Alp ULAGAY
Oluşturulma Tarihi: Aralık 04, 2005 00:00
İskenderunlu dalgıç Kemal Akgüner, levreklerin, lahosların peşine öyle sığ sularda değil, nefes tutarak indiği 40-50 metre derinlikte düşüyor. Söylediğine göre, bu derinlikte balıklar hem bol hem de daha kolay avlanıyor. Zıpkın dalında yedi kez Türkiye şampiyonu olan Akgüner, tüm becerisini el yordamıyla geliştirip şimdi öğrenci yetiştirir duruma gelmiş.
İskenderun’da hafta içi kurslar veriyor, zıpkın tasarımı yapıyor. En büyük üzüntüsü Türkiye’yi temsil ettiği uluslararası yarışmalarda henüz iyi derece elde edememesi.
‘‘Demir çelik işçisi babamın en sevdiği uğraşı oltayla
balık avlamaktı. Hiçbir şeyi balık tutmaya değişmezdi. Zıpkın da kullanırdı. 10-11 yaşındayken onun maskesini, şinorkelini ve paletini alıp kaçar, balığa giderdim.’ Kemal Akgüner (38) denize ve balık tutmaya merakının yıllar önce nasıl başladığını işte böyle anlatıyor. Henüz küçük bir çocukken İskenderun gibi deniz kenarındaki bir şehirde yaşamanın avantajlarından faydalanmış. Öğrencilik günlerinde boş bulduğu her vakitte zıpkını eline alıp kendini İskenderun Körfezi’nin bulanık sularına bırakmış. Şimdi Türkiye’nin en iyi zıpkınla balık avcılarından biri.
Akgüner geçen eylül ayında İskenderun Balıkadamlar Kulübü adına katıldığı Sinop’taki Türkiye Şampiyonası’nda yedinci kez birincilik kürsüsündeydi. Yaklaşık altı saat boyunca Sinop kıyısında rakiplerinden daha fazla balık vurmaya çabaladı ve yarışma sonunda bireysel kategoride şampiyonluğa ulaştı. 2550 puanla birinci olurken en yakın rakibine de 450 puan fark attı.
Aslında Akgüner, Türkiye Şampiyonası’na katılmak için yıllarca beklemiş. İstanbul ve Bodrum gibi merkezlere uzakta yaşaması nedeniyle yarışmaları kaçırmış. Üstünlüğünü kaptırmak istemeyen kimi zıpkıncılar onu yarışmalara almak istememiş. Ama yılmamış ve 1996’da Karataş’taki şampiyonada ilk kez becerisini konuşturmuş. Hatta yarışma öncesi antrenmanda sudan çıkmak bilmeyince iki kişi kolundan tutup çıkarmış. Avladığı balıklar karşısında herkes şaşkına dönmüş. Bu ilk şampiyonadan sonra Akgüner başarısını sürdürmüş.
İLK LEVREK, YAŞ 13
Tüm becerisini kendi başına, deneye deneye edinmiş. Kimseden malzeme veya dalış tekniği bilgisi almaya gerek duymamış. Birkaç yıl boşa çabaladıktan sonra ilk balığını 13 yaşında vurmuş. ‘İskenderun yakınındaki Denizciler kasabasında kamptayken zıpkını aldım suya daldım. Ama hangi yöne dönsem balıklar arkama dolanıyor. Sola dönüyorum kaçıyorlar, sağa dönüyorum kaçıyorlar. En sonunda çözümü buldum: Öne eğilip şişi bacak aramdan geriye doğru attım ve bir levrek vurdum.’ O gün eve 5-6 büyük balıkla dönmüş. Kalabalık evin akşam yemeğini neredeyse tek başına çıkarmış. Öyle ki, tüm balıkları onun vurduğuna kimse inanmamış. Uygun tekniği keşfettikten sonra her gün suya dalıp balık peşine düşmüş. Levreğin yanı sıra üç metrelik lahoslar vurmaya başlamış.
Akgüner, yıllar önce İstanbul’a ilk gidişinde balık avlama malzemelerinin çokluğu ve çeşitliliği karşısında şaşırmış. Ama piyasada satılan malzemelerle yetinmemiş. Zıpkınlarda türlü modifikasyonlar yapmış. Bugünlerde ufak değişikliklerle yetinmeyip zıpkın tasarımına girişmiş durumda. Bu sayede atışlardaki sapmaları gidereceğini söylüyor.
SU ALTINDA 6 DAKİKA
Kemal Akgüner yarışmalarda da farklı bir özelliğiyle ön plana çıkıyor. Birçok dalgıç 20-25 metre derinlikte avlanıyor. Halbuki o balığın daha bol bulunduğu ve kaçmadığı 40-50 metre derinliğe tüpsüz inebiliyor. ‘40 metrelerde rahatlıkla balık avı yapabiliyorum. Bildiğim kadarıyla Türkiye’de bu derinlikte avlanabilen kimse yok. İtalya, İspanya ve Fransa’dan birkaç sporcu var.’ Bu derinliğe tüpsüz olarak, yani oksijen desteği almadan inmek ve yüzeye geri çıkmak yaklaşık iki dakika sürüyor. Sırrı ise acele etmemek. Hedef derinliğe yavaş yavaş inip 10-15 saniye içinde balığı vurarak yine aynı yavaşlıkta geri çıkıyor. Su altında kalmak onun için sorun değil. İki yıl önce Bodrum’daki serbest dalış yarışmasında tam altı dakika su yüzeyine çıkmamış.
Bu özelliği sayesinde mola kullanmaya bile gerek duymuyor, su altında daha uzun kalıp daha fazla balık avlayabiliyor. Örneğin birkaç yıl önce Ovacık’taki Türkiye Şampiyonası’nda 9 kilo çeken yedi balık vurmuş.
Akgüner, bir dönem tuttuğu balıkları satıyormuş. Zıpkınla avlanan balıkların satışı yasaklanınca bu işten vazgeçmiş. Şimdi geçimini sağlamak için ağabeyiyle beraber gözlükçülük ve saatçilik yapıyor.
TÜRKİYE’DE 10 BİN ZIPKINCI VAR
Zıpkınla balık avlama Türkiye’deki en eski sualtı sporu. 1970’lerde henüz ortada bir federasyon yokken İstanbul’da ve Gökçeada’da şampiyona düzenleniyordu. 1980’de Türkiye Sualtı Sporları Federasyonu kurulunca bu şampiyonalar resmileşti. 25 yıldır da Türkiye’nin çeşitli noktalarında düzenleniyor. Resmi kayıtlara göre, lisanslı balık avcısı sayısı 200. Siluet Eğitim Kursu’ndan Cem Özbakır’ın verdiği bilgiye göre, Türkiye’de lisanslı veya lisanssız 10 bine yakın zıpkınla balık avcısı var. Zıpkın avcılığının temel malzemeleri şunlar: Neoprenden yapılan dalgıç elbisesi, maske, şinorkel, tüfek veya zıpkın, palet. Bu malzemelerden oluşan bir setin ortalama fiyatı da 250 Euro yani yaklaşık 400 YTL.
EN İYİ ZIPKINCILAR İSPANYOLLAR
Dünya ve Avrupa zıpkınla balık avlama şampiyonaları iki gün, Türkiye’de ise bir gün sürüyor. Yarışmada puanlama avlanan balığın ağırlığına bağlı. 400 gram altı değerlendirmeye alınmıyor. Örneğin 2.5 kiloluk lahos, avcıya 2 bin 500 puan kazandırıyor. Bazı yarışmalarda avlanan her balık için ekstra 500 puan veriliyor. Türk zıpkıncılarının dünyadaki yerini kıyaslamak için 2003’te Nijerya’nın Lagos şehrinde düzenlenen Avrupa ve Afrika Şampiyonası örnek verilebilir. Şampiyon İspanyol Pedro Carbonel iki günde toplam ağırlıkları 97 kilo 940 gram olan 64 balık vurdu. 24. sırayı alan Türk sporcu Kemal Akgüner ise toplam 26 kilo 575 gram balık avladı. Dünyada en iyi zıpkıncılar genelde İspanya’dan çıkıyor.