Murat Avşar (26), 2001 yılında askere gitmeden sadece bir gün önce maç seyretmek için bir kahvehaneye girdiğinde hayatı değişti. Kahveciye çay parası yüzünden kafası bozulan bir delibozuk, bir pet şişe dolusu benzini kahvedeki sobanın üzerine attı ve Murat Avşar’ın vücudunun büyük bir bölümü, tanınmayacak hale gelecek şekilde yandı. Avşar, 2,5 yıl bir mumya gibi sargılar içinde, hiç kalkmadan sırt üstü, hastanede yattı. 40’a yakın estetik ameliyat geçirdi. 2,5 yılın sonunda nihayet bir pansuman için yüzündeki sargılar açıldığında doktorlardan gizlice aynaya baktığında tanınmaz haldeki görüntüsüyle karşılaştı. Murat Avşar ile bir insanın yüzünü kaybetmesinin ne demek olduğunu konuşmak istiyordum. Hayata ve aynalara küs birinin karşıma çıkacağını sanırken neşeli, süsüne düşkün, şık, bakımlı, "Eskiden yakışıklıydım ama şimdi de yakışıklıyım", "İyi ki yanmışım sakalım çıkmıyor tıraş olmaktan kurtuldum" diyecek kadar kendiyle barışık bir çıktı.
Fenerbahçe-Galatasaray maçını izlemek için kahveye gitmişken, alevler içinde kalıp yandınız. O an acıdan başka aklınızdan neler geçiyordu?
- Madem yanıyorum, bari gözlerimi kurtarayım diye düşünüyordum. Ellerimle gözlerimi korumaya çalışıp, taklalar atarak üzerimdeki ateşi söndürmeye çalıştım. Ateş söndü ama o kadar duman yutmuştum ki bilincimi kaybettim, gözümü açtığımda bütün vücudum mumya gibi sarılmış halde hastanede yatıyordum.
Yüzünüzün tanınmaz halde olduğunu söylediklerinde ilk tepkiniz ne oldu?
- 2,5 yıl bana hiç kimse bir şey söylemedi ki! Aynaya bakmak istiyordum ama izin vermiyorlardı. Zaten o 2,5 yıl boyunca yerimden kalkmadan ve sargılı halde sırtüstü yattım. Tavandaki tırtıkları sayıp, vakit geçirdim. Doktor, hemşire ve hastabakıcıdan başka hiç kimseyi görmedim. Ama buna rağmen hiç isyan etmedim. Gözüm görüyor, konuşabiliyorum ya, bu da bana yeter diyordum.
Aynaya ilk baktığınızda karşınızdaki kendinizdiniz ama aslında değildiniz. Ne hissettiniz?
- 2,5 yıl aynaya bakmak için yalvardım doktorlara, "İsyan etmeyeceğim kendimi hazır hissediyorum" dedim ama her seferinde "Birkaç ameliyat daha yapalım sonra" deyip, hep ertelediler. Bir gün yüzümdeki sargıları çıkardılar, ellerimle yüzümü yoklayıp neye benzediğimi anlamaya çalıştım. Gizlice kaçıp bir ayna buldum ve ayna karşısında kendimi görünce kalakaldım. Burnum, dudağım, kulağımın yarısı, saçım, kaşım hiçbiri yok. İnsanlıktan çıkmışım. 10 dakika aynadaki benle konuştum. Önünde iki yol var oğlum, dedim. Biri kafana sıkacaksın, diğeri seni 2,5 yıl boyunca hastane kapısında bekleyen annenin, eşinin yüzünü güldürüp, hayata bağlanacaksın. İkinci yolu seçtim.
Eşiniz ve sevdikleriniz için bu yolu seçtiniz ama eşiniz sizi o halde görmemişti bile. Onun sizi o halde görüp, sizi yine aynı şekilde sevebileceğinden nasıl emin olabildiniz?- Eşim 13, ben 18 yaşındayken büyük bir aşkla kaçarak evlenmiştik. İlk gün kaçtığımızda nasıl birbirimize tutkuluysak hálá öyleyiz. Bir gün bile bana, "Niye böyle oldun" demedi. Gençti, çekip gidebilirdi ama yapmadı. Beni o halde gördüğünde hiç tepki vermedi. Hastaneden çıktıktan sonra bile yanıklar yüzünden korkunç acılar çekiyordum. Acıdan ve kaşıntıdan uyuyamıyordum, bir buçuk yıl beni bebek gibi kolunda sallayıp uyuttu. Ağzımı açıp
yemek yiyemiyordum, beni çay kaşığıyla besledi. Dünyadaki bütün kadınlara, Allah benim eşimin gönlünden versin.
ÖPÜŞÜRKEN BENDEN TİKSİNİYOR MU...
Öpüşürken, sevişirken hiç çekinmedi mi?- Öpüşürken, acaba tiksiniyor mudur diye aklımdan geçirdim ve bunu yakalamak için takip ettim. Ama inanın hiç öyle bir şey hissetmedim. Ekmek yerken yere dökerdim, dökülen parçayı alıp o yerdi. Almanya’da operasyona gitmeden önce sol gözüm, uyurken tam kapanmıyordu. Döndükten sonra artık onu da kapatabiliyordum. Ben uyurken beni seyretmeye bayılırdı, o gece sabaha kadar beni seyretmiş. Sabah uyandığımda, "Artık gözün kapalı uyuyorsun, seni seyrettim hep" dedi.
Yandıktan üç yıl sonra çocuğunuz oldu. Çocuk yapmaya nasıl karar verdiniz?- Ben ne yanmadan önce ne de sonra çocuk düşünüyordum. Fakat mahalledeki bir kadın bütün mahalleliye yandığım için erkekliğimin gittiğini söylemeye başlamış. Eşime dedim ki, çocuk yapacağız. İnanamadı, "Şaka yapmıyorsun değil mi, bugün 1 Nisan değil di mi" dedi. Kızım Nurhayat doğduktan sonra o kadın mahalleden taşındı.
Kızınız eski fotoğraflarınızı gördüğünüzde ne tepki veriyor?- O beni hep böyle gördüğü için yadırgamıyor. Ona ateşle oynadığım için yandığımı söyledim.
Yakışıklı biri miydiniz?- Tek kelimeyle görmeniz lazımdı diyebilirim. Yine yakışıklıyım ama. Sabah neşeyle kalkarım, ne giyineceğimi özenle seçerim, bir giyindiğimi ertesi gün giyinmem, titiz ve temizim. Saçımı jölelerim, yüzüme kremlerimi sürer, parfümü sıkar, dışarı çıkarım.
Saçlarınız yanmadı mı peki? Peruk mu kullanıyorsunuz, kendi saçınız mı?
- Kendi saçım ve buna o kadar seviniyorum ki, saçlarım tekrar çıktı.
SAKALIM ÇIKMIYOR, TIRAŞ OLMAKTAN KURTULDUM!
Yüzünüzde sakal çıkıyor mu peki? Tıraş oluyor musunuz?
- Çıkmıyor, bak iyi ki yanmışım, tıraş olmaktan kurtuldum.
Eski yüzünüzde özlediğiniz ne var?- Böyle şeyler düşünmüyorum, sevdiklerim yanımda ya, o bana yeter.
İnsan yüzünü kaybedince başka nelerini kaybeder?- Belki kendine güvenini kaybeder ama ben kaybetmedim. Hastaneye pansumanlar için gittiğimde yanan insanlar kendilerini saklarken, ben köyün delisi gibi "Niye saklıyorsunuz kendinizi, saklayacak olsam ben saklamalıyım, sizinkilerde yanık mı? Boşverin insanların bakışlarını, hayatınızı yaşayın" diyordum.
Eski fotoğraflarınıza baktığınızda ne düşünüyorsunuz? Gizli gizli mi bakıyorsunuz?- Yalan söylemeyeyim, bazen gizli gizli bakıyorum. Bazen de düğün kasedimi seyrediyorum. Ama buna rağmen, aynaya baktığımda yine güzelim, diyorum.
Bu kadar çok estetik geçirmiş biri olarak, keyfe keder estetik ameliyat olanlarla ilgili ne düşünüyorsunuz?- Belki inanmayacaksınız ama bu olay olduğunda hocalara estetik günah mı, diye gittim sordum. Onlar bu durumda günah olmadığını söylediler. Günah deselerdi olmazdım. O yüzden keyfe keder olanları anlamam, o acılara nasıl keyif için katlanılır onu hele hiç anlamam.
Türkiye’de 40’a yakın ameliyat olduktan sonra üç ay önce de Almanya’ya estetik ameliyat için gittiniz. Size kim yardım etti?- Komşumuzun Kassel’de estetik doktoru bir akrabaları var. Bu kadar neşeli, hayata bağlı olduğumu görünce, bana yardımcı olmak istemişler. Onu arayıp yardım edip edemeyeceğini sormuşlar. O da Adana’da Akdeniz Türk-Alman İşadamları Derneği Başkanı Tevfik Kısacık’la görüşüp, benim buradaki bütün bürokratik işlerimi hallettirdi. Büyük insanlık gördüm. 40 bin euroluk ameliyat oldum ama o hastaneye bir Türk işadamının yaptığı 17 bin euro’luk fondan beni faydalandırdılar, gerisini de hastane karşıladı.
SOKAKTA NE TEPKİLER ALIYOR?
Bu benim kaderim, başıma böyle bir şey geldi diye bize bir kere verilen hayattan elimi eteğimi çekecek halim yok. Ben kimseyi umursamadan sokağa çıktım. Ama insanlar bana "Aa maymuna bak, ayy adam ne fena yanmış" diyorlardı. Birinin yanına oturduğumda, "Biraz çekilir misin" diyordu. Maymun diyene aleyküm selam, dedim geçtim, aa şuna bak diyene merhaba deyip, geçtim. Söylediklerine içerledim ama onlara kızmadım. Ben de benim gibi yanan birini görsem bakardım ama asla onlar gibi öyle kelimeler kullanmazdım. Görüntüm yüzümden kimse bana iş vermiyor. Üç aydan üç aya sakat maaşıyla geçinmeye çalışıyorum. Beni tanımayanlar beni hor görse de ben insanları seviyorum.
ATEŞ GÖRÜNCE TRAVMA YAŞIYOR MU?
Altı ay önce mahallemizde iki ev yandı. İçerden sesler geliyordu ve kimse içerdekileri kurtarmak için müdahale etmiyordu. Yanık acısının nasıl ıstıraplı bir şey olduğunu bir ben bir Allah bilir. İçerden o sesleri duyunca, kendi çektiğim acılar aklıma geldi ve kapıyı kırarak içeri girdim. İçerde iki genç kız vardı. Birini çıkardım, öteki şoktaydı, bir köşede öylece oturuyordu. İki tokat attım, kendine gelmeye çalışırken onu tutup çıkardım.