Güncelleme Tarihi:
N’olacak bu Tarkan’la aşkınız? Yine bir düet! En çok ortak iş yaptığı sanatçı sizsiniz... Nasıl oluyor bu?
- Biz böyle ara ara coşarız. Ne mutlu bana. “Var mısın?” dedim, hiç ikiletmeden “Varım” dedi. Oturduk şarkı seçtik. Birkaç demo sonunda, şarkıya karar verdikten sonra “Al İskender (Paydaş) bu şarkının senin şefkatine ihtiyacı var” dedik. Kendi şarkısı kadar özen gösterdi, emek verdi, mix’te bile yanımdaydı. Bin kere sağolsun. Sonuç olarak biz halimizden memnunuz valla. Hadi O Zaman Tarkan’ın sesiyle albümün incisi oldu. Daha ne olsun.
Bülent Ersoy düetinden sonra klipte oynamayıp kadını çıldırtmıştı. Size de yapmasın aynısını?
- Tarkan yeganedir, candır, en sevilesidir. Onun için en güzel şeyleri söylemek geliyor içimden bazen ama ne söylesem az gelir, eksik kalır. Merak etme, bu hafta sonu klibi çekeceğiz. Ama vizyona girmesi biraz zaman alabilir, malum bizde işler biraz uzun sürüyor...
Albümün adı ‘Bazı Şeyler’ içerdeki sözler ‘Kahrolsun Bazı şeyler’… Şarkıyı Çeşme’de 2010’da yazmışsınız. Bu sözünüzün iki yıl sonra Gezi olaylarının en bilinen sloganlarından biri olması nasıl bir tesadüf? Sonradan oynama yaptınız mı orijinal sözlerde?
- Biz bu lafları yıllardan beri söylüyoruz. Demek ki aklın yolu bir, cuk oturdu. Gençler zaten acayip yaratıcı, sözlerini hiç esirgemiyorlar. Tam benlik valla. Oynama falan yok; karşında ‘Sokak Kızı’ var arkadaş, boru değil yani!
“Sokarım Politikanıza” diye şarkı söyleyen asi kız hâlâ aynı inançla, dimdik ayakta yani!
- Önce şunun altını bir çizelim: Hiçbir partiyle uzaktan yakından bir ilişkim olmadı. Dünyanın güzel bir yer olmasını isteyen biri olarak taraf tutmadan kendi doğrularımı söylemeye çalışıyorum. Asıl önemli olan bunu eğilip bükülmeden, duruma göre şekillenmdeden söylemeyi sürdürmek... Bu bir cesaret sayılıyorsa, söylemesi ayıp öyleyizdir.
Bir şarkınızın sözlerini de Twitter’daki 250 bin takipçinizin önünde Berkin Elvan’a ithaf ettiniz: “Söyleyin o amcalara kıymasınlar çocuklara”...
- Bunlar yüreğimizin damarına basan, parçalayan korkunç olaylar. Bu dizeler Lice’de koyun otlatırken havan topuyla ölen Ceylan’ımız için can havliyle yazdığım bir ağıttı. Bizi yasa boğan o büyük acıları, Ceylan’ın, Berkin’in ağzından anlatmaya çalıştım. Fena koyuyor insana. Soruyorsun kendine, “Biz ne zaman bu kadar sevgisiz, bu kadar öfkeli insanlar olduk?” Senin acın-benim acım diye kutuplaştık... Sus sus yine içim daraldı!
Gezi için de bir şarkı yazdınız: Güya. Şimdi birinci yıldönümü yaklaşırken söylesenize sizce Gezi’de tam olarak ne oldu? “Her kesim ders çıkarmalı” deniyor. Siz ne öğrendiniz kendi payınıza?
- Gezi’ye gençlerin eli değdi, vicdanı değdi, bilgisayar başından kalkmıyor diye şikâyet ettiğimiz çocuklar hepimizi dut gibi silkeledi. Eğer umudun bir miladı varsa o da ‘Gezi Halk Hareketi’dir. Bundan sonra ülke tarihinde her olay Gezi’den Önce ve Gezi’den sonra diye anılacak bence. Bırakalım gençler, yarınlarını yapsınlar.
‘Güya’yı niçin koymadınız albümünüze?
- Gezi şarkıları neden bir albümde toplanmıyor diye merak ettik, uzun araştırmalar sonunda olamayacağını, kimsenin elinin gitmediğini gördük. Gönül ister ki hareketin öncüsü gençler yarın çocuklarına anılarını anlatırken bir yandan da fonda bu şarkıları dinletebilsinler... Evet Youtube gibi mecralar var ama on yıl sonra yerini ne alır bilinmez. Güya benim açımdan misyonunu tamamladı diye koymadım. Ama halâ bir albümde toplanması gerektiğini düşünüyorum.
Size en çok hangi şarkınızla takılıyorlar? Siz ne diyorsunuz?
- Herkesin morali bozuk ya, son zamanlarda “Gidelim buralardan Nazo” diyorlar. Zamanında size söylediğimde, büyük sözü dinleyecektiniz diyorum.
Sizin özel hayatınızı niçin hiç merak etmiyoruz sizce? Roman gibi fırtınalı / parçalı bulutlu bir hayat sürdünüz. O romanın neresindesiniz şimdi?
- İki türlü sanatçı vardır: Biri kameralarla dolaşır, diğeri sadece işini yapar... Gel seni koluma takıp, iki gün gecelerde dolaşalım gör bak neler oluyor! Ünlü insanlar kader değil, popülarite kurbanlarıdır. Verip de kurtulabileceğimiz bir şey olsa “Al senin olsun, tepe tepe kullan” der, kurtulursun ama yok işte, öyle değil. Her şeyin bedeli olduğu gibi, bunun da bir bedeli var, katlanacağız elbette. Yoksa söylendiği gibi ne fırtınalı aşklar yaşadım, ne de öyle çalkantılı bir yaşamım oldu. Nasıl hayal ediyosanız öyle yaşıyorum, Allah’tan ümit kesilmez. Hayırlısı be gülüm!
Picadilli’de bir kız gördüm...
Albümdeki bütün şarkıların altında onları nerede, ne zaman yazdığınız not edilmiş. Ne hoş! İnsan kendi şarkılarını söylemenin gururu yaşıyor mu?
- Esasen en baştan yola böyle çıktığım için böyle devam ettim. Nasıl ki bir ressam tutup da birine “Şöyle bir tablo hayal ediyorum, bana onu yap” diye sipariş vermezse; benimki de bunun gibi bir şey. Hadi çok da önemsizmiş gibi olmayalım. Dürüst olmalıyım ki alttan alta bir huzur, başka bir güven duygusu verdiği de oluyor. Şarkı sözlerini elle yazınca altına da o notları düştük. Dinleyicimize o kadar kıyak geçelim artık, değil mi?
Peki 2012 sonbaharında size Londra Sokakları’nda ‘Aşk İşini Biliyor’ şarkısını yazdıran neydi?
- Picadilli’de bir gece bir kız gördüm, başını ellerinin arasına almış yanındaki adama hem ağlıyor, hem saydırıyor... Adamsa havalara bakıyor. İstemeden kulak misafiri oluyor insan. Belli ki sağlıksız bir ilişkide, uzatmalardalar. O an aklıma ilk gelen cümle bu oldu: “Aşk dediğin biraz böyle bir şey.” Sonra otele gittim, karalamaya devam.
İstanbul’a bir kalıp peynir,üç-beş dilim ekmekle geldim
- ‘Bir Kapıdan Girdim’ şarkısı 1996’da yazılmış ama 2013 şarkılarının arasında sırıtmıyor. Müziğinizin, içinde ne dediğinizin, tuhaf bir zamansızlığı, hatta zamanı takmazlığı var. Satış da hiç umurunuzda değilmiş havası yayıyorsunuz hep. Öyle mi gerçekten?
- Bu söylediğin iyi bir şey gibi geliyor kulağa. Zamanında ‘Göç’ albümünü yapmaya karar verdiğim zaman, özel dinleyicisi olacağını bildiğim için kalktım bir firma kurdum, oradan kendim çıkardım. Bugün yere göğe koyamıyorlar. E söylemesi ayıp, dinleyenimiz de sağlam olunca mesele olmuyor tabii. Yeni albümün de ilk baskıları çıktığı gün tükenmiş. DMC’nin kendi yöntemleri var, ben karışmıyorum o işlere.
Müziğe gitarla başladınız ama bağlamaya susuzluğunuz bitmek bilmiyor. Bir de Erkan Oğur’u ağırlamışsınız ‘Ceylan’ şarkısında...
- Türküleri çok severim. Nasıl sevmezsin ki: “Pencereden bir taş geldi, sandım Mamoş geldi” gibi hakiki duygular anlatılır. Popüler müzikteki gibi dandirik hikâyeler değil. Erkan’la Göç’de birlikte çalışmıştık. Bu albümde de 120 yıllık bir kopuzla çıktı geldi, öyle bir çaldı ki ciğerim söküldü.
Siz kimleri dinliyorsunuz şu aralar? Kimlerin şarkılarını kendinize yakın bulursunuz?
- En son İndila albümünü aldım. Kelis de iyi geliyor. Erkan Oğur dinlerim, Ahmet Kaya şarkılarını evvel ezelden beri çok severim. İstanbul’a gelirken yanımda annemin aldığı bir kalıp peynir, üç beş dilim ekmek, gitarım ve iki bavuldan başka hiçbir şeyimiz yoktu. Wolkman’ime taktım kaseti, yol boyunca dinleye dinleye geldik. 80 darbesinden sonra memleket karışık... İşte o dönemde Ahmet Kaya şarkıları hızır gibi imdadımıza yetişip dilsiz bir toplumun sesi olmuştu. Sezen’in kederli şarkıları da hiç vazgeçilmezlerimdendir.