Güncelleme Tarihi:
Yönetmen koltuğunda Zorro ve James Bond filmlerinden tanıdığımız Martin Campbell var. Yeşil Fener, dijital efektlerin yarattığı uzay manzaraları ile büyülerken hikâye anlamında pek bir şey vaad etmiyor.
Yeşil Fener yılın en merak edilen çizgi roman uyarlamalarından biriydi.
Bir başka DC Comics karakteri daha perdeye taşınıyordu.
3 boyutluydu ve gördüğüm kadarıyla promosyonu da hayli kuvvetli yapılıyordu, İstanbul’un dört bir yanındaki Yeşil Fener posterlerini görmeyen kalmamıştır.
Ama kabul etmek gerekir ki dağ fare doğurdu.
Yeşil Fener 1940’lardan kalma bir DC Comics karakteri. Diger DC Comics karakterlerine göre daha silik olan bu kahramanın sinemaya uyarlanması için çabalar 1997 yılında başladı. Başrol için Jack Black’in adı geçiyordu ama hayranların internet siteleri üzerinden bu isme verdikleri tepkiler yapımcıları Black’ten uzaklaştırdı. Yeşil Fener’de yüzüğün kendisini seçtiği süper kahraman rolünde Ryan Reynolds’ı izliyoruz. Rynolds, riske atılmayı seven bir jet pilotuyken, bir uzaylıdan kendisine geçen yüzükle evrenin düzenini korumak üzere görevlendirilen bir kahramana dönüştürülüyor.
Yeşil Fener, galaksinin güvenliği için oluşturulmuş gardiyan grubunun adı aslında.
Yeşil Fenerler’in merkezi ise Oa gezegeni. Evreni korumakla görevli yaratıklar güçlerini yeşil bir ışıktan alıyorlar. Yeşil ışığın gücünü kullanacak yüzük onu kullanmayı hak edecek kişiyi kendisi seçiyor. Ve bu kişi yetenekli ve ukala test pilotu Hal Jordan oluyor. Evrenin güvenliğini tehdit eden Parallax adlı düşmana karşı mücadele başlıyor.
AÇILIŞTA UZAYA YOLCULUK
3 boyutlu gözlükleri takıp filmi izlemeye oturduğumda ilk sahnelerdeki görüntülerden çok etkilendiğimi itiraf etmem gerek.
Uzaydaki bir gezegendeki sahneler hem bilgisayar mahsulü uzaylılar hem de 3 boyutlu derinlik sayesinde müthiş bir seyir sunuyor.
Hal Jordan’ın süper kahramanlığa geçişinden sonraki bölümde ise, gerek karakter gelişimi gerekse de iyi kötü arasındaki çatışmanın zayıflığı nedeniyle Yeşil Fener tatmin edici olmaktan uzak bir film haline dönüşüyor.
STAR WTARS KARŞILAŞTIRMALARI SAÇMA
Uzaylı yaratıklarının çeşitliliği nedeniyle Star Wars’la karşılaştırılan Yeşil Fener’in görsellik dışında etkili olamayan uzaylılarıyla Star Wars’un yakınından bile geçemediğini söylemem gerek. Yeşil Fener, 200 milyon dolar bütçesinin gereklerini karşılayamayan bir süper kahraman filmi olmuş. Görselliği şahane ama hikâyesi bütçenin içini dolduramayacak kadar sıradan.
HAFTANIN DİĞER FİLMLERİ
Duyular yok olurken âşık olmak
PERFECT SENSE
YERYÜZÜNDEKİ SON AŞK
Yön: David Mackenzie
Oyn: Ewan McGregor,
Eva Green
Tür: Dram
Süre: 88 dk.
Yeryüzündeki Son Aşk, insanların duyularını yok eden salgın hastalığın kol gezdiği bir zamanda yaşanan tutkulu bir aşk hikâyesi anlatıyor. Bu, Tutku Nehri’nden (Young River) 8 yıl sonra yönetmen David Mackenzie ve Ewan McGregor’ın bir araya geldiği film. Gizemli bir virüs tüm Avrupa’yı sarmış durumda. Virüsü kapan insanlar zaman içinde duyularını yitirmeye başlıyorlar. Böyle bir ortamda kadınlara bağlanmakta sorunları olan Michael, kendini işine adayıp özel hayatından vazgeçmiş güzel doktor Susan ile tanışıyor. İkisi de birbirlerine karşı derin duygular hissederken, duyuları silen hastalık da tüm dünyaya yayılmaya devam ediyor.
Evde penguen beslenir mi!
MR. POPPER’S PENGUINS
BABAMIN PENGUENLERİ
Yön: Mark Waters
Oyn: Jim Carrey, Carla Gugino
Tür: Komedi-Dram
Süre: 94 dk.
Jim Carrey’nin başrolü oynadığı Babamın Penguenleri, 1938 yılında yayınlanmış bir romanın beyazperde uyarlaması. Bu aile filminin en farklı özelliği, filmlerde görmeye alışık olmadığımız penguenlerin Jim Carrey’ye eşlik ediyor olması. Üstelik buradaki penguenler kutuplarda değil, bir apartman dairesinde kamera karşısına geçiyor. Jim Carrey oyunculuğunu abartmadığı, dozunda tuttuğu zamanlarda tadından yenmez oluyor. Hele bir de üstüne hayvan sevgisi ve aile mesajları veren bir filmde olunca seyri daha da keyifli. Babamın Penguenleri, Jim Carrey’nin yaşlandığının gözlemlendiği bir film. Ama diğer yanda Carrey’nin abartıdan uzak, dengeli oyunuyla göz doldurduğu bir calışma. Carrey vücut dilini abartılı kullanarak güldürmekten çok, hayvanlar ve çocuklarıyla kurduğu duygusal ilişkilerle öne çıkıyor. Ama vücut dilini kullandığı unutulmaz bir sahnesi de yok değil. Ağır çekimde yürüdüğü o özel sahneyi bekleyin. Babamın Penguenleri’nde aile olmanın güzelliklerinin altı klişelerle dolu kalın kalemlerle çizilmiş. Ama diğer yanda eğlencesi ve çok cesur bir söylemi de var. Babamın Penguenleri, açık açık, çekinmeden, hayvanat bahçesi karşıtı bir duruş sergiliyor. Filmde izlediğimiz imparator penguenlerin bir kısmı gerçek, bir kısmı ise bilgisayar animasyonu. Ama hepsi de o kadar iyi görünüyorlar ki hem bilgisayar animasyonunun çok iyi, hem de gerçek penguenlerin hayli eğitimli olduğunu söylemek zor değil.
Gençler uzaylılara karşı
ATTACK THE BLOCK
UZAYLILARIN ŞAFAĞI
Yön: Joe Cornish
Oyn: Nick Frost, Jodie Whittaker, John Boyega, Terry Notary
Tür: Bilimkurgu
Süre: 88 dk.
Londra’nın güneyinde bir sokak çetesi mahallelerini istilacı uzaylılara karşı savunmaya geçiyor. Yazar yönetmen Joe Cornish, gerçek hayatta sokakta saldırıya uğradıktan sonra böyle bir film çekmeye karar vermiş. Uzaylıların Şafağı, gençlerin yaratıklara karşı duruşunu anlatırken hızlı, eğlenceli, esprili ve zaman zaman da koltuktan zıplatan bir seyir sunuyor. Sokak çocuklarının dünyayı kurtaran adamlar haline geldiği filmdeki uzaylı tasvirleri de hayli enteresan.
Küçük kızın intikam yemini
COLOMBIAN
KOLOMBİYALI İNTİKAM MELEĞİ
Yön: Olivier Megaton
Oyn: Zoe Saldana, Jordi Molla, Cliff Curtis
Tür: Dram-Aksiyon
Süre: 107 dk.
Kolombiyalı İntikam Meleği, anne babası gözleri önünde öldürülen Kolombiyalı Cataleya’nın, gangster amcası Emilio tarafından bir intikamcı olarak yetiştirilip, katillerin peşine düşmesini konu alıyor. Senaryosunda Luc Besson’ın da imzası olan filmin Besson’ın Leon’unu andırdığını söylemeye gerek yok herhalde. Zaten yönetmen Olivier Megaton da bu benzetmeyi doğruluyor, filmin Leon’un devamı gibi olduğunu kabul ediyor. Kadın kahramanlı bu aksiyon filminin karşılaştırıldığı Leon’un uzağından bile geçemediğini söylemem gerek. Hikâyesi ve karakter oluşumu açısından son derece zayıf olan Kolombiyalı İntikam Meleği’nin tutulur yanları başroldeki Zoe Saldana’nın atletik vücudu ve birkaç ölüm sahnesi. Karayip Korsanları Siyah İnci’nin Laneti filminin kadın korsanı olarak ünlenen Zoe Saldana bu filmdeki rolü için sıkı bir dövüş eğitimi almış ve sahnelerin çoğunda dublör bile kullanmamış.