Yüksek sadakat sıfır stres

Güncelleme Tarihi:

Yüksek sadakat sıfır stres
Oluşturulma Tarihi: Mart 05, 2011 00:00

10 Mayıs’ta Düsseldorf’ta düzenlenecek Eurovision 2011’de Türkiye’yi temsil edecek Yüksek Sadakat grubu geçen hafta şarkısını görücüye çıkardı. ‘Live It Up’ (Hayatını Yaşa) isimli şarkı için Ocak’tan beri uğraşıyorlar. Hiç gerilmiyorlar, kendilerinden çok eminler. Bu yılki yarışmanın başka bir özelliğiyse klavyecimiz Uğur Onatkut’un annesinin de eski bir Eurovision yarışmacısı olması. Nilgün Onatkut, 27 yıl önce ‘5 Yıl Önce 10 Yıl Sonra’ grubuyla Lüksemburg’daki Eurovision’a katılmıştı

ANNE-OĞUL EUROVISION’CULAR
Siyaset o zaman da ön plandaydı şimdi de öyle

Anne ve babanız müzisyen. Müzikle ilişkinizde ailenizin nasıl etkisi oldu?
UĞUR ONATKUT: Evin salonunda oyuncak arabalarımla oynarken vokal provaları yapılırdı.
NİLGÜN ONATKUT: Uğur’a sekiz aylık hamileyken müziklere tepki vermeye başladı. Sahneye çıktığımda baterinin her vuruşuna göre karnıma tekme atıyordu. Yani ritm duygusu o dönemlerde başladı (Gülüyor).

Peki oğlunuzun müzisyen mi olmasını isterdiniz?
N.O: Önceleri baterist olmak istiyordu. Sonra ablasının piyano derslerini göre göre kendini piyanonun başında buldu.
U.O: Piyanonun davuldan daha karmaşık ve özel olduğunu düşündüm. Yıldız Teknik Üniversitesi Sanat Tasarım Fakültesi Kompozisyon Bölümü son sınıfta okuyorum.

Anneniz pop müzik söylüyor. Babanız Batı müziği orkestra şefi. Ama siz rock yapıyorsunuz. Evde müzik savaşları yaşanır mıydı?
U.O: Aslında lise son sınıfa kadar rock müzik dinlemezdim. Pop ve caz geçmişim daha fazla. Her şey bana bir arkadaşım verdiği CD’yle başladı. Ama bizim evde her şey dinlenebilir.

Birbirinizi nasıl anlatırsınız?
N.O: Uğur aklına koyduğunu yapar. Çok çalışkandır. Fazla konuşmaz.
U.O: Annem müzisyen olduğu için farklı bir aile yapımız var. Daha rahat yetiştik.

Bu aile bir aradayken hep müzik mi konuşur?
U.O: Herkesin işi müzik olunca evde müzik konuşmak istemiyorsunuz. Herkes kulaklıklarını takıp müzik dinliyor.

Yarışma konusunda oğlunuza nasıl nasihatlar veriyorsunuz?
N.O: Nasihat veriyorum demeyelim. Ama çok heyecan verici. Ben yarışmaya milattan önce 1984’te katıldım...(Gülüyor) Çetin Alp’ın bir önceki sene sıfır puan aldığı yarışmaya cenazeye gidiyormuş gibi gittik. Her şeye karıştılar. Ama o dönemde iyi derecelerden biriydi.

Şimdiki Eurovision ve o dönemi nasıl kıyaslarsanız?
N.O: Siyaset hep ön planda.
/images/100/0x0/55eb3e9ef018fbb8f8b4a51a


Eurovision şarkısına annenizin yorumu nasıl oldu?
U.O: Annem şarkıyı dinledi “Çok vurucu bir şarkı. Bence iyi bir derece alır. Birincilik bile olabilir” dedi. Müzikle uğraşmaya başladığımda annemle Eurovision’a gitmeyi düşünüyorduk. Sonra Yüksek Sadakat’le bu fikir uçup gitti.

YÜKSEK SADAKAT
Biz yarışma grubu değiliz

Eskisi gibi Eurovision’a gidecek isimleri halk seçseydi o ilk yarışmaya katılır mıydınız?
KENAN VURAL: Katılmazdık. Müziğin yarışması fikrine çok inanan bir grup değiliz. Çünkü öyle bir kaygımız yok. Fakat teklif geldiğinde nokta atışı oldu. Yarım saat düşündük ve kabul ettik. Müziğimize güveniyoruz. Müzikal olarak benim için yarışma bu parça çıktıktan sonra bitti zaten.

Çok rahat bir havanız var. Genelde yarışmaya katılacaklar ilk günden heyecanlanmaya ve gerilmeye başlar...
KUTLU ÖZMAKİNACI: Herhalde bu gezegenlerarası bir yarışmada olsaydı yine bu kadar rahat olurduk. Bunun yaşla da alakası olabilir. Müzik dünyasında genç ve güzel olacaksın gibi kurallar var ama biz Uğur hariç 40 yaşındaki adamlarız. Sadece müziğimizi satıyoruz. Zaten neyimizi gösterelim Allah aşkına?

Neden? Sizce yakışıklı değil misiniz?
K.V.: Kadınlara sormak lazım. Fotomodel değiliz ama sahneye çıktığımızda performansımız ve sinerjimizle orayı doldurup büyüyoruz. Ayrıca doğum yıllarımıza baktığınızda hepimiz ortalamanın üzerinde boylu poslu çocuklarız.

İLHAN ŞEŞEN ŞIK YAŞLANMALI

Şarkı için nasıl bir hazırlık süreci geçirdiniz?
SERKAN ÖZGEN: Üç şarkı arasından seçim 4 Şubat’ta yapıldı. Üç dakikada insanların beğenisini kazanacak ve Eurovision standartlarına uygun olması için seçildi. Prodüksiyon, kayıt ve miks aşamaları 20 gün sürdü.

Eurovision grubu diye bir kalıp vardır. Siz bu tanıma uyuyor musunuz?
K.Ö.: Bence kafanızdaki resme tam oturan bir Eurovision grubu değiliz. Avrupa’da daha pop ağırlıklı bu durum. Ama TRT son dönemde, Türkiye’yi kültürel platformda daha iyi temsil eder inancıyla rock gruplarını seçiyor.

Matematiği nasıl kurdunuz?
ALPAY ŞALT: Belli bir matematik kurmuyoruz. Şarkı 70’lerin rock anlayışına sahip. Sound’u 80’lere, altyapıları 90 ve 2000’lere yakın. Yaşamın güzel bir hediye olduğunu ve bu güzelliğin unutulmaması gerektiğini anlatıyor.

TRT şarkı için size belli kurallar koydu mu?
K.Ö.: Hayır. Sadece üç dakika sürecek ve sahnede en fazla altı kişi olacak gibi yarışmanın kendi kurallar var.

İlhan Şeşen şarkı için “O kadar kötü ki, şarkı olarak bile kabul etmiyorum” diyor. Ne diyorsunuz?
K.Ö.: Herkesin fikri farklı olabilir ama bunu nasıl ifade ettiğin önemli. Şık bir şekilde yaşlanmak gerekiyor. Buna cevap bile verilmez. Ben o zaman Şeşen’den çok daha yukarıda bir müzik adamının, Nick Davis’in görüşünü söyleyeyim “Benim Avrupa’da son iki yılda duyduğum en iyi şarkı”! İlhan Abi de gidip onunla çözsün meselesini!

Sizce kaçıncı olursunuz?
S.Ö.: Yurtdışında ve sosyal medyada iyi yorumlar alıyoruz. Bir de bahis siteleri var. Açıklanan şarkılar arasında Norveç ve Azerbaycan’la ilk üç arasında görünüyoruz.

Birinci olursanız yine katılır mısınız?
K.Ö.: Pek tercih etmeyiz. Fırsat eşitsizliği yaratmamak gerekiyor.

SADECE MÜZİK YÜZÜNDEN TARTIŞIRIZ

Uğur Onatkut hariç grubun üyeleri evli. Eşleri de iyi anlaşıyor ve çoğu vakitlerini birlikte geçiriyor. Kutlu Özmakinacı grup üyelerini anlatıyor: “Grubun en tezcanlısı ve en asabisi vokalimiz Kenan. Uğur pek konuşmaz. Alpay inatçı. Serkan pozitiftir. Ben daha dalgınım. Sadece müzik konusunda tartışmalar yaşarız.”
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!