Güncelleme Tarihi:
Önce mahcup bir itiraf; Seda Bağcan’la buluşmaya gitmeden önce sadece spiritüel konulardan bahseden, ayakları yerden kesilmiş, sadece o dünyaya özgü bilmediğim terimleri onlarca kez tekrarlayacak biriyle tanışacağım önyargısına sahiptim. Fakat daha tanışır tanışmaz arada mesafe hissetmediğiniz insanlar vardır ya, onunla da öyle oldu. Müthiş pozitif, yüzünde samimiyeti sorgulanmayacak, müsekkin etkisinde bir tebessüm...
İşe giriş formlarında işe yarayacak bir bilgi isterseniz, ODTÜ Elektrik Elektronik Mühendisliği’nden mezun. Müthiş sesiyle hayranlık uyandıran halası Selda Bağcan’ın da, fizik mühendisi olduğunu hatırlatmakta fayda var belki. “Bizim ailede kuşaklardır herkes müzikle uğraşır ama herkesin bir başka mesleği olması bir aile geleneğidir” diyor Seda Bağcan.
O da aile geleneğini bozmamış. Tıbbi teşhis alanında tıp şirketleri kurup, işler çok yolunda gidince, ihraç yaptıkları Almanya’ya yerleşmeye karar vermiş. 12 yıldır Almanya’da yaşıyor ama geçen yıl verdiği yoga konferansları, konserler nedeniyle sadece sekiz gece evinde yattığını söylüyor. Pozitif bilimle uğraşan birinin, spiritüel dünyaya böylesine kocaman bir adım atması elbet sorgulanacak bir şey. “12 yıl önce teyzeme beyin tümörü teşhisi koydular ve birkaç ayda onu kaybedeceğimizi ve yapacak bir şeyimiz olmadığını söylediler. Ben de bunun üzerine tamamlayıcı tıp üzerine araştırmalara başladım. Biyoenerji ve reiki’yle, daha sonra da reconnection (yeniden bağlanma) ile tanıştım. Beş duyunun ötesine geçebileceğimi düşündüm ve benim için yeni bir dünyanın kapıları açıldı. O kurs senin, bu kurs benim koşturup durdum. Gözümün önünde mucizelere şahit oldum. “Birkaç ay yaşar” dedikleri teyzem çok rahat yaşadığı üç yılın sonunda hayatını kaybetti. Ondan sonra da, daha çok insana yardım edebilirim diye düşündüm ve bu işin peşini bırakmadım.”
O, bu işin peşini bırakmadı ama ben de ikna olmak için onun peşini. “Tamam ama siz bir bilim insanısınız. Böyle spiritüel bir meseleyi, pozitif bilimin neresinde açıklıyorsunuz” diye üsteledim. Cevabı netti: “Kuantum fiziğiyle. Dünyadaki her şey bir enerji. Bu enerji alanlarının farkına varırsan, bu alanı yönetebilir ve mucize denilen şeylere inanabilirsin.”
TOPLUCA DİNLENİP BİRLİKTE SÖYLENMELİ
Peki müzik bu işin neresinde? İşte, meselenin nirengi noktası tam da orası zaten. Seda Bağcan, müziğin en iyi şifa araçlarından biri olduğuna inanıyor. Almanya’daki stüdyosunda yoga dersleri verirken, dersin sonunda, yoganın bir parçası olan mantraları Türk ezgileriyle besteleyip söylemeye başlamış. Bu müziğin ve mantralardan oluşan ses titreşiminin en sakin ve derinden hissedileceği zamanlarda dinlenilmesini özellikle tavsiye ediyor Bağcan. Aslında, en büyük tavsiyesi bu müziğin topluca dinlenerek, birlikte söylenmesi. Sebebini şöyle açıklıyor: “Mantra müziği topluluk halinde söylenirse daha etkili. Bu konuda yapılmış araştırmalar var. Teker teker kişilerin beyin dalgaları ölçüldü ve hepsinin farklı dalgalara sahip olduğu ortaya çıktı. Mantra meditasyonu sırasında aynı kişilerin beyin dalgaları bir daha ölçüldü ve hepsinin beyin dalgalarının eşitlendiği gözlendi. Yani tek bir frekansta buluşuldu. Bu da bize beraber şarkı söylemenin ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Maçlarda yapılan toplu tezahüratlarda hissedilen büyü de buradan geliyor zaten. Müslümanlıkta da mantralar var. Meselâ, La ilahe illallah da bir mantradır. Zikirlerde, müzikli bir şekilde bunun sürekli tekrarlanarak söylenmesi de aynı şeydir.”
Mantra müziği nedir?
Mantra, Sanskritçe’de zihni serbest bırakmak anlamına geliyor. Man zihin, tra serbest bırakmak demek. Daha geniş anlamı ise; tekrar edilen kelimelerle zihni boşaltmak. Zihni günlük vesveselerden kurtararak boş bir alan yaratıp bu alanı müzikle birleştirmeye ise mantra müziği deniyor. “Ra Ma Da Sa Say So Hung” hecelerinden oluşan mantranın en önemli şifa mantrası olduğuna inanılıyor. Ra güneş, Ma ay, Da dünya, Sa sonsuzluk, Say sonsuzluğun bütünlüğü, So Hung Ben ise benim anlamına geliyor. Yani bu mantra söylendiğinde, “Ben güneşim, ben ayım, ben dünyayım, ben sonsuzluğun bütünlüğüyüm,
ben benim” diyerek evrenle bir bütün olunduğu tekrarlanıyor.