Sibel ARNA İLE MODA GÜNDEMİ
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 16, 2008 00:00
Yves Saint Laurent, modada büyük ağırlığı olan, yönetilmesi güç bir marka. Efsanevi kurucusu, bu ismi zirveye taşıyıp yıllarca orada tuttuktan sonra kenara çekildiğinde, yerini Tom Ford gibi yine çok karizmatik bir tasarımcı doldurmuştu. Onun da gitmesinden sonra yerine geçecek insanın ezilmemek için olağanüstü olması gerekiyordu. Markanın sahibi Gucci Grubu, Stefano Pilati adlı bir İtalyanı bu göreve uygun buldu. Pilati ilk iki sezonunda büyük bir yenilik yapmaya cesaret edemedi. Belki böyle temkinli davranmakta haklıydı, ama bu yüzden de çok eleştirildi. Nihayet şimdi öne çıkıyor, kendini kanıtlıyor. ID Dergisi, son sayısını ona ve yeni koleksiyonuna ayırdı.
Stefano Pilati sarışın ama yanık tenli bir adam. Antik Roma heykellerine benziyor. Çalışma masasının arkasında bir Buda heykeli, bir de sörf tahtası var. Naneli sigara içiyor. İtalyanlardan beklediğimiz gibi yüksek sesle ve coşkuyla konuşuyor. 2008-2009 Sonbahar-Kış sezonu için yaptığı tasarımları şöyle anlatıyor: "Biraz rock bir koleksiyon oldu. Öyle punk tipi değil ama. Rock gibi rock. Siyah ruj, siyah kısa saçlar. Siyah, gri, bej ceketler, tüvit pantolonlar var. Geometrik desenler ön planda. Ben kimsenin kolay kolay kopyalayamayacağı tasarımlar yapıyorum. Silüetlerle oynuyorum. Alışveriş yapan insanın bir cekete 60 Euro değil de 6000 Euro verebilmesi için bu şart. Önce o parayı hak etmek lazım."
Pilati parayı yalnız geometrik formlarıyla değil, kullandığı kumaşla da hak ediyor. Çünkü o bir kumaş uzmanı. Kış sezonunda bu yeteneğini sonuna kadar ortaya koydu. Mesela mücevher kutularının iç kaplamasında kullanılan enteresan bir kumaşı Tokyo’da ürettirdi, bu kumaştan gece elbiseleri yaptı. Elbiselerinin nesilden nesile aktarılacak türden olmasına çok dikkat ediyor. Bu yüzden trendlerin dışında bir çizgi tutturuyor.
SIRASIYLA GISELE, KATE VE NAOMIGöreve geleli yaklaşık iki yıl oldu. Stefano Pilati bu iki yıl temkinli, ağır ve sakin adımlarla yürümeyi tercih etti. Bir şeyleri değiştirmek için değiştirmedi. Dikkat çekeceğim diye saçmasapan tasarımlara imza atmadı. Aksine sıradan, düz şeyler tasarladı. Bu sebeple bazılarını hayal kırıklığına uğrattı, medya tarafından kıyasıya eleştirildi, renksiz bulundu. Ama iki yıl sonra, 2007 Sonbahar-Kış koleksiyonunda sivrilmeye başladı. Sezonun yüzü Gisele Bündchen olmuştu. Pilati’ye göre o sağlıklı, dinamik, sportmen bir kadındı. Hem de komşumuzun kızı olabilecek kadar bize yakındı.
Bündchen’i kullanarak doğal ve basit olanın güzelliğini vurgulamak istiyordu Pilati. Asıl olan oyuncaklı tasarımlar değil dikişteki ustalıktı. Ceket, pantolon, elbise, etek gibi temel giysileri olabilecek en iyi şekilde dikebilmekti.
2008 İlkbahar-Yaz koleksiyonu için ise Kate Moss ile anlaşma imzaladı. Çünkü o cinselliğin ötesinde güçlü bir kadındı. Hem kadınsı hem erkeksi bir duruşu vardı. Markanın fark edilmesi ve "Ben de buradayım" demesi için daha iyisi olamazdı.
BU GÜNÜN MANKENLERİ ARASINDA GÜZEL ÇOK AMA NAOMİ GİBİSİ YOKGelelim 2008-2009 Sonbahar-Kış koleksiyonuna... Yani Naomi Campbell’a. Pilati onunla kendi kadınını, modern kadını tanımladığını söylüyor: "Dokunulmaz bir güce sahip. Tasarımlarımı giyip karşıma çıktığında donakaldım. Her bir parçaya başka anlamlar yüklemişti. Onun gibilerin ne kadar az olduğunu düşündüm. Bugünün mankenler dünyasında Naomi Campbell, Nadja, Claudia veya Linda Evangelista gibileri yok. O zamanlar 12 harika top model vardı. Stephanie Seymour, Cindy Crawford, Shalom... Bugün de güzel kızlar var ama hiçbirinde Naomi gibi bir duruş yok. Kıyafetler onun üzerinde başka türlü duruyor."
BEN RENK GÖRMEM Stefano Pilati, Naomi’nin siyah olmasıyla hiç ilgilenmediğini söylüyor: "Ben renk görmem. Bir modeli beyaz ya da siyah olduğu için değil, güzel olduğu için kullanırım. Yves Saint Laurent 1970’lerde siyah modelleri ilk kullanan modacıydı. Böyle bir konuda öncülük yapması çok güzel. O yıllarda bu bir denge unsuruydu, şarttı. Bugün değil."
12 yıl öncesine kadar eroin bağımlısıydı
Ekonominin İtalya’da patladığı yıllarda Milano’da doğdu. Beş yaşında annesini "Benim onayım olmadan bundan sonra bana kıyafet alma" diye uyardı. Ve hayatı boyunca bir daha kendi seçmediği hiçbir şeyi giymedi. 80’lerde herkes rock starlara hayranken, o bir Giorgio Armani fanıydı. Modacı olmak için kapıcı olmaya, tuvalet temizlemeye bile razıydı. Defilelerde geçici işçi olarak çalışmaya başladı. Bazen ışık tutuyor, bazen kuliste çalışıyor, bazen yer gösteriyordu. Bir defilede Ninna Cerrutti ile tanıştı ve onunla çalışmaya başladı. 1993’de Armani’de iş buldu. 18 ay sonra Prada Grubu’na transfer oldu. 5 yıl Miu Miu ve Jil Sander için çalıştı. Ve bir gün efsane adam Tom Ford telefon açtı. "Benimle birlikte çalışır mısın" diye sordu. Hayır demek mümkün müydü? Ford 2004’te Yves Saint Laurent ve Gucci’yi bırakınca, Pilati’yi Yves Saint Laurent’ın kreatif direktörü yaptılar.
Pilati, Yves Saint Laurent’da bazı yeniliklere de imza attı. Bunların başında da defilelerin videosunu internette yayınlamak geliyor. Hatta bu yıl, erkek koleksiyonunu tanıtırken defile yapmaktan tümüyle vazgeçerek koleksiyonu internette sergiledi, bunun için de İngiliz
film oyuncusu Simon Woods’un oynadığı bir kısa film yaptı.
BABASI TERK ETTİPilati çok sıradan bir ailenin çocuğu. Annesi ev hanımı, babası memur. Babası 25 yıl önce babalık görevinden istifa etmiş, bir daha da hiç görüşmemişler. Modacı olmasını destekleyen tek bir kişi bile hatırlamıyor: "Annem de babam da bir moda tasarımcısının eninde sonunda eşcinsel ve uyuşturucu bağımlısı olacağına inanırlardı" diyor. Onları haksız çıkarmamış: 12 yıl öncesine kadar bir eroin bağımlısıymış. Kanada’da önemli bir rehabilitasyon kliniğinde uzun süre tedavi görüp bu illetten kurtulmuş.
Peki Naomi kadınsa biz neyiz?
"Naomi çok güzel bir kadın, nokta. Güzellikle ilgili her şeyin ötesinde duruyor. Dokunulmaz bir güce sahip. Siyah olduğu için vücudu ışık altında parlıyor. Bu onu daha eşsiz kılıyor." Bu sözler Yves Saint Laurent’ın kreatif direktörü Stefano Pilati’ye ait. Tasarımcı, ID dergisine verdiği röportajda Naomi’ye methiyeler düzmüş. 2008-2009 Sonbahar-Kış koleksiyonunda onunla çalıştığı için kendini kayıp kral hazinelerini bulmuş gibi hissediyor. Evet, Naomi’nin bedeni de altın gibi göz alıyor. Ama Pilati’nin modern kadını Naomi ile tarif etmesi biraz absürd. Çünkü onun fotoğraflarına bakan her kadın aynı şeyi düşünüyor: "Bu kadınsa ben neyim? Onunki insan bacağıysa benimki ne bacağı?!"