Yüzde 30'umuz hasta

Güncelleme Tarihi:

Yüzde 30umuz hasta
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 21, 2001 00:00


Yener Süsoy
Haberin Devamı

Prof. Dr. Kerem Doksat, Türkiye'ye hipnozu getiren ünlü nöropsikiyatrist Prof. Dr. Recep Doksat'ın oğludur. Ayrıca anne tarafından klasik Türk müziğinin büyük isimlerinden Griftzen Asım Bey'in torunudur. 1947'de İstanbul'da dünyaya geldiği gün, Kerem adını ona baba dostu Peyami Safa koymuştur. Prof. Dr. Kerem Doksat, babasından teslim aldığı psikiyatri bayrağını halen Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'ndeki öğretim üyeliğiyle taşımayı sürdürüyor. Çeşitli sosyal derneklerde, televizyonlarda, konferanslarda yaptığı konuşmalar, verdiği tebliğler de cabası. Nurperi-Kerem Doksat çiftinin Üstgöztepe'deki evlerine girdiğinizde ilk dikkatinizi çeken, orta sehpasının üzerindeki uzaktan kumanda aletleri oluyor. Bir değil, beş değil, belki yirmi tane. Hangisi plazma televizyonun, hangisi müzik setlerinin onu ancak kartal pençeli, dev cüsseli Kerem hoca bilebiliyor. Son derece zarif koltuklar, kanepeler, minderler, şömine ve binlerce müzik CD'si.

Bir psikiyatra teşekkür ilanı veren hasta yoktur

Psikiyatrın işi sormak ve anlatılanları kesmeden dinlemek. Ama şimdi bu roller değişecek, koltuğa Kerem hoca uzanacak.

- Yener bey, bizi ‘‘deli doktoru’’ diye tanımladıkları için pek gelmek istemezler. Kendisini şifaya kavuşturduğu için bizim branştaki bir doktora teşekkür ilanı veren tek bir hasta yoktur. Üstelik bizi gördükleri yerde kafalarını çevirirler. Biz delilere de bakan, ama çoğunluğu oluşturan deli olmayan, ruhsal sorunlu insanlara faydası olan bir meslek grubuyuz. Deli denilen hastalar, bizim hasta portföyümüzün onda birini bile oluşturmaz. Özellikle günümüzde her medeni adamın bir psikiyatrı olması lazım...

Bence altı ayda bir, mevsim dönüşlerinde kesinlikle psikiyatriste gidilmeli. Çünkü özellikle depresyon ve anksiyete dediğimiz psikiyatrik bozukluklar ağustos'un ikinci yarısıyla eylül sonu arası ile mart ortasıyla haziran ortası arasındaki dönemlerde azar. Ülkemizde her 100 kişiden l'i şizofren, 5'i ağır depresyonda, 3'ü manik, 5'i panik, 15'inde ciddi kişilik bozukluğu var. Demek ki toplumun yüzde 30'u hasta. Ruhsal rahatsızlıklar tıpkı kemik kırığı, akciğer kanseri veya mide ülseri gibidir. Bir adamın nasıl ülseri olabiliyorsa depresyonu da olabilir. Bunlar da nasihatla iyileşmezler, ortaya çıkmaları o kişinin karakter bozukluğuna da delalet etmez. Her 5 kişiden ortalama l'i hayatı boyunca ‘‘Majör Depresyon’’ geçirir. Kendisinin göremediği bir rahatsızlığı yarım saatlik konuşma sonucu psikiyatr görecektir.

İntihar eden hekimler içinde pskiyatrlar ilk sırada

- Çukurova Tıp'ta okurken ilk sene sıkıntılı bir dönemim oldu, babam beni bir psikyatr arkadaşına gönderdi. Rahmetli Fikret hoca, benimle bir saat konuştuktan sonra bir şeyimin olmadığını söyledi. O günden bugüne başka ruh hekimine işim düşmedi. Biliyor musunuz, dünyada intihar eden hekimler arasında psiyatrlar başta geliyor. Eskiden ilk sırada anestezi uzmanları vardı, şimdi ise liderlik bizim bölümde. Ben çocuk hastalar dışındakilerden etkilenmem, işimi evime götürmem. Bizim mesleğimizin ilk ilkesi sempati veya antipati göstermeyip empatide kalmaktır.

Prof. Doksat'ın gözüyle liderler

AHMET NECDET SEZER: Varlığıyla yokluğu pek anlaşılmayan, görüşlerini yardımcılarına okutan esrarengiz bir kişi. Onun ne olduğunu kimse bilmiyor.

BÜLENT ECEVİT: Karaoğlan döneminde çok iyi hatipti ama, son dönemde hitabeti ve karizması tamamen sıfıra inmiş, aşırı duygusal bir durumda. Eskiden gazetecilerle uzun uzun sohbetler ederdi, şimdi teşekkür edip kaçıyor.

TANSU ÇİLLER: Onun da karizması yok, ne kadar liderlik yaptığı da ortada.

MESUT YILMAZ: Mesut bey gülümsemiyor, sanki yüz spazmı geçiriyor. Karizması yok, sadece davudi bir ses tonu var, o da kitleleri ayağa kaldıramıyor.

DEVLET BAHÇELİ: Bu siyaset adamının herhangi bir konuda ne düşündüğünü bilen kişiye kapıkulu olup ömür boyu hizmet ederim. Konuşmuyor, mimiği yok, jesti yok. Sanıyorum siyasi kazancını konuşmamak üzerine kurmuş, belki böylesi onun için daha iyi.

RECAİ KUTAN: Karizması olmayan biri daha.

DENİZ BAYKAL: Kurultayda Michael Jackson gibi uçarak çatapatlar arasında indiği dakika kaybetti. Yaptığı Türkiye gerçeğine aykırıydı, nitekim gitti. Ayrıca o kadar fazla konuşuyor ki, bayıyor ve ne dediğini anlamıyorsunuz.

KEMAL DERVİŞ: Son derece karizmatik, hoş, yakışıklı, yaşının çok üstünde sportmen biri. Tek eksikliği bizim toplumdan uzun süre dışarda kalmış olması. Türkiye gerçeğini bilmediği için solcu olduğunu söyleyerek büyük bir gaf yaptı. Türkiye'de sol iktidar olmaz, Ecevit ‘‘sağ’’laştığı için iktidar oldu.

Ayrıntılara takılmayın

Bazı insanlar bir şeyleri takar da takar, yabancı deyimiyle ‘‘zihinleriyle geviş getirirler.’’ Günlük hayatın rutinleri içindeki ayrıntılara takılıp onlarla kafanızı çok meşgul etmeyin. Bu sizi yorar, gerer, karşınızdakine de yansır. O anda zihninizi keyif verici başka bir şeyle meşgul edin. Ne yazık ki henüz mutluluğun bir ilacı yok.

Öfkelendiğiniz zaman 3 kez derin nefes alın

İçiniz kabardığında patlamadan önce üç kere düşünün.

Gevşeyip burnunuzdan üç kere nefes alın, biraz tuttuktan sonra dudaklarınıza O şekli vererek ağzınızdan yavaşça verin. Bu uygulama kandaki oksijeni arttıracağı için size tatlı bir rehavet verecektir.

Akupunktur zayıflatmaz

Alternatif tıp diye bir şey olmaz, alternatif tedavi yöntemleri olur. Mesela ben akupunkturu çok iyi bilirim, liseden beri de yaparım. Akupunktur da bir alternatif tedavi yöntemidir. Çok seçmece vakalarda akupunkturu ve hipnozu uygularım. Mesela sadece migreni var, altta yatan depresyonu veya başka bir ruhsal hastalığı yok, ilk tercihim akupunkturdur. Ama mesela akupunkturun zayıflattığına inanmam, tam tersine yemek yemek keyfini arttırıcı etkisi vardır. Madde bağımlılığı tedavisinde yeri var ama, sigarayı bıraktırmaz.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!