Oluşturulma Tarihi: Kasım 04, 2007 00:00
Bugün size yıllar önce Dolmabahçe Sarayı’ndan çalınan bir tablonun ilginç öyküsünü anlatacağım. Daha doğrusu ait olduğu yere, saraya dönüş öyküsünü.
Tablo, Dolmabahçe Sarayı Muayede Salonu’nda bugün sona erecek Osmanlı Topraklarında İtalyan Oryantalistler sergisindeki 150 eserin arasında yer alıyor. Yazıyı erken okuduysanız bir koşu gidip görebilirsiniz ama kim bilir belki de bu haberden sonra sergi uzatılır da geç kalanlar da daha sonra görme imkanına kavuşur.
Bildiğiniz gibi bu yıl Dolmabahçe Sarayı’nın 150. yılı vesilesiyle çeşitli etkinlikler düzenlendi. Bunlardan biri Osmanlı Sarayı’nda Oryantalistler sergisiydi. Temmuz ayında açılıp eylülde sona erdi.
Bu serginin ilgi görmesinden sonra ikinci bir oryantalistler sergisi düzenlendi. Bu kez ressamların ağırlanma mekanı sarayla sınırlandırılmamış, bütün Osmanlı toprakları dahil edilmişti.
Osmanlı Topraklarında İtalyan Oryantalistler adı verilen bu sergi de 6 Ekim’de TBMM Başkanı Köksal Toptan ve İtalya Büyükelçisi Carlo Marsili’nin de katılımıyla açıldı.
ÇALANLAR ÖLÜNCE İZİ BULUNAMAMIŞTI
Özellikle 19. yüzyılın ikinci yarısından sonra Osmanlı topraklarında misafirperverlikle karşılanan, Osmanlı sarayının ilgisini gören çok sayıdaki İtalyan ressamın eserlerini kapsıyordu sergi. Yaklaşık 150 eserden oluşan sergide, Fausto Zonaro, Leonardo De Mango, Amadeo Preziosi, Cesare Biseo, Stefano Ussi gibi çok tanınmış ressamların yanı sıra daha az bilinen, başarılı eserlere imza atmış İtalyan geleneksel resim sanatının elçisi ve tercümanı olan sanatçıların eserleri de vardı.
Sergide yer alan bir tablo var ki onun hikayesi diğerlerinden çok farklıydı. Çünkü o evine dönmüştü, yani saraya.
Ünlü İtalyan ressam Fausto Zonaro’nun bir suluboya peyzajıydı bu.
Eser 1980’li yıllarda o dönem bir saray çalışanı tarafından dışarı çıkartılıp yani çalınıp satılıyor.
Aradan bir hayli zaman geçtikten sonra, 1993’te tablonun kaybolduğu fark ediliyor. Soruşturma 1999’a kadar sürüyor. Hep öyle olmaz mı? Geç fark edilir ve soruşturma ömür törpüsü gibi sürer de sürer. Mecazi değil gerçekten ömür törpüsü olmuş bu seferki de.
Bütün bu geçen süre zarfında eseri çalanlar çoktan emekli olmuş ve sonra da vefat etmiş.
Sorgulanacak kimse kalmayınca da soruşturma kapanmış.
Böylece çalıntı eserler müzesinin envanterine kaydedilmiş Zonaro’nun bu tablosu.
Taa ki bu son sergiye kadar.
Sergi hazırlanırken hem saray koleksiyonundaki hem de özel koleksiyonlardaki İtalyan ressamların tabloları bir araya getirilmiş.
Zonaro uzmanı ve koleksiyoneri Erol Makzume’nin düzenlediği Osmanlı Topraklarında İtalyan Oryantalistler sergisi açıldıktan sonra sarayın uzmanlarından biri fark ediyor ki sergilenen 150 eserden biri çalınan tablo.
Yıllardır peşinde oldukları ve artık ümit kestikleri Zonaro tablosu.
Bu süre zarfında birkaç kez el değiştiren eserin böyle bir geçmişinin olduğunu bilmeyen koleksiyoner tablosunu gönül rahatlığıyla bu sergi için vermiş.
Ve olay ortaya çıktıktan sonra da eseri gerçek sahibine, yani saraya bağışlamış.
Evet, bir çalıntı hikayesinde böylece mutlu sona erişilmiş oldu.
Darısı diğer eserlerimizin başına.
YA ŞUNDADIR YA BUNDAZonaro’nun çalınan tablosu tuhaf bir rastlantıyla yaklaşık 25 yıl sonra saraya geri döndü ama o tablonun hangisi olduğunu öğrenmek benim için Agatha Christie’nin en karmaşık cinayet kurgusu haline getirildi. Çünkü yetkililer bir türlü çalınan tablo şudur demediler. Ama tariften hareketle Sherlock Holmes gibi iz sürerek olasılığı ikiye indirdim. Sergide suluboya küçük boy peyzaj sadece iki tablo vardı. Ya şundadır ya bunda diyerek ooo piti piti saydım olmadı, yazı tura attım içim elvermedi. Ben de iki tabloyu buraya aldım. Bu oyuna siz de katılın diye.
ll. Abdülhamid’in saray ressamıydı1854’te İtalya’da Masi’de doğan Fausto Zonaro, Elisabeth Pante ile 1891’de İstanbul’a geldi. 1892’de evlendiler. Suluboya tabloları beğeni toplayan Zonaro, Osman Hamdi ile tanıştı ve sanat çevresinin içine girdi.
Fausto Zonaro, 1896’da bir gün Galata Köprüsü üzerinde geçit yapan Ertuğrul Süvari Alayı’nı gördü ve bu gösteriyi çok beğendi; her cuma günü buraya gelerek geçidi izledi ve sonunda bu töreni resmeden ayrıntılı bir tablo yaptı. Bu tabloyu görüp çok beğenen II. Abdülhamid kendisine "Saray Ressamlığı" unvanını verdi. 1905 yılında II. Abdülhamid, ressamdan İstanbul’un Fethi’ni tasvir eden tablolar yapmasını istedi. Zonaro’nun bu tabloları da çok beğenildi.
31 Mart Ayaklanması’ndan sonra II. Abdülhamid devrildi ve Abdülhamid’in kadroları tasfiye edilmeye başlandı. Zonaro’ya da Ekim 1909’da saray ressamlığı unvanının kaldırıldığı bildirildi. O da 20 Mart 1910’da ailesiyle birlikte İstanbul’u terk etti. 1929’da, 74 yaşında San Remo’da vefat etti. Saray ressamlığı süresince İstanbul yaşamına dair pek çok tablo yaptı. Dolmabahçe Sarayı’ndan çalınan suluboya da onlardan biriydi.