Güncelleme Tarihi:
Kitap, Elif karakteri üzerinden karanlıkta yolunu kaybetmiş, bir çıkış arayanların yoluna ışık tutmayı ve insanların kendini yeniden keşfetmesini amaçlıyor. Yazar, kitabında, okuyucuya mutluluğa ulaşmanın şifrelerini veriyor.
FİLM GİBİ FRAGMAN
Siyah Gelinlik ve Yabancı Ses romanlarından sonra üçüncü kitabı Yoksul Ruh’u çıkaran yazar Seda Küçük, “Oyun kuran, düzen kuran, tuzak kuran” kancasından da anlaşılacağı üzere çok iddialı ve çok konuşulacak bir kitaba imza attı. Yazar, kitap tanıtımı için, en az kitap kadar iddialı bir de klip çekti. Yazar, kitap fragmanı için, Altın Portakal’da kısa filmiyle finalist olan, Kurtlar Vadisi, Bu Kalp Seni Unutur Mu, Deli Saraylı, Bizim Yenge, Koyu Kırmızı gibi televizyon dizilerinde Görüntü Yönetmeni, Koğuş Akademisi, Açlığa Doymak, Delisin gibi sinema filmlerinde Yardımcısı Yönetmen ve pek çok kısa film ve reklam filmine imza atan Yönetmen Caner Küçük’le çalıştı. Fragmanda oyuncu Banu Şenel rol aldı.
Yazar Seda Küçük üçüncü romanı “Yoksul Ruh”u, Barcelo Eresin Topkapı Otel’de düzenlediği basın toplantısıyla tanıttı. Postiga Yayınları’nın sahibi Nurettin Hacıkurtiş ve editörü Ece Özbaş Korkmaz’ın da eşlik ettiği toplantıda konuşan Seda Küçük şunları söyledi:
KARAKTERLERİM HAYAL ÜRÜNÜ
Tanık olduğum hayatları, hayal gücümle harmanlıyorum. Her karakterimde insanlar kendisinden bir şeyler buluyor. Karakterlerimi yaratırken farklı birçok insandan farklı özellikleri, yaşanmışlıkları koyuyorum. Yani karakterlerimde, çok alakasız insanların farklı özelliklerini bir sentez yapıyorum. Sonuç olarak karakterlerim gerçek kişiler değil. Her biri hayal ürünü.
KARAKTERLERİMLE YOLDAŞ OLUYORUM
Yarattığım karakterlerimi o kadar özümsüyorum ki kitap ilerledikçe her biri benim hayatımdaki gerçek kişilere dönüşüyor. Karakterlerimle yoldaş oluyorum. Onlarla ağlıyor, onlarla gülüyorum. Hayalime ulaşmak için son altı yıldır gece gündüz deli gibi çalışıyorum. Yüzlerce kitap okudum. Uzun geceler yazarken uykusuz kaldım. İnsanlara tavsiyem, hayallerinin peşinde koşmaktan asla vaz geçmesinler. Yılmadan verilen mücadelelerin sonu zaferle, başarıyla noktalanır.
RÜYAMI GERÇEKLEŞTİRDİM
Ben, 2010 yılında rüyamı gerçekleştirdim. Bir ailenin dramını anlattığım ilk romanım “Siyah Gelinlik” Cinius Yayınları’ndan çıkarak raflardaki yerini aldı. O gün dünyanın en mutlu insanı bendim. Bu ilk romanımda toplumsal bir yara olan ‘Çocuk Anneler’ sorununu da gündeme getirdim. Okurlarımdan aldığım olumlu tepkiler üzerine hobi olarak başladığım yazmak, mesleğim haline geldi. 2012 yılında ise insanlarla içsel yolculuklara çıktığım, kimlik, kimliksizlik, geçmiş, yaşam, ölüm, ve aşk üzerine sorgulayan kitabım “Yabancı Ses”i çıkardım.
PATENTİNİ ALDI
Bir taraftan romanlarımı yazarken bir yandan da patentini satın aldığım sedakucuk.com üzerinden yayın yapan “Yabancı Ses” isimli blogumda, hayatın içinden, günlük köşe yazıları kaleme aldım. Sosyal paylaşım sitelerinde insanlar bu yazılardan alıntılar yaptı. Bu yazılarımı daha sonra “Uzaktan Kumanda” adlı internet sitesinde devam ettim. Buradaki haftalık yazılar da hep en çok okunanlarda liste başı oldu. Bu da beni yüreklendirdi. Aldığım tepkiler beni motive etti. “L’Variette” moda dergisinde “Bir Yaşam Bir Hikâye” adıyla başarı öyküsü yazdım. İlk kitabım “Siyah Gelinlik” için Han Medya ile dizi anlaşması imzaladım.
BİR RÜYA HER ŞEYİ DEĞİŞTİRDİ
Aslında üçüncü kitabım farklı bir hikâyeydi. Hatta onun 60’ıncı sayfasına gelmiştim. Bir gece gördüğüm bir rüya her şeyi değiştirmeme neden oldu. Rüyadan uyandığımda gecenin dördüydü. Doğruca çalışma odama geçtim. Bilgisayarımı açıp yazmaya başladım. Yoksul Ruh’a giden yolda hep bir takım işaretler bana rehberlik etti. Bazı yazılarımı sonradan okuyunca, kendim bile inanamadım. Sanki ilahi bir kaynaktan akıyordu.
İNSANLAR YALNIZLAŞTI
İnsanlar, hayatlarını devam ettirmek için geldikleri büyük şehirlerde maalesef mutluluğu bulamadılar. Metropollerin yoğun iş hayatı, insan ilişkilerini neredeyse yok etti. Bırakın eş dostu yakın aile bireyleri ile bile görüşemez, paylaşamaz, konuşamaz oldular. Rutin bir döngünün içine mâhkum oldular. İnsanlıktan uzaklaşıp adeta birer makineye dönüştüler. Bu acımasız yaşam çarkının içinde ayakta kalmaya çalışırken; hoşgörüyü, paylaşmayı, samimiyeti hatta gülmeyi ve ağlamayı unuttular. Modern çağın hastalığı insanları bir girdap gibi içine alıp yalnızlaştırdı. Bu da beraberinde mutsuzluğu getirdi.
MUTLULUĞUN ŞİFRELERİ
Bu kitapla insanlara tekrar kendilerini keşfetmek için, yaşadıklarını yorumlamak ve anlamlandırmak için bir seçenek sunuyorum. Aslında kendilerini keşfederken mutluluğun şifrelerini de çözmüş oluyorlar. Mutlu olmak göründüğü kadar zor bir şey değil. Bazen bir gülüş, bir bakış, bir mektup, bir teşekkür, bir özür dünyaya bedeldir. İnsanlar; mükemmel çalışan, düşünen, duygusal makineler gibidir. Günümüzde duygusallığı alındığı için geriye sadece makine tarafı kaldı. Oysa, her şey düşüncede başlıyor düşüncede bitiyor. Düşüncelerimiz bize bir bakış kazandırıyor. Mutlu olmanın ilk şifresi, Mevlana’nın şu sözünde gizli: “İsyanlardayım dedi. Hayır imtihanlardaydı. Fark etseydi kurtulacaktı.”
GÜNDEMDEN KOPUYORUM
Gündemi takip etmiyorum. Sanal gündemler içinde kaybolmak, zamanımı boşa harcamak gibi geliyor bana. Bir de ülkedeki bu kısır döngü moralimi bozuyor ve beyin hücrelerimi öldürüyor. Bunun yerine bol bol kitap okuyorum ve film seyrediyorum. Gündemi, bir gazeteci olan eşimle akşamları konuşuyoruz. Evde televizyon hiç açılmıyor dersem yalan olmaz.”
KALEMKÂRDI YAZAR OLDU
İstanbul’da, 1982 yılında doğdu. Eyüp Süper Lisesi’nden mezun oldu. Trakya Üniversitesi Seramik Bölümü’nü bitirdi. İki yıl süreyle Topkapı Sarayı, Ayasofya ve Harbiye Askeri müzelerinde, Kalemkâr olarak çalıştı. Toz alerjisi yüzünden doktorların da tavsiyesi üzerine mesleğini bıraktı. Lise yıllarından beri hobi olarak küçük hikâyeler yazıyordu. Ailesiyle birlikte doğup büyüdüğü İstanbul’dan Bodrum’a taşındıklarında baş başa kaldığı yalnızlığı, en büyük tutkusunu gün yüzüne çıkardı. Tanık olduğu her yaşam kaleminde bir hikâyeye dönüşüyordu. Bu hikâyeleri paylaştığı en yakınlarının yoğun ısrarı üzerine çocukluk hayalinin peşine düştü. Tanık olduğu hayatları, hayal gücüyle harmanladı. Yarattığı karakterleriyle yoldaş oldu, onlarla birlikte ağladı, birlikte güldü. Uzun geceler uykusuz kaldı. 2010 yılında rüyasını gerçekleştirdi. Bir ailenin dramını anlattığı ilk romanı “Siyah Gelinlik” Cinius Yayınları’ndan çıkarak raflardaki yerini aldı. Bu ilk romanında toplumsal bir yara olan ‘Çocuk Anneler’ sorununu da gündeme getirdi. Okurlarından aldığı olumlu tepkiler üzerine hobi olarak başladığı yazmak, mesleği haline geldi. 2012 yılında ise insanlarla içsel yolculuklara çıktığı, kimlik, kimliksizlik, geçmiş, yaşam, ölüm, kardeşlik ve hepsinin üzerini bir şemsiye gibi örten aşk üzerine unutulmaz, çarpıcı ve hepsinden öte sorgulayan “Yabancı Ses” romanını çıkardı. Romanlarının yanında patentini satın aldığı “Yabancı Ses” ismiyle açtığı blogunda, kendine has tarzıyla, hayatın içinden, günlük köşe yazıları kaleme aldı. Sosyal paylaşım sitelerinde paylaşma rekorları kıran yazıları sayesinde bir anda on binlerin takip ettiği fenomen bir blogger oldu. Bu başarısı onu “Uzaktan Kumanda” internet sitesinde köşe yazarlığına taşıdı. Buradaki haftalık yazıları da hep en çok okunanlarda liste başı oldu. “L’Variette” moda dergisinde “Bir Yaşam Bir Hikâye” adıyla başarı öyküleri yazdı. Röportajları, hikâyeleştirerek basında yeni bir tarz yarattı. Yazar, ilk kitabı “Siyah Gelinlik” için Han Medya ile dizi anlaşması imzaladı.