Güncelleme Tarihi:
Kusursuz aşkın yüceliğini anlatan iki perdelik oyun, hiç düşmeyen temposuyla izleyiciyi ‘tamı tamına üç buçuk saat boyunca’ koltuğuna çiviliyor.
Yazar Edmond Rostand’ın 1897 tarihli ‘Cyrano de Bergerac’ı yayımlanınca ilk kez Paris Porte Saint-Martin’de sahnelendi. İzleyici büyük ilgi gösterdi. Ondan sonra da alkışlar hiç durmadı...
Oyun, ülke ülke, şehir şehir geziyordu. Rostand, eserin İstanbul’da da oynanmasını çok arzu ediyordu. Fakat Cyrano’nun ‘burnu’ dönemin padişahı Abdülhamid’in sansürüne takılacaktı! İğneleyici nüktesi ve tabii Cyrano’nun, yüzünde özerkliğini ilan ettiğine inandıracak denli kocaman burnu sebebiyle... Bugünse Cyrano, karşılıksız aşkın hüzünlü serüvenini anlatması sebebiyle her dönemin geçerli oyunlarından biri olarak kabul ediliyor.
Cyrano de Bergerac, kılıcının gücü kadar, etkili ve güzel konuşması ve burnunun büyüklüğü ile de tanınmış bir silahşor. Kuzini Roxane’a fena halde âşık olsa da aşkını burnunun iriliği yüzünden duyduğu kompleks sebebiyle dile getirmeye cesaret edemez. Üstelik emrindeki yeni yetme yakışıklı silahşor ‘Christian da Roxane’a âşıktır. Roxane aşkına karşılık verdiği Christian’la iletişim kurması için Cyrano’dan yardım ister. Cyrano başta kahrolsa da Roxane için Christian’la işbirliğine başlar. Çünkü Christian yakışıklı olduğu kadar zekâ sahibi değildir. Cyrano, büyük aşkı Roxane’ın mutluluğu için Christian yerine aşk mektupları yazmaya, o âşığına serenat yaparken balkon altından suflörlük yapmaya başlar. Cyrano ve Christian zekâ ve güzelliğin buluştuğu tek bir vücuttur sanki artık. Cyrano da gizli aşkını bu vesileyle yaşayıp aslında mutluluğu bulmuştur. Ta ki Christian her şeyi anlayıp da cephe de öldürülünceye kadar...
Işıl Kasapoğlu, ruhsal iktidarsızların hâkim olduğu günümüzde karşılıksız aşkı yücelten bu güzel oyunu sahnelemenin gerekliliğini ve önemini hissetmiş olacak ki, Cyrano’yu yeniden sahneye koydu. Aynı oyun 1998 yılında, yine Kasapoğlu rejisi ve bu kez Bülent Emin Yarar’ın Cyrano yorumuyla, İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda sahnelenmişti. Kasapoğlu bugün Cyrano’yu yeniden ele alışının sebebini şöyle anlatıyor: “Cyrano gurur, arkadaşlık, vicdan, zarafet ve aşktan söz ediyor. Şu sıralar en fazla ihtiyacımız olan şeylerden. Her geçen gün gururumuz biraz daha ayaklar altında, her geçen gün vicdanımız biraz daha sızlıyor ve arkadaşlıklarımız sahteleşiyor. Zarafet mi? O da ne? Aşklarımız zaten yalan! Muhalefet etmeyen yani yaşamayan insanlar olduk. Ya da insan olmaktan çıktık. Ne gurumuz, ne arkadaşlığımız, ne namusumuz kaldı... Cyrano’yu tekrar yapmalıydım. Cyrano’yu hep yapmalıyız. İnsan olmaya en azından insan gibi gözükmeye ihtiyacımız var.”
DURUKAN ORDU’YLA TANIŞMAK
Cyrano de Bergerac, henüz seyirci tiyatro binasının kapısından içeri girdiğinde başlıyor. Oyuncular bir yandan müzik yapıyor, bir yandan birbirlerine laf atarak, aralarında eğleniyor. Yani oyunun ilk sahnesi henüz fuayede başlayıp sahneye bağlanıyor.
Hakan Dündar, beş sahnelik oyun için hem pratik hem de şiirsel güzellikte bir dekor tasarımı yapmış. Oyunun ilk üç sahnesine Fransız bayrağının renkleri kırmızı, beyaz ve mavi hâkim. Her biri farklı mekânda geçen sahneler arasındaki geçiş süresinin darlığına karşın, dekor parçaları çift taraflı kullanılabilecek şekilde tasarlanmış. Oyunun finaliyse, sahnenin tam da ortasında Cyrano’nun yalnızlığı gibi tek başına ve Roxanne’a duyduğu aşk kadar köklü bir çınar ağacı eşliğinde yaşanıyor ki, Hakan Dündar’ın tasarımı, işlevselliğin yanında tam da bu gibi anlamsal derinlikleri de barındırdığı için ‘şiirsel güzellik’ ifadesini hak ediyor.
Oyunun başarılı kostüm tasarımı için Esra Selah’a, ön sıradaki izleyicide Cyrano’nun yüzünü ‘burnu’nun dibine girecek kadar yakından inceleme isteği uyandıran sihirli makyaj tasarımı için Yeşim Arsoy’a büyük alkış. Oyunun izleyiciye sunduğu en büyük armağanlardan biriyse, yeteneği ve disipliniyle izleyicide hayranlık yaratan Durukan Ordu! Tabii benim gibi, onunla henüz tanışmamış olan tiyatro izleyicisi için. Çünkü onu televizyon dizileri, reklamlar yahut reklam panolarında göremezsiniz. “Benim yerim tiyatro sahnesi” sınırını koyan nadir tiyatro yıldızlarından. Hatta bu sebepten olacak, ısrarcı röportaj teklifime de yanaşmadı. Tabii büyük nezaket göstererek...
Oyundan sonra internette yaptığım araştırmalarda gördüm ki, Ankara izleyicisi ona fena halde hayran. Ankara’da yaşamayan bizlerse onu daha çok Özcan Alper’in ‘Gelecek Uzun Sürer’ filminden hatırlıyoruz. Filmdeki performansıyla sekizinci Altın Koza Film Festivali’nde ‘En İyi Erkek Oyuncu’ ödülünü de kazanmıştı...
Velhasılıkelam, o kendisini sizin gözünüze sokmasa da, siz ısrarcı tiyatro izleyicisi olun, onu çok çok yakından takibe alın. Zira, pek çok oyuncunun canlandırmak için can atacağı zenginlikteki Cyrano rolü, bu yetenekli oyuncuyu kariyerinde çok daha zirveye taşıyacak...
Cyrano de Bergerac, bu akşam 20.00’de ve yarın 15.00’te Cüneyt Gökçer Sahnesi’nde. 12-15 ve 17 Mart’ta ise Büyük Tiyatro’da izlenebilir. Biletler Mybilet’te.
Işıl Kasapoğlu
Bu kez muhalefet için
Cyrano’yu ilk yaptığımda (1998) daha gençtim. Gururluydum. Arkadaş gibi arkadaşlarım vardı (şimdi öldüler) ve hep âşıktım. O dönem için tüm bunlar birer saptamaydı ve seyirciyle Bülent Emin Yarar’ın oyunculuğunu kullanarak bunları paylaşıyordum. Saptamalar zamanla içimi acıtmaya başladı. Çünkü yalan olmuşlardı, kocaman bir yalan. Cyrano’yu yeniden ele almak muhalefet içindi bu kez. Saptamaların yalan olmasına muhalefet. Bunları gerçekdışı kılan geldiğimiz yer, olduğumuz an, nostalji...
Cyrano de Bergerac
Yazan: Edmond Rostand
Çeviren: Sabri Esat Siyavuşgil
Yöneten: Işıl Kasapoğlu
Oynayanlar: Durukan Ordu, Zeynep Yasa, İrfan Kılınç, İsmet Numanoğlu, Edip Tümerkan, Suat Karausta, Meltem Keskin, Umut Toprak.