Oluşturulma Tarihi: Temmuz 27, 2005 00:18
‘Savaşma seviş’ diyorlardı. Hayatı dayatıldığı gibi değil, istedikleri gibi yaşamak istiyorlardı... Bir dönem bu dediklerini yaptılar, ama artık yaşlandılar ve yavaş yavaş yok oluyorlar!
Tempo dergisinin bu haftaki sayısında, Hippiliğin doğduğu dönemde genç olan ve kendini Hippi hisseden dört adamdan ‘Hippilik öyküsü’ var. İşte dünün Hippileri, zamanın modern dervişleri: Program yapımcısı Mehmet Teoman, besteci Olcayto Ahmet Tuğsuz, perküsyon sanatçısı Ayhan Sicimoğlu ve Müzikotek’in sahibi Dağhan Baydur!
Her şey 1965 yılında, bir suikast sonucu öldürülen John Kennedy’nin yerine başkanlık koltuğuna oturan Lyndon Johnson’ın Kongre’nin de desteğini alarak Kuzey Vietnam’a savaş açmasıyla başladı. Neredeyse her evden bir asker, Vietnam’ın yolunu tuttu.
‘Ülkeleri uğruna’ savaşa giden Amerikan askerleri, bayraklarına sarılı tabutlarda evlerine geri dönmeye başlayınca, Amerikan halkı, manasız ve amaçsız bulduğu bu savaş için federal hükümete başkaldırdı.
Bunun öncülüğünü ise daha sonra romantik bir söylemle kendilerine ‘Çiçek Çocuklar’ diyecek olan Hippiler çekti. İlk kez 1965’te San Francisco’da ortaya çıktılar. Dillerinde tek bir şarkı vardı: Savaşma, Seviş...
Çok basit yaşıyorlardı; bazen yiyeceklerini kendileri üretiyor, bazen de kendi ürettikleri el işlerini satarak ihtiyaçlarını karşılıyorlardı. Aynı zamanda bu mutsuzluk dolu dünyada ‘biraz mutluluk bulabilme umuduyla’ hafif uyuşturucular da kullanıyorlardı.
Bir süre sonra güruhlar halinde yollara düştüler. Akın akın kendi felsefelerini desteklediğini düşündükleri Budizm’in merkezine, yani Nepal’e gitmeye başladılar. İşte Türkiye Hippilerle bu yolculuk sırasında tanıştı. Çünkü kimi zaman küçücük Vokswagen minibüslerle, kimi zaman da otostop çekerek yolculuk yapıyorlardı ve Türkiye, Nepal’e giden yolun üzerindeydi.
En çok takıldıkları yer Sultanahmet’te Yener’in Kahvesi’ydi. Dana onlar Türkiye yollarında görünmeden, hareketin sesi, nefesi buralara uğramıştı. 60 İhtilali’nin ağırlığını yeni yeni üzerlerinden atmaya çalışan gençler, onlar gibi saçlarını uzatmaya ve uzun elbiseler giymeye başlamıştı.
Hippilerin gelişi, sadece felsefesini sevdikleri bu insanları daha yakından tanımalarını sağlamıştı. Ancak Türk gençlerinin bir başka sorunu daha vardı. Ülkedeki politik ve geleneksel yapı, dini motifler, onların gerçek Hippiler gibi yaşamasına izin vermiyordu... Sadece görünüm olarak Hippiydiler, felsefelerini seviyorlardı, ama onlar gibi yaşamadılar.
Düzeni değiştirebileceğimizi düşündük
1962 yılında Beatles’ın albümleri yayınlandığında çarpıldım. Dolayısıyla benim bu olayların içine girmem, tamamen estetik ve müzik nedeniyle oldu. Hepimiz o dönemde bunu taklit ettik, ancak hiçbir zaman öyle olamadık, olmadık. Biz de Türkiye’de belki tam manasıyla bir ‘Çiçek Çocuğu’ muhabbetine girmedik ama ciddi anlamda o özgürlük hareketinden etkilendik ve düzene bir anlamda başkaldırmaya çalıştık. Arkadaşlık, dostlukla belki de tam bilinçli olmadan düzeni değiştirebileceğimizi düşünüyorduk. Ve eğleniyorduk.
‘Kız mısınız’ diyorlardı
İçinde bulunduğumuz ortamın okul sayesinde biraz özgürlük ortamı olması, müziklerini çok sevmemiz dolayısıyla o akıma ayak uydurmaya gayret ettik. Ne yaptık? Saçımızı uzattık, dinlediğimiz müzikler bir anda ona döndü, gömleklerimiz Fransız ekolünden Antoine’ın gömleklerine benzedi. Evet, biz o felsefeyi sevdik, onları taklit ettik, ama hiçbirimiz gerçek Hippi değildik. Saçlarımız uzun olduğu için sürekli kavga etmek zorundaydık. Çünkü insanlar bize ‘Kız mısınız siz?’ diye laf atıyorlar, biz de kavga ediyorduk.
Hippilikten boheme geçtim
Buralarda hep taklit vardı. Ben ise saçlarımı uzatarak, hippi kıyafetler giyerek geçirmedim o dönemleri, seyrettim! İstanbul’da oturmama rağmen Sultanahmet’te minik pansiyonlarda kalırdım. Fakat beni besleyen başka bir şey daha vardı; felsefeyi çok severdim. Sartre’ları Varoluşçuluğu okurken, bu hippi kültürünün de onunla özdeş bir yanını keşfettim. Şimdi hippiliğin adını boheme çevirdim. Buna varoluşçuluktan serseriliğe geçiş diyebiliriz. Çünkü mekanım yok, mekanım dünya!
Öğretmenlerimiz hippi Amerikalılardı
Bizim bu akımla tanışmamız biraz da Amerikan Koleji’ndeki öğretmenlerimiz sayesinde oldu. Çünkü bütün öğretmenlerimiz Hippi’ydi. O dönem Vietnam Savaşı vardı ve savaşa karşı olup askere gitmek istemeyenleri, geri kalmış ülkelerdeki Amerikan Kolejleri’ne öğretmen olarak gönderiyorlardı.
Hippiler yok olmaya mahkumlar
- Halit Kakınç ‘Hippi felsefesi, Hippilerle birlikte yaşlandı. Bir alternatif üretemedikleri için de onlarla birlikte yok olup gidecek’ diyor. Siz bu görüşe katılıyor musunuz?
Olcayto Ahmet Tuğsuz: Zaten şimdi baktığımda, Hippiliği çok yakınımda da görmüyorum. Çünkü çalışmadan, komünler halinde ve bol uyuşturucu tüketerek yaşamayı tercih ediyorlardı. Biz zaten o dönemde de böyle yaşamadık. Ama felsefe olarak, yani kimseyi rahatsız etmeden, barışçıl bir dünya isteyerek yaşamayı seçmekse, buna o zaman da evet dedik, şimdi de diyoruz.
Ayhan Sicimoğlu: Bence de bitti. Belki 2800 yılında bütün dünya Hippi olacak. Çünkü bana göre bu biraz erken gelen bir akımdı. Geleceğe ait bir direnişti.
Mehmet Teoman: Onlar pek çok şeye olduğu gibi çalışmaya karşıydılar. İnsanoğlunun bu kadar çok çalışması gerekmediğine, basit yaşayarak bunlardan kurtulabileceğine inanıyorlardı. Ben, doğada bırakın insanın, bitkinin bile emek vermeden yaşayabileceğine inanmıyorum.
Dağhan Baydur: Bence de çoktan bitti. Her akım gibi onu yaratan koşullar değişti. Bir daha da o koşullar oluşamayacağına göre yaşaması, varlığını sürdürebilmesi mümkün değil.
HİPPİLERİN ÖZELLİKLERİ
n Şekilli uzun sakallar, uzun veya afro saçlarla diğerlerinden ayrılıyorlardı.
n İnsanlar onları feminen ve pis buluyorlardı. Başkaldırıları ise 1968 yılında Broadway’dan çıkan Hair müzikaliyle oldu.
n Çok bilinmeyen stiller, çok renkli ve parlak kumaşlar, Hint işleri ve düşük belli pantolonlar giyimlerini oluşturuyordu.
n Genelde arkadaş evlerinde toplanıp gitar çalmayı ve dışarıda özgürce takılmayı seviyorlardı.
n 1967’de en büyük müzik organizasyonu olan Woodstock’ı yaptılar.
n Seksüel anlamda özgürlüğü savunuyorlardı ve komünal yaşantıyı destekliyorlardı.