Güncelleme Tarihi:
Sinan Çetin Plato Yayınevi’ni bu ilginç kadının roman ve felsefe kitaplarını yayınlamak üzere kurmuştu. Hayatın Kaynağı ve Atlas Silkindi, bunların içinde en ünlüleriydi...
Sinan Çetin, geçen yıl Ayten Serin’le Hürriyet Pazar’da yaptığı bir röportajda “Ayakları üzerinde duran adamın kitabı yoktu, ben de onları bastım” diyordu. Ayn Rand’ın özelliğidir bu; başarılı insana hayrandır, Amerikalıların “loser” dediği başarısız, sefil insanı müthiş küçümser, sapına kadar bireycidir, hatta bencilliğe düzdüğü övgülerle tanınır.
Yine de Ayn Rand sonuçta 50’li yılların filozofuydu. Sinan Çetin’in ona duyduğu ilgiyi, kendi hayat felsefesiyle uyuşmasına bağlayabilirdik bugüne kadar.
Ama şimdi enteresan bir şey oldu: Ayn Rand’ı Amerikalılar yeniden keşfetti. Hem de Cumhuriyetçi Amerikalılar. ABD’de gazeteler, New York Times’dan Wall Street Journal’a kadar, Obama karşısında büyük bir yenilgiye uğrayan Cumhuriyetçilerin Ayn Rand hayranlığından bahsediyordu geçtiğimiz haftalarda. 2009’un ilk aylarında da kitaplarının satışı üç kat artmış Guardian gazetesine göre.
Sebebi, Sinan Çetin’inki gibi kişisel değil tabii. Cumhuriyetçiler, Ayn Rand’ın başarı karşısındaki hayranlığını almışlar, (başarı onlar için girişimcilik ve para kazanmakla özetleniyor), kendi partilerine felsefi bir temel oluşturmaya çalışıyorlar. Obama şirket kurtarmak, sektör düzeltmek, iflas önlemek için fonlar oluşturuyor, bütün dünya “sosyalizm geri geldi, Marx geri döndü” diyor ya, onlar da kendilerine Ayn Rand’ı bayrak edinmişler.
SABANCI NİYE BEN SOLCUYUM DEMİŞTİ
Çıkan haberlere göre, Cumhuriyetçi Kongre üyeleri ve senatörler, harıl harıl “Atlas Silkindi” romanını okuyormuş şimdi. Stajyerlerinin hepsine işten ayrılırken birer “Atlas Silkindi” hediye eden California’nın Cumhuriyetçi Kongre Üyesi John Campbell’in söylediğine bakalım: “Obama’nın ekonomik politikaları bana bu 51 yıllık romanı hatırlattı. İnsanlar, sanki Atlas Silkindi’de anlatılan senaryoda yaşıyormuşuz gibi hissetmeye başladılar. İş ve servet yaratan ama cezalandırıldıklarını gören insanlar arasında bir protesto duygusunun başladığını görüyorum...”
Romanı okumamışlar için bir özet: Atlas Silkindi’de, kapitalistler, hükümetin halka hizmet etmek adına koyduğu kural ve vergiler altında inlemektedir. Sonunda Colorado dağlarına çekilirler. Ülke de kaosa sürüklenir...
ABD’de şu anda Obama yönetimine karşı benzer bir “vergi ödememe” protestosu gerçekleşir mi bilmiyorum ama, tam bu sırada Sinan Çetin’in yayınevinin Ayn Rand’ın ve onu izleyen bir grup düşünürün makalelerinden oluşan “İşadamı İçin Felsefe” adlı kitabı Türkçe’de yayınlaması ilginç bir tesadüf değil mi?
Çetin şöyle de bir yazı yazmış bu kitap için: “Bir gün rahmetli Sakıp Sabancı ‘ben de solcuyum’ demişti. Peki niye böyle demişti? Sakıp Sabancı dünyadan şikayet etmeden onu değiştirmeyi başarabilmiş, kendine, ailesine ve çalışanlarına mutluluk dağıtmış bir kahramandı. Sabancı’nın her şeyi vardı:
İstihdam ettiği binlerce çalışanı, büyük binaları, fabrikaları, basındaki gücü, toplumdaki itibarı... Bir tek şey yoktu: Felsefesi. Şikayetçilerin saldırısına kendi felsefesiyle cevap veremiyordu, çünkü onun ahlakını
savunan bir düşünce
sistemi yoktu...”
İşte Sinan Çetin, Ayn Rand’ı kapitalistlerin bu felsefe eksikliğini giderecek bir idol olarak
görüyor. Aynı Amerika’daki Cumhuriyetçiler gibi...
AMA BU KADIN SAPINA KADAR LİBERAL
Ayn Rand (1905-1982), sosyalizme büyük bir düşmanlık duyuyordu. Bunun bir nedeni de, Rusya’da doğup, Sovyetler Birliği döneminde üniversiteye gitmiş olmasıydı herhalde. Amerika’ya göçünce adını Alisa Zinovyevna Rosenbaum’dan Ayn Rand’a çevirmişti. Komünizme karşı düşünceleriyle çok popülerdi. Yalnız, liberalliği, ekonomiyle sınırlı değildi. Amerikan Cumhuriyetçileri, Bush örneğindeki gibi ekonomide serbesti yanlısıdırlar ama diğer konularda müthiş muhafazakardırlar. Kürtaja karşı, kiliselerine bağlıdırlar. Oysa Ayn Rand, daha 50-60’larda “kadının kendi bedeni üzerindeki tasarruf özgürlüğü”nden dem vurarak kürtajdan yana çıkmıştı, kiliselerden
ise hiç hazzetmezdi...
Ateşin Cinleri’ni yağmur çarptı
27 Mart Dünya Tiytrolar Günü’nü kutlamak için geçtiğimiz haftasonunu Adana’daydım. İstanbul’da kutlama yapacak tiyatro yok muydu, ne işin vardı Adana’da, diyebilirsiniz.
Bu yıl 11’incisi gerçekleştirilen Sabancı Uluslararası Adana Tiyatro Festivali’nin açılışı yapıldı bu önemli günde. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü ve Sabancı Vakfı’nın işbirliğinde gerçekleştiriliyor festival.
Bu kadar kuvvetli kurumların düzenleyeceği bir organizasyonda hiçbir aksilik çıkmaz diye düşünüyor insan ama doğa şartları buna dahil değil tabii.
Açılış için İspanya’nın dünyaca ünlü gruplarından Comediants davet edilmişti. Ateşin Cinleri adını verdikleri gösterilerinin fotoğraflarını bile görünce harika bir gece geçireceğimi düşündüm. Comediants, 1992 yılında Barcelona Olimpiyat Oyunları’nın da açılışını gerçekleştiren grup.
Gösteri açıkhavada, meşhur Taşköprü’nün üzerinde yapılacaktı. Bir gün önceden tüm hazırlıklar yapılmıştı. Köprünün hemen yanındaki Hilton Oteli’nin pencerelerine projeksiyon gösterisi için dev bir perde yerleştirilmişti. Gösteride yanıcı maddeler, çok büyük objeler, maskeler kullanılacaktı. Yanıcı maddeler çok fazla olduğundan Adana polisi de tetikteydi, köprüye giriş çıkışlar kontrol altında tutuluyordu. Duyduğuma göre polis bütün gece köprüde nöbet tutmuş.
Fakat korkulan oldu, akşamüstüne doğru yağmur yüzünü göstermeye başladı. Akşam kokteyl saati geldiğinde ise gösterinin artık yapılamayacağı anlaşıldı: Dışarıda yeri delecek kadar şiddetli yağmur yağıyordu.
Gösteri yapılamadı ama açılış kokteyli için bütün Adana sosyetesi ve oyuncular biraradaydı akşam. Lobide gecenin sunuculuğunu yapacak Zafer Algöz ve en önemlisi onur ödülü alacak olan Genco Erkal dikkat çekiyordu. Bir de Adana Tiyatrosu’nun güzel oyuncuları...
İspanyol grubun gösterisi ertesi gün, yani cumartesi gerçekleşti. Tam bir görsel şölendi, beklediğimize ve Adana’ya kadar gittiğimize değdi doğrusu. Adana o gece olimpiyatları kutlayan Barcelona’ya döndü.