Yüzünüzün ortasındaki kocaman kırmızı lekeyi sevmeyi öğrenebilir misiniz

Güncelleme Tarihi:

Yüzünüzün ortasındaki kocaman kırmızı lekeyi sevmeyi öğrenebilir misiniz
Oluşturulma Tarihi: Haziran 20, 2009 00:00

Yara izleri iki türlü; görünenler ve görünmeyenler. Görünmeyenler daha fazla acı veriyor olabilir ama konumuz görünenler. Hemen herkesin vücudunda ufak tefek yara izleri vardır. Kimse düşmeden büyümüyor neticede. Ama bazı yaralar durdukları yerde daha da büyüyor, sahibine üzüntü ve yalnızlık veriyor. Siz yüzünüzün orta yerinde kırmızı bir doğum lekesi veya yanağınızda derin bir kesik olsaydı ne yapardınız?

Akla gelen iki seçenek var değil mi? Ya kurtulmaya, olmuyorsa saklamaya çalışacaksınız ya da onu kabullenip sevmeyi öğreneceksiniz. Belki de onu o kadar seversiniz ki, bir kopyasını yaptırıp parmağınıza takmak veya boynunuza asmak istersiniz. Böyle yapanlar var ve siz de yapabilirsiniz. Tüm gereken yara izinin bir fotoğrafı.

İlk gençliğim, kavurucu yaz sıcaklarında bile ayağımdan çıkarmadığım naylon çorapların içinde bunalarak geçti. Çünkü sağ dizimde, bisikletten düşüp fena halde parçaladığım için, bana göre affedilmez ve korkunç bir yara izi vardı. Herkesin bana bakınca gördüğü ilk şeyin o yara izi olduğunu sanırdım. Kafama takmayı ne zaman bıraktığımı hatırlamıyorum, ama havale geçirmenin eşiğine geldiğimi hatırlıyorum.

İnternet, hayatımıza bir 10 yıl daha önce girmiş olsaydı ve tiroid kanseri nedeniyle ameliyat geçiren Francesca daha önce doğsaydı, ben, tüm bu sıkıntıları çekmeyecek, benim gibi başka insanlar olduğunu bilip rahatlayacaktım. Farkındayım, biraz anlaşılmaz bir cümle ama her şeyi açıklayabilirim.

New York’ta yaşayan Francesca’ya 29 yaşında tiroid kanseri teşhisi kondu. Yer ayağının altından kayıyor sandı, tüm hayatı değişti. Doktorlar ameliyat olması gerektiğini söyledi. Tiroid bezleri tamamen alındı. Ameliyattan geriye, boynunda küçük ama derin bir yara izi kaldı. Kanlı bir bar kavgasına karışmış gibi görünüyordu. Ameliyata girerken, o yara izinin kalacağını biliyordu. Kafasında hesapları yapmıştı; ya fular takacak ya da boğazlı bluzlar giyecekti bundan sonra.

Ama iyileştikten sonra yara izini sevmeye başladı. Üstelik, insanlar sürekli şüpheyle o ize baktığı, daha göz göze gelmeden önce izi fark ettiği halde. Ona göre ameliyat izi, başından geçenlerin hatırasıydı, kıymetliydi.

Aradan zaman geçtikçe iz kaybolmaya, rengi solmaya başladı. Vücut kendi kendini yeniliyordu. Francesca buna sevineceğine izi özlediğini fark etti. Belki de bir süre sonra neredeyse görünmez olacaktı. Oysa o, izi ve kanserini unutmak istemiyordu.
Fikir, sanatçı arkadaşları Rachel Murawski ve Liz Lessner’dan geldi; yara izini ölümsüz kılmak için kalıbını alacak ve ondan bir kolye yapacaklardı.

İnsanlar kolyesindeki figürün ne olduğunu sorduklarında, “Yara izim” dedi. Çirkin ve unutulası bir şeyi böyle yüceltmenin insana güç verdiğini fark etti.

İkinci yara kolyesi, Francesca’nın annesi için yapıldı. O da kızından bir süre sonra tiroid kanseri olmuştu, aynı izi taşıyordu. Sonra internet sitesi kuruldu; www.itsmyscar.com. Pek çok kişi yara izinin fotoğrafını ve hikayesini göndermeye başladı. Fotoğrafa bakılarak yaranın kalıbı çıkarılıyor ve kolye, yüzük veya bilezik, siz ne isterseniz ona dönüştürülüyor. Ameliyat, sezaryen, kaza izlerini takıya dönüştürenler var, hepsi kadın.

Yaramı seviyorum grupları var
/images/100/0x0/55eb25c2f018fbb8f8ae5c11

Bizde bir örneğine rastlayamadım. Fakat yurtdışında, doğum ve yara izleri nedeniyle sosyal ve psikolojik sorun yaşayanlar için destek grupları var. İnternette de hikayelerini paylaşıyor, karşılaştıkları zorlukları, izlerle nasıl barıştıklarını anlatıyorlar. İşte gerçek bazı hikayeler:

Yüzümün sol tarafında, alnımda, kafatasımda, ense ve omzumda doğuştan gelen ve Porto şarabı lekesi denen kırmızı izler var. Diğer çocuklardan farklı olduğumu bilmiyordum, ama annemin, sokaktaki insanlar bana dik dik bakıp münasebetsiz sorular sorduğunda ne kadar sinirlendiğini hatırlıyorum. Erkek lisesine başladığımda, diğer oğlanların hedefi oldum. Üniversiteyi kazanmak hayatımı değiştirdi. Burada nasıl göründüğüm önemli değildi, zeki ve eğitimli insanlarla birlikteydim. Diğer insanlardan farklı görünüyorsanız, bazı sorunlar yaşıyorsunuz. Örneğin toplu taşıma araçlarında en son dolan koltuk çoğunlukla benim yanımdaki oluyor. Bazen barlardaki garsonlar beni görmezden geliyor. Hayat bana önemli olanın dış görünüm değil sağlık, dürüstlük, güvenilirlik, dostluk ve koşulsuz destek olduğunu öğretti. Alex.

41 yaşında bir anneyim. Bundan 27 yıl önce çok ciddi bir trafik kazası geçirdim. Kalçam, boynum ve belim birkaç yerinden kırıldı. “Bir daha yürüyemeyebilirsin” dediler. Sayısız ameliyat geçirdim. Kafa tasıma halo denen, başımı dik tutmamı sağlayan metal bir çerçeve takıldı. O yüzden alnımın iki yanında vida izleri var. Vücudumda kazadan kalma başka izler de bulunuyor. Bunları kabullenmem uzun zaman aldı. Alnımdaki izleri yok etsin diye bir plastik cerraha bile gittim, sonra ameliyattan vazgeçtim. Şimdi izlerin birer şeref nişanı olduğunu düşünüyorum. Tıpkı bir asker gibi savaştım ve hayatımı, mutluluğumu kazandım. Cindy.

Benim yara izim, beynimde oluşan pıhtılardan dolayı.Beynim şişmesin diye kafatasımın bir kısmı açıldı. Dört ay boyunca böyle yaşadım. Şimdi kemiğin olması gereken yerde titanyum bir plaka ve büyük bir yara izi var. İnsanlar garip bakıyor, tren tıka basa dolu olsa bile yanım boş kalıyor. Kafamdaki yara tenis topunun üzerindeki izlere benzediğinden arkadaşlarım bana Slaz diyor. Slaz spor markası Slazenger’ın kısaltması. İnsanların yara izimle ilgili sorular sormasından sıkıldım. Onlara anlatacak iki hikayem var. Bazılarına Avustralya’da bir kızı köpekbalığı saldırısından kurtardığımı anlatıyorum. İkinci hikaye de Avustralya’da geçiyor. Bu kez bir gölde timsah saldırısına uğruyorum. Parmağımı timsahın gözüne sokuyo-rum ve böylece kurtuluyorum. David.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!