Güncelleme Tarihi:
Gerçekten de seçtiği ‘ürün adı haline gelmiş markalar’ bizim nesil için çok şey ifade ediyordu. Çünkü bu ürünlerin çoğu, bizim çocukluk ve gençliğimizde piyasaya çıktı ve marka yani ‘özel isim’ olacağına, o kadar başarılı oldu ki, ‘cins ismi’ haline geldi, bir anlamda olağanüstü başarısının kurbanı oldu.
Erkan, şimdi de bu markaların imaj koruma derdine düştüğünü yazıyordu. Çünkü, markaları, piyasada artık ‘ürün adı’ haline geldiğinden, kalitesiz mallar da ‘gayri resmi olarak’ aynı isim altında satılıyor, bu da markanın tüketici nezdindeki saygınlığını yaralıyormuş.
Okumuşsunuzdur ya, benim çok hoşuma gitti, bir kere daha alt alta yazayım dedim bu ‘ürün adı haline gelmiş’ markaları:
Traş bıçağı - Gilette (?)
Koku giderici - Ernet (1951)
Margarin - Sana (1953)
Yapıştırıcı - Uhu (1965)
Üçgen peynir - Karper (1966)
Kağıt mendil - Selpak (1970)
Yer karosu - Kalebodur (?)
Çatı kaplama malzemesi - Ondülin (1976)
Hijyenik ped - Orkid (1979)
PVC pencere - Pimapen (1982)
Duş kabini - Duşakabin (1984)
Pencere sabunu - Camsil (?)
*
Ekonomikten öte nostaljik değil mi bu derleme?
Mesela benim ilk çocukluğumda (aslında bir önceki nesilde) Frigidaire (Frijider) buzdolabıyla eşanlamlıydı.
Sonra Fay’dan ‘faylamak’ diye bir fiil türemişti resmen. Vim çıkınca ‘vimlemek’ haline geldi. O kadar ki, Mintax çıktığında, TV reklamlarında ‘Mintax’la canım Mintax’la’ diye bir cingıl kullandı. Mintax’ı ‘fiil’ haline getirmek için.
Yara bandı piyasaya ilk çıktığında Hansaplast dedik biz ona.
Düşünşek, daha pek çok marka-isim buluruz böyle.
*
Markalar, reklam sloganları ve cıngıllar... beynimize öyle yer ediyor ki, çocukluğumuzun, gençliğimizin sırdası / yoldaşı haline geliyor.
Hasılı, nostaljik ve çok güzel güzel bir yazıydı..