir şeyler öğrenmek gerekiyor. Setten eve her gelişimde bazı şeylere hayıflanıp, "Bunu nasıl böyle yaptım?" diyorum. Ben zaten çoğu zaman heyecanlanıp kendimi seyredemiyorum.

Son dönemde ünlülerin dünyasında yaşanan kısa dönem aşkları nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Hiç kimsenin hayatı beni ilgilendirmiyor. Herkes hayatını farklı yaşar. Kimi üç günde biter, kimi aylarca sürer, kendi tercihleri.

Ayça İnci nasıl bir kadındır?

- Zor bir kadınım galiba... Hem de her konuda. İnatçıyım. Bazen sabit fikirli olabilirim. Bir karar verdiysem, ondan dönmem. En güzel yanım, kin tutmam. Kimseyle küs olmak istemiyorum. Bunların dışında evde olmayı seven, evinde yemek yiyen, evinde film izleyen bir kadınım. Dışarıda olmayı sevmem. Özde yaşam felsefem; sevmektir. Her şeyi sevmek ve karşılıksız. beklentisiz sevmek. Tanrı inancım yüksektir, bu şekilde bir insanım yani.

Hayatınızda Uğur Yücel’in yeri çok başka olmalı...

- O olmasa şu an oyuncu olmayabilirdim. ’Alacakaranlık’ projesi benim insanların dikkatini çekmeme sebep oldu. İnsanlar Ayça İnci diye biri var mı yok mu bilmiyordu, ben orada performansımla insanları etkiledim. Benim için bir kilometre taşı oldu Uğur Yücel.

Dedeniz Bilal İnci’yle oyunculuk konusunda konuşmuş muydunuz, kendisine verdiğiniz bir söz var mıydı?

- Dizilerimin her bölümünü izlerdi ve bana akıl verirdi. Sadece oyunculuktan değil her konudan konuşurduk; sanattan, felsefeden, tasavvuftan, Müslümanlıktan, her şeyden... O yönde kafalarımız çok uyumlu olduğu için bütün gece, hatta bazen sabahlara kadar konuştuğumuz olurdu. Ona verdiğim bir söz oldu tabii. Hatta cenazesinde helalleşmeye gittiğimde de söyledim, umarım duymuştur beni. Dedim ki; "Hiç merak etme ’İnci’ soy ismine hiçbir zaman zarar gelmeyecek. Her zaman senin izinden gideceğim, meşaleyi ben taşıyacağım, sana layık bir torun olmaya çalışacağım." 

Şamanizmi çok araştırdım

l Şamanizm’e ilgi duyduğunuzu öğrendik.

Ben Türkleri çok araştırıyordum, aşırı milliyetçiliğim de vardır aslında. Atatürk’ü de çok araştırdım ve o da araştırmış Şamanizm’i. Kızılderililerle aynı yöreden gelmemiz ve çok eski zamanlarda obada yaşayıp, at üstünde dolaşmamız çok ilgimi çekmişti. Mesela anaerkil olunması, olayları hep yöneten bir Nene Hatun olması çok hoşuma gitmişti. Şamanizm’de, doğadaki her şeyin ruhu olduğuna inanılır. Bu arada Budizm ve Brahmanizm’i de araştırmıştım. Sonuç olarak fikrimi sorarsanız, bütün dereler aynı okyanusa akıyor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!