Oluşturulma Tarihi: Ekim 22, 2004 00:00
Yaşayan en büyük fantazya yazarı olarak değerlendirilen Amerikalı yazar Robert Jordan bu yıl fuarın yabancı konukları arasında. Çok küçük yaşta okumayı öğrenip Jules Verne, Mark Twain gibi isimlerden etkilenen Jordan, orduda yaralandıktan sonra hayatın fazlasıyla kısa olduğunu düşünerek yazmaya başladı. Şu an onun üzerinde cildi olan Zaman Çarkı adlı roman serisi ilk cildinin yayınlandığı günden bu yana oldukça ses getirdi. İthaki Yayınları tarafından şimdilik ilk dört cildi yayınlanan Zaman Çarkı serisinin yenileri hazırlanırken, romanın filminin çekileceği haberleri de ortalıkta dolaşıyor.- Fantastik kurguyu mesaj vermeyen ve kaçış metinleri olarak değerlendirirler genellikle. Sizce de fantastik kurgu bir kaçış mı? - Her ilgi çekici kurgu gibi fantasik kurgu da bir kaçış olabilir, ama aynı zamanda mesaj da verebilir. Örneğin, ben zaman zaman doğruyu yanlıştan, iyiyi kötüden ayırmanın zor olduğunu anlatmaya çalışıyorum. Her zaman söylerim, yanıt kolaysa, yanlış soruyu sormuş olabilirsiniz. Fantazya ve bilim kurgu alanlarında, yazarların sözde yasalarından bahsetmek popüler olmuştur. Ben hep Jordan’ın ilk yasasının şu olacağını düşündüm: “Her hareketinizin en az bir beklenmedik sonucu olur ve bu da genellikle olmasını istemediğiniz bir şeydir.” İnsanlar başkalarının hatalarından ders almaz. Siz hata yapacaksınız ve yaptığınız zaman, ayağa kalkıp devam edeceksiniz, bir daha aynı hatayı yapmamayı öğrenmiş olacaksınız. Benim mesajım bu.- Dünyanın Gözü, Tolkienvari bir girişle başlıyor ve artık bu tür paralellikler bulmak gelenek oldu. Ama sizden etkilenen pek çok fantastik kurgu yazarı da var.-Tüm yazarlar, özellikle de genç yazarlar okudukları iyi yazarlardan etkilenirler. Dünyanın kuralıdır bu. Başka yazarları etkilemişsem, mutlu olurum. Bu, benim iyi yazar olduğuma inandıkları anlamına gelir. Dünyanın Gözü’nün ilk kısmını bilerek Tolkien’i hatırlatacak şekilde yazdım. “Bu size aşina birşey” demenin bir yolu olarak. Ve sonra, o kitap hakkında eleştirmen Baird Searles’ın yazdığı gibi, “yüzüncü sayfada bir kapı açılıyor ve daha önce hiç bulunmadığınız mekanlara doğru vahşi bir yolculuk başlıyor.” Yapmaya çalıştığım buydu işte. Geleneksel olanı, bekleneni alıp çarpıtmayı, hatta tersyüz etmeyi seviyorum.-İyi ile kötü arasındaki çatışma ve savaş fantastik kurgunun ana temasıdır. Gerçek dünyada da bu tür savaşlar var. Sizce iyi ne zaman kazanacak?-Kötülüğü yenmek her zaman zordur, bu yüzden kötülüğe karşı vermekte olduğumuz savaşın kısa süreceğini sanmıyorum. Kazanacağız, biz savaşmaya devam edersek sonunda iyi muzaffer çıkacak. Buna tüm yüreğimle ve tüm beynimle inanıyorum. Ama biliyorum ki bu kötülük altedildiği anda, hatta daha önce yeni bir kötülük doğacak ve bizim onunla da savaşmamız gerekecek. Dünyada kötü insanlar her zaman vardır Mahşer’e kadar da olacak ve ne yazık ki, sayıları iyi insanların sayısından çok daha az olsa da, dünyaya büyük zarar vermek için pek azı yeterli oluyor. Özellikle de son senelerde bunu tekrar tekrar gördük. Biz dünyada yaşıyoruz ve bu dünya ne Cennet, ne Cehennem. Yalnızca içinde yaşadığımız dünya ve biz onu olduğu gibi kabullenmek zorundayız.- Hemen hemen her yazarın favori karakteri vardır. Sizin de var mı?-Favori karakterim, o anda her kimin gözüyle yazıyorsam odur. Bu kötü karakterlerden biri bile olsa. Çoğu insan kendini gerçekten beğenir ve inanıyorum ki, gerçek görünen karakterler yazabilmek için yazarın bir ölçüye kadar o karakterin kendisi olması gerekir. Yazarak geçen bir günden sonra evde dolaşırken karım, “Ah. Bugün yine Padan Fain’i yazdın, değil mi?” diyor. Padan Fain’i yazmış olmayabiliyorum ama kaçınılmaz olarak, asla birlikte yalnız kalmak istemeyeceğiniz birini yazmış oluyorum.- Romanlarınız için derin kültürel ve tarihsel araştırmalar yapıyor musunuz?-Evet, Zaman Çarkı kitaplar için epey kültürel ve tarihsel araştırma yaptım. Batı’da yazılan fantazyaların çoğunda açık bir Avrupa etkisi vardır, ama ben “başkalık” duygusunu arttırmak istediğim için, okuyucunun hiç aşina olmadığı bir dünya olduğu duygusunu vermek istiyorum. Japonya’dan Çin’e, Amerikan yerlileri olan Çayenlere ve Apaçilere kadar Avrupalı olmayan pek çok kültürden unsurlar kullandım. Türkiye’den unsurlar bile var.Ben güçlü kadınların yanında büyüdüm. Bazen, ailemdeki bütün erkeklerin güçlü olduğunu, çünkü kadınların zayıf erkekleri öldürüp yediğini söylüyorum. Bu bir şaka ama bir seferinde dedem şöyle bir soru sormuştu: “Evlat, sana hangisi daha eğlenceli geliyor? Tavşan avlamak mı, yoksa leopar avlamak mı?” Ne yanıt verdiğim evlendiğim kadından anlaşılabilir. Harriet kesinlikle bir leopardır. Zayıf kadınların çevresinde bulunmak sıkıcıdır, hele onlar hakkında yazmak daha da sıkıcıdır.* Söyleşi, Hürriyet Gazetesi'nin Kitap Fuarı özel ekinden alınmıştır.
button