Güncelleme Tarihi:
"Doktorlar" dizisindeki rolü sayesinde bir anda sanat dünyasının en karizmatik erkekleri arasına giren şarkıcı Kutsi, geçtiğimiz günlerde üçüncü albümü "Aynı Şehirde Nefes Almak Bile Bana Yetiyor"u piyasaya çıkardı. Hem şarkıcılığı hem de oyunculuğuyla son dönemin yükselen isimleri arasında yer alan Kutsi, "Eskiden yüzüme bakmayan kadınlar, şimdi aşk mesajı yolluyorlar" diyor.
Sizi tanıyarak başlayalım...33 yaşındayım. Malatya doğumluyum. Ama Ankara’da büyüdüm ve müziğe de burada başladım. Bir de kız kardeşim var.
Hiç evlendiniz mi, çocuğunuz var mı, müziğe nasıl başladınız, bir hikayeniz yok mu?
- Hiç evlenmedim, çocuğum da yok. Yani benim öyle bir hikayem yok. Küçük yaşta gitarla tanıştım, sonra da müzik hayatıma girdi. İlk olarak 18 yaşında bir pizzacıda gitar çalıp şarkı söylemeye başladım.
İstanbul’a ne zaman geldiniz?
- 1992 yılında. Kendi bestelerimden bir demo hazırladım. O demoyu alıp ilk olarak Marşandiz Stüdyoları’na, Reha Erdir ve Tamer Özkan’a gittim. Olmadı! Olmadı derken, şarkılar içlerine sinmedi. Bunun üzerine ben de bu iş için daha çok erken olduğunu düşünüp, tekrar Ankara’ya döndüm. Bu arada ilk gitarımı alış hikayem çok ilginçtir.
Dinliyoruz o zaman...
- 17 yaşındaydım. Kızılay’da, bir müzik marketin vitrininde gördüğüm gitara aşık olmuştum. Fakat çok pahalıydı. Bir gün arkadaşımla yine o mağazanın önünden geçtik. Ben dakikalarca gitarı inceledikten sonra eve doğru yürümeye devam ettim. Yolumun üzerindeki kazı kazancıdan birkaç tane kazı kazan aldım. Ve bir tanesine o dönemin parasıyla 500 bin lira çıktı. Gitarın fiyatı da 400 bin liraydı. Şoka girdim! Hemen o gün paramı alıp, gitarı satın aldım. O günden sonra bir daha kazı kazan oynamadım.
Albüm yapabilmek için İstanbul-Ankara arası çok mekik dokudunuz mu?
- Ben de iyi şarkı yapmak için bekledim. Bulunca da 2000 yılında tekrar albüm yapmak için İstanbul’a geldim.
Kimin yanına gittiniz?
- Erol Köse... Erol’un Beyoğlu’ndaki şirketine gidişimi hiç unutmam. Otobüsten yeni inmiştim. Elimde valiz, adresi bulana kadar çok yer dolaşmıştım. Film gibiydi. Aklımdan neler neler geçiyordu. O kadar dalgındım ki, ezilme tehlikesi bile atlatmıştım. Dalgındım, çünkü bir kez daha Ankara’ya elim boş dönmek istemiyordum. Ve oldu. 26 gün içinde ilk albümümü piyasaya çıkardık.
Polemikle aranız nasıl?
- Hiç yok. Herkes polemik, taktik peşinde. Ben taktiklerin adamı değilim. Belki de eksiğim bu. Belki de o yüzden her şey hayatımda ağır ve zor ilerliyor. Olsun...
Anladım... Ya şöhretle?
- O konu çok ilginç. İstanbul’a ilk geldiğimde ya da ilk albümüm çıktığında yüzüme bakmayan kadınlar, şimdi bana aşk mesajları göndermeye başladı. Eskiden daha mı tipsizdim, şimdi ne oldu da yakışıklı oldum? Şöhret acayip bir afrodizyakmış, onu anladım. Ama hepsi yalan, onu da biliyorum.
Madem konu kadınlara geldi, "Doktorlar" dizisindeki rol arkadaşınız Yasemin Ergene ile aşk yaşadığınız söyleniyor, doğru mu?
- Yok. Yasemin çok güzel, yetenekli bir genç kız ve benim çok iyi arkadaşım. Şunu çok açık söyleyebilirim ki, aramızda beni yakan bir elektrik olmadı. Olsa söylerdim.
Ne yalan söyleyeyim, böyle ağır, sakin, efendi, kibar duruyorsunuz ama hiç öyle değilmişsiniz gibi geliyor bana... Yere bakan yürek yakan durumunuz var sanki...
- Göründüğüm gibiyim, gerçekten. Mesela benim hayatıma çok kadın girmemiştir. 33 yaşındayım, üç ya da dört kadınla güzel bir ilişki yaşamışımdır, o kadar. Ve bütün ilişkilerim de uzun sürmüştür. Sevmem çapkınlığı.
BENİM KİTABIMDA ALDATMA YOKTUR
Nasıl bir kadın etkiler sizi?
- Benim için kadının bakışları önemlidir. Güzellik, seksilik, merhamet, şefkat her şey o bakışlardadır. Henüz bütün bunları barındıran bir çift göze rastlamadım. Ben de güzel baktığımı düşünüyorum. Bir de gamzelerimin avantajını yaşıyorum tabii. Ama sonumun İclal Aydın’a benzemesinden de korkmuyor değilim yani!
Maço musunuz, kılıbık mı?
- Öyle çok maço da değilim, kılıbık da. Bugüne kadar hiçbir kadına el kaldırmadım. Ama bir kere tokat yedim. Eski sevgilimden... Haklıydı.
Şu konuyu biraz açalım isterseniz. Neden tokat yediniz, aldattınız mı, nasıl oldu?
- Benim kitabımda aldatma yoktur. Tartışıyorduk. Tartışmanın dozunu biraz kaçırdım sanırım. O sırada da ciddi bir tokatla karşılaştım. Haklıydı.
Kendinizi öyle bir anlatıyorsunuz ki sanki karşımda her kadının hayalini kurduğu beyaz atlı bir prens var...
- Göründüğüm gibiyim.
Sizi klonlayalım o zaman...
Olur... Ben balık burcuyum. Sakin, sabırlı, her şeye iyilikle, güzellikle karşılık vermeyi seven birisiyim. Tabii ki sabrımın taştığı dönemler oluyor, o zaman da gitarı elime alıp rahatlatıyorum kendimi.
Diyelim ki sevgiliniz sizi aldattı ve bunu öğrendiniz. Yine elinize gitar alıp rahatlamaya mı çalışırsınız?
- O zamanki ruh halimi şimdi kestiremiyorum. Belki hiçbir şey söylemeden çıkıp giderim, belki de deliye döner bir tokat atıp veda ederim, bilmiyorum.
DENİZ SEKİ KENDİNİ SUZAN AVCI DURUMUNA DÜŞÜRDÜ
Siz kime hayransınız?
- Anneme... Anneme çok düşkünüm... Ama özel hayatımda şu an kimse yok. Benim için aşk önemli değildir. Önemli olan sevgidir ve şu an sevdiğim bir kadın yok... Sanat dünyasından hayran olduğum kadınlar var. Mesela Hülya Avşar’ı çok beğeniyorum. Şarap gibi kadın. Gittikçe güzelleşiyor. Deniz Seki’yi de beğeniyorum. En başta çok başarılı bir şarkıcı, güzel bir kadın. Neden bir anda kendini Suzan Avcı durumuna düşürdü, onu anlamış değilim tabii ki.